Ana sebeplerden birisi “Monşer” denilerek Dışişleri çalışanlarının hedef alınmasıdır!
CHP Adına Yıllarca AKP’nin Eksik Bıraktığı Alanları Doldurduk
İktidar Partizanlıktan Derhal Vazgeçmelidir
CHP’li Umut Oran Barış Pınarı Harekatı ekseninde tüm dünyada yeniden hortlayan Türk düşmanlığı ile ilgili olarak AKP ve MHP’den oluşan iktidar bloğuna uyarılarda bulundu. PKK/PYD/YPG’nin insanlık suçu işlediğine dair hazırlanmış olan birçok uluslararası kurum kuruluş raporu bulunduğunu anımsatan Umut Oran, “AKP; doğru konuları, doğru zamanda ve uygun mecralarda yeterince güçlü şekilde gündeme getiremediği ve dış politikadaki olayları iç politikada kullanabilmek için her meseleyi abartarak iç kamuoyuna sunduğu için bugün tüm dünya kamuoylarında ‘Türkiye ve Türk karşıtı bir tutum’ görülmektedir” dedi. Gelinen bu noktanın ana sebeplerinden birisinin, iktidar bloğunun on yıllardır aralıksız olarak hedef aldığı “Dışişleri” çalışanları olduğunu belirten Umut Oran, “’Monşer’ denilerek aşağılanan meslek erbapları tasfiye edilirken yerlerine hiçbir liyakati olmadığı halde parti yandaşları doldurulmuş ve Türkiye’nin tüm dünyaya kendini anlatması engellenmiştir” dedi. CHP adına yıllarca AKP’nin eksik bıraktığı alanları doldurduklarını vurgulayan Umut Oran, “İktidar bloğunun partizanlığı bırakarak aklın ve bilimin ışığında yeni bir kamu diplomasisi hamlesi yapması gerekmektedir. Böylesi bir kampanyayı yürütecek kadrolar, AKP’nin ‘eski Türkiye’ adı altında tasfiye ettiği Dışişleri personeli arasında mevcuttur” dedi.
Umut Oran, konuyla ilgili olarak bugün yaptığı yazılı basın açıklamasında şunları ifade etti:
Tek kutuplu dünyanın yerini çok kutuplu dünyaya bıraktığı, bölgesel ve küresel hakimiyet alanlarının her gün el değiştirdiği bir zaman diliminde kahraman Türk Ordusunun başlattığı, Barış Pınarı Harekâtı; gerek Birleşmiş Milletler Şartı’nın 51.maddesinde ele alınan Meşru Müdafaa Hakkı ilkesine dayanması, gerekse de insanlık ve savaş suçları işlediği tescillenmiş PKK/PYD/YPG ve IŞİD’in bölgede yarattığı terör ortamını ortadan kaldırmayı hedeflemesi açısından büyük önem arz etmektedir. Türk Ordusu, bu harekatla beraber, Suriye’nin kuzeyinde, PKK/PYD/YPG terör örgütleri tarafından sürekli baskı altında tutulan pek çok etnik kökenden grubun “özgürleşmesine” ve ölüm korkusu olmadan yaşamalarına da katkı sağlamış olacaktır.
Suriye Sorununun Boyutları Türkiye’yi de PKK/PYD/YPG’yi de Aşmaktadır
Ancak Suriye’de yaşanan olayların hiç birisi sadece Türkiye ya da PKK/PYD/YPG ile ilgili değildir. Sonuçlarından doğrudan doğruya Türkiye etkileniyor olsa da Suriye, bir yandan ABD-Rusya-Çin arasındaki küresel hakimiyet mücadelesinin çatışma alanı, bir yandan da ABD’de yaşanan “iktidar savaşlarının” verimli sahalarından biridir. O halde, Türkiye’yi yöneten iktidar bloğunun soruna hem yerel, hem bölgesel hem de küresel anlamda yaklaşması ve her bir boyutu aynı anda değerlendirmeye tabi tutması gerekmektedir. Ne yazık ki 17 yıllık kesintisiz iktidarı boyunca AKP’nin konunun sadece yerel boyutuna odaklandığı ve bölgesel, küresel alanları yeterince göz önüne almadığı bir gerçektir. Bu değerlendirmenin doğruluğunu saptamak için sadece sosyal medyaya bakmak bile yeterli olacaktır. Zira yaygın sosyal medya ağlarında an itibariyle büyük bir “Türk düşmanlığı” örgütlenmektedir. 2020 Başkanlık seçimleri öncesinde Trump iktidarını yıkmak hedefiyle ortaya çıkan ve ABD merkezli “medya devlerinin” de destek verdiği bir kampanya çerçevesinde “Türkiye ve Türk milleti şeytanlaştırılmaktadır.” Ancak her konuyu “yerel siyaset malzemesi” yapmakla meşgul olan iktidar bloğu (AKP+MHP), “kamu diplomasisi” konusunda, yani yabancı ülkelerin kamuoylarını doğru bilgilendirme ve gerçekleri ulaştırma konusunda yeterince çaba sarf etmemektedir. Bu durumsa, kısa vadede elde edilebilecek avantajların “orta-uzun vadede” elde tutulamayacağının göstergesi olarak kabul edilebilir.
PKK/PYD/YPG ve IŞİD Etnik Temizlik Yapan, Savaş ve İnsanlık Suçu İşleyen Terör Örgütleridir
Amerika’dan İngiltere’ye, İsveç’ten Belçika’ya kadar hemen her ülkede “belli yazarlar, gazeteciler ve sanatçılar” eliyle Türkiye’nin pozisyonu “etnik temizlik, soykırım, sivillerin katledilmesi” gibi yalan ve iftiralarla mahkûm edilmeye çalışılırken, Türk Ordusunun meşru “terörle mücadelesi” de ekseninden çıkarılarak “Türk düşmanlığına” evrilmektedir. Oysa gerçek bunun tam tersidir. PKK/PYD/YPG, Suriye’nin Kuzeyinde kontrol ettikleri geniş bölgede “insanlık suçu ve savaş suçu” işlemiştir. Anılan örgütlerin suçları pek çok uluslararası kurumun raporlarında tescillenmiş ve tarih önünde mahkûm olmuşlardır. Suriye İnsan Hakları Ağı (SNHR), İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), Uluslararası Af Örgütü (Amnesty International), Birleşmiş Milletler (United Nations) ve Avrupa Asuri Konfederasyonu (Assyrian Confederation of Europe) PKK/PYD’nin kontrol ettiği alanlarda ağır insan hakları ihlalleri yaptığını rapor etmişlerdir. Hiç şüphesiz; ayrımsız yıkıma sebep olma, yerinden etme, keyfi tutuklama, yargısız infaz ve etnik temelli saldırganlık Uluslararası İnsan Hakları Hukukuna göre açık suçlardır ve rastgele adam öldürmeler savaş suçları arasında sayılmıştır. PKK/PYD/YPG tüm bu suçları defalarca işlemiş, işkence uygulamış, ekili alanları yakmış, çocukları zorla silah altına almış ve zorla savaştırmıştır.
Birçok Uluslararası Rapor Mevcut
Almanya Asuri Federasyonu ile İsveç Asuri Federasyonu tarafından yayınlanan bir ortak bildiride: “Çok açık ortaya çıkmıştır ki Asuriler, köylerini ve topraklarını ele geçirmek isteyen IŞİD ve Kürt gruplar arasında ezilmektedir.” denilerek, PKK/PYD/YPG’nin bölgede demografik değişikliği amaçladığı ve başta Araplar ve Türkmenler olmak üzere tüm etnik grupları öz topraklarından söküp attığı ortaya konulmuştur. Bu noktada PKK/PYD/YPG’nin uygulamalarıyla IŞİD’in uygulamaları nerdeyse birbirinin aynıdır.
Benzer şekilde 18 Hıristiyan kuruluşu ortak bir bildiriyle PYD ve YPG’yi insan haklarını ihlal etmek, özel mülkiyete zorla el koymak, zorla silah altına almak, hukuksuz vergiler koymak ve ayrıca kiliselerin işleyişini engellemekle suçlamıştır.
Birleşmiş Milletler tarafından yayınlanan “Suriye Arap Cumhuriyetindeki İnsan Hakları Suiistimalleri ve Uluslararası İnsan Hakları İhlalleri: 21 Temmuz 2016-28 Şubat 2017” isimli raporda da Suriye’nin kuzeyindeki insan hakları ihlalleri teyit edilerek, “YPG güçleri erkek çocukları ve erkekleri zorla askeri hizmete almaya devam etmektedir” denilmektedir.
Bu ve benzeri tüm raporlar ortadayken iktidar bloğu bambaşka konuları öne çıkararak Türkiye’nin haklarını yeterince korumamıştır.
İnsanlık ve Savaş Suçu İşleyen Terör Örgütleri Dünyaya Anlatılmalı
Oysa insanlık ailesi çok büyüktür ve ülkelerin yönetici elitlerinin aksine vicdanı da vardır. Ancak insanları doğru bilgilendirmek de her hükümetin görevi olmalıdır. İşte bu nokta, AKP’nin en zayıf olduğu ve Türkiye’ye sürekli zarar verdiği noktadır. AKP; doğru konuları, doğru zamanda ve uygun mecralarda yeterince güçlü şekilde gündeme getiremediği ve dış politikadaki olayları iç politikada kullanabilmek için her meseleyi abartarak iç kamuoyuna sunduğu için bugün tüm dünya kamuoylarında “Türkiye ve Türk karşıtı bir tutum” görülmektedir. Gelinen bu noktanın ana sebeplerinden biri, iktidar bloğunun on yıllardır aralıksız olarak hedef aldığı “Dışişleri” çalışanlarıdır. “Monşer” denilerek aşağılanan meslek erbapları tasfiye edilirken yerlerine hiçbir liyakati olmadığı halde “parti yandaşları” doldurulmuş ve Türkiye’nin tüm dünyaya kendini anlatması engellenmiştir. Son yıllarda yapılan büyükelçi atamaları da bu yanlış uygulamaların ulaştığı noktaları gözler önüne sermektedir. Türkiye ne yazık ki niteliksiz partizanların insafına terk edilmiştir.
CHP Adına Yıllarca AKP’nin Eksik Bıraktığı Alanları Doldurduk
Ancak bilinmelidir ki Türkiye, AKP’den ibaret değildir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu kadrolarının partisi CHP ve CHP’liler, milli meselelere her zaman büyük bir hassasiyetle yaklaşmış ve AKP’nin tüm yanlışlarına rağmen, Türk milletinin yanında olmuştur. Geçmişte yürüttüğü tüm uluslararası görevlerde “bu hassasiyetle” görev yapmış biri olarak, liyakatli Dışişleri mensuplarının da AKP’ye rağmen, canla-başla “milli çıkarlarımızı” savunduklarına tanık oldum. Fakat gelinen nokta her zamankinden de kritiktir. Türkiye, haklı olduğu “terörle mücadele” konusunda yalnızlaştırılmaya ve ABD başta olmak üzere, Batılı ülkelerin iç siyasetlerinin bir aracı olmaya zorlanmaktadır. Bu yeni duruma karşı yapılması gereken şey, “Barış Pınarı Operasyonunun” tüm dünya kamuoyuna “doğru argümanlarla” ve uygun araçlarla oluşturulmaya çalışılan “Türk düşmanlığının” engellenmesidir. Bu noktada AKP iktidarının ders alacağı pek çok başarılı mücadele mevcuttur. Bunlardan biri “Sözde Ermeni Soykırımı iddialarına” karşı Talat Paşa Komitesinin yürüttüğü çalışmalarsa bir diğeri de “Sosyalist Enternasyonal’de” yürüttüğümüz “terör karşıtı” çalışmalardır. Yıllar öncesinden başlayan sistematik mücadeleyle tüm dünyayı “PKK/PYD/YPG’nin” kontrol ettiği alanlarda işlediği “savaş ve insanlık suçları” konusunda bilgilendirdiğimiz gibi, iktidar bloğunun da partizanlığı bırakarak “aklın ve bilimin ışığında” yeni bir “kamu diplomasisi” hamlesi yapması gerekmektedir. Böylesi bir kampanyayı yürütecek kadrolar, AKP’nin “eski Türkiye” adı altında tasfiye ettiği Dışişleri personeli arasında mevcuttur.
İktidar Partizanlıktan Derhal Vazgeçmelidir
Kahraman Ordumuzun, gözü pek ve fedakâr evlatlarının yürüttüğü operasyonda, tüm siyasilere düşen görev, gerçekleri dünyaya anlatmak ve Mehmetçiğin moralini yüksek tutmaktır. İktidar “akıla ve bilime” dayanmayan, dar bakış açısına sahip uygulamalarından derhal vazgeçerek “Türk milletine karşı yürütülen” kampanyalara cevap vermelidir. Aksi halde yeniden “kandırılmak” gibi sorunla karşılaşılabilecektir. Bu noktada, her bir vatan evladının “iktidarı” uyarmak ve terörle mücadelede olan haklılığımızın tüm dünyaya anlatılması için talepte bulunmak hakkı vardır. Asla unutulmamalıdır ki AKP, Türkiye demek değildir. Türkiye ve Türk milleti, iktidar bloğunun hayal edemeyeceği kadar “büyüktür.”
Dunya-Kamuoyu-Turk-Karsitligina-Itiliyor