CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran’ın TBMM’de bugün düzenlediği basın toplantısına esas olan konuşma metni şöyle:

Umut Oran
Basın Toplantısı
25.4.2014

Cemil Çiçek, “TCK’ya aykırı olabilir” diyerek 17 Aralık önergelerini işleme koymadı 

“Yasamanın başı hem kendi işini yapmıyor, hem yargı olmaya hem de kanun koyucu olmaya soyunuyor” 

“İçtüzükte suç şüphesi filan diye bir kural yok” 

  • Anayasamıza göre Türkiye kuvvetler ayrılığı ilkesine dayanan bir hukuk devletidir. Yasama yetkisi Türk milleti adına TBMM tarafından kullanılır.
  • Milletvekili yapılan serbest seçimlerde millet tarafından seçilir, milletin vekili olarak hareket eder ve millet adına bazı yetkileri kullanırlar.
  • Bu yetkilerin en önemlisi “yasama denetimi”.

Yasama denetimi = hesap veren yönetim / şeffaf devlet / halkın yetkisinin ve parasının nasıl kullanıldığını halka bildirmek

  • Anayasamızın 98. Maddesine göre “TBMM soru, meclis araştırması, genel görüşme, gensoru ve meclis soruşturması yollarıyla denetleme yetkisini kullanır.”
  • İçtüzüğün 96. Maddesine göre 15 günde cevap vermeli, en son 30 gün.
  • Kural bu. Normalde, demokrasiye, milli iradeye saygı duyan bir hükümet zaten bu kurala uygun davranır. AKP hesap vermiyor, kurallara da uymuyor.
  • Bugüne kadar 857 yazılı soru önergesi verdim. Bunların sadece 325’ine cevap verilmiş.  Yani cevap verme oranı yüzde 38.
  • Süresi içinde cevaplanan yazılı soru önergesi sayısı sadece 128.  Yani yüzde 15’i süresi içinde cevaplanmış.
  • Yani hükümet üyeleri, yasama denetimi yapılmasını engelliyor. Milli iradenin temsilcilerinin sorularına cevap da vermiyor, millete hesap da vermiyor. Zaten durum bu.
  • Meclis Başkanı’nın ne yapması lazım?

Hükümet uyarmak, yasama denetimine saygı, milletin vekillerinin haklarını korumak – mücadele etmesi lazım.  Meclis başkanı görevini yapmıyor, iktidarı, yürütmeyi, hükümeti uyarmaktan çekiniyor.

  • Meclis başkanı sadece çekinmiyor, bir de muhalefete sansür uyguluyor.  Adeta koruma kalkanı gibi davranıyor, hükümete kol kanat geriyor.
  • Geçen gün elime Meclis Başkanlığı’ndan bir dilekçe geldi.

Meclis başkanı bazı yazılı soru önergelerimi işleme almadan geri göndermiş.
Gerekçe ne? Suç şüphesi varmış.

  • Meclis başkanının görevi iç tüzüğü uygulaması gerekirken, iç tüzük kontrolünü aşmış, hem kendini yargı yerine koymuş, hem de kanunda olmayan bir kuralı kendi kendine koymuş, kendi kendine uygulamış.
  • Yasamanın başı hem kendi işini yapmıyor, hem yargı olmaya hem de kanun koyucu olmaya soyunuyor.
  • İçtüzükte suç şüphesi filan diye bir kural yok.
  • Peki 850 tane yazılı soru önergesi rahatsız etmedi de, neden bu son verdiğim 5 tane etti. Çünkü 17 aralık’ta ortaya çıkan yolsuzluk ve rüşvet soruşturması ile ilgili kritik sorular sordum.
  • O sorularda

o   Sabah – atv satışı / Erdoğan – Berat Albayrak konuşması
o   17 Aralık’ta Erdoğan’ın oğluyla yaptığı telefon konuşması / bir iş adamına 25 milyon avro aktarıp aktarmadığı
o   Canikli ile başbakan’ın özel kaleminin Sayıştay raporları gelirse mahvolur konuşması
o   Yandaş gazetelerin tek tip çıkması ile ilgili Erdoğan ve oğlunun telefon konuşması

  • Bu sorular halkımızı ilgilendiren, yolsuzlukla, görevi kötüye kullanmakla, usulsüz para transferiyle ilgili sorular.
  • Ben bu milletin vekili olarak elbette milletin hakkını soracağım. Hükümet de cevaplayacak. TBMM başkanı da bu soruların sorulması için çalışacak.
  • Düşünün ne yazık ki meclis başkanı bırakın soru önergelerine daha etkin cevap alınması için çalışmayı, aksine milletin vekilleri soru soramasın, milletin vekilleri yasama denetimi yapamasın diye çalışıyor.
  • Hesap verebilirlik değil sansür için uğraşan bir meclis başkanı var.
  • Basına sansür yetmedi, internete sansür yetmedi, meclise bile sansür uygulamaya çalışan bir hükümet var.
  • Bu ülkede kenan evren bile soru önergesini sansürlemedi, darbelerde bunu yaşamadık, Erdoğan döneminde yaşadık. Bu da tarihe bir kara leke olarak girecek.
  • Meclisinin onurunu ve milletin haklarını korumak için ben hukuki mücadelemi sürdüreceğim. (idare mahkemesi + anayasa mahkemesi)
  • Sayın Cemil Çiçek’i de Erdoğan’ın değil Meclis’in haklarını korumaya çağırıyorum.

1 mayıs

  • Bahsetmek istediğim bir konu daha var. Gelecek hafta 1 mayıs kutlanacak.
  • Türkiye’de 1 mayıs ilk kez 1905 yılında İzmir’de kutlandı. İstanbul’daki ilk 1 mayıs kutlaması 1910 yılında yapıldı.
  • Türkiye’de 100 yıldır 1 mayıs işçi ve emekçi bayramı bir çok engellemeye, olumsuzluğa rağmen kutlanıyor. Birçok acı olay yaşamamıza rağmen kutlanmaya da devam edecek.
  • 2009 yılında 1 mayıs resmi bayram ilan edildi. AKP hükümeti döneminde.
  • 2010 yılında bu kutlama taksim’de yapıldı. 2011 ve 2012 yılında yine burada bu kutlamalar yapıldı.
  • 2010 yılında yapılan kutlamada akp taksim’e kocaman pankart açtı: “artık 1 mayıs hem bayram hem taksim’de” dedi. [resim-1]
  • Yandaş basın “bir tabu yıkıldı” diye manşetler attı. (2 mayıs 2010)

o   Bakın “tabu yıkıldı, taksim bayram yeri oldu”
o    “taksim dar geldi. 1 mayıs çoşkusu meydandan taştı”
o    “32 yıllık korku, 4 saatte bitti”
o   “münferit bazı olaylara rağmen yüzbinler, işçi bayramı’nı barış içinde kutladı. Tabu yıkıldı”

  • 2010’da hiç sorun yok. 2011’de bir tane olay yok. 2012 bayram gibi geçti.
  • Peki 2013’te ne oldu? Taksim’de bayram kutlaması yasaklandı. Sendika binaları gazlandı, çocuklar yaralandı, insanlar mağdur oldu.
  • Demek ki akp 1 mayıs’a müdahale etmezse hiçbir şey olmuyor. Bayram gibi kutlanıyor. Akp müdahale edince büyük olaylar oluyor, hem esnaf, hem halk zarar görüyor.
  • Şimdi gelelim 2014’e. Çukur var mı? Yok. Trafik var mı? Yok. Her taraf betonlandı. Trafik alttan geçirildi. Neden trafikten arındırdın, insanlar meydanda toplansın, bir araya gelsin diye.
  • Güvenlik sorunu yok. Çukur yok. Trafik de yok. Bugün o zaman onu neden yasaklıyorsun?
  • Zaten şu anda Taksim’de kutlama da yapılıyor, protesto da yapılıyor.
  • Kutlama: yılbaşı kutlaması
  • Protesto: 15 ağustos 2013, mısır’daki darbe protesto edildi taksimde. Önceden izin de alınmadı. Halk hakkını kullandı, hiçbir sorun olmadı.
  • Kaldı ki 1 mayıs bizim için özel bir bayram. Taksim’in de özel bir anlamı var. Avrupa insan hakları mahkemesi de bunu kabul etti. Ne dedi?
  • 1 mayıs bir bayramdır dedi. Bayramlar istenilen yerde kutlanır dedi.  Devletin temel görevi bu hakkın korunmasını sağlamaktır diye karara bağladı.
  • Ayrıca bizim için bir anlamı daha var. 1977’de yaşanılan olaylar nedeniyle, taksim bizler için bir anma mekanıdır.
  • 1 mayıs’ın kutlanması bir haktır. Bakın bunu yasaklayan Erdoğan 4 yıl önce ne diyordu?

o   “emek hareketi adına, sendikal hareket adına, çalışanlar adına, ülkemiz ve demokrasimiz adına son derece umut verici bir tablo izledik. İnanıyorum ki 2010 1 mayıs’ı mutlaka hafızalara kazınacaktır. Tarihimizde kendisine unutulmaz bir yer bulacaktır.”
o   Bugün ne diyor?
“taksim’de kutlayamazsınız, gidin yenikapı’da kutlayın, bu şımarıklıktan vazgeçin”
o   2010 yılı 1 mayıs’ından sonra bülent Arınç ne dedi?
“artık biz 2010’da taksim meydanı’nda yüzbinlerle hiçbir çatışmaya meydan vermeden coşku ile kutlayabiliyoruz. Yasaklar hep istisnai olmalı ama özgürlükler de esas olmalı. Umarım sonuna kadar bu güzellik devam eder. Çünkü işçilerin kendi bayramlarını, günlerini büyük bir olgunlukla, büyük bir coşku ile kutlamaları asıl olan.”
o   Bugün ne diyor? “yasak”

  • AKP bu inadından vazgeçmeli. Çatışma, gerilim ve huzursuzluğun bedelini vatandaş ödüyor, esnaf ödüyor, halkımız ödüyor.
  • Devletin görevi herkesi germek, tehdit etmek, haklarını elinden almak değildir. Devlet herkesin haklarını korumak için gereken adımları atmalıdır.
  • 1 mayıs bir bayram. Halkın kutladığı da bir bayram. AKP müdahale etmezse bu bayram barış içinde kutlanıyor.
  • Kendilerine bir tek sözüm var “gölge etme başka ihsan istemez”
  • Önümüzde 1 hafta süre var, AKP’yi akıl ile davranmaya çağırıyor, bu bayramın bayram gibi kutlanması için gerekeni yapmalarını bekliyoruz.
Print Friendly, PDF & Email