Dünyanın gittiği yerin emekçilerin lehine olmadığını artık herkes hissetmektedir. En zengin %1’in çeşmenin en başında durup, istedikleri her şeyi sınırsızca kullandığı, geri %99’un da ancak en zenginlerden geri kalanlarla yaşama tutunmaya çalıştığı bu düzen elbet bir gün değişecektir.

Ancak o gün gelinceye kadar izlenecek yol haritası da o yolda yürüyecek olanlar da en az hedef olarak görülen gün kadar önemlidir. Kanaatimiz odur ki emekçilerin ve onları temsil iddiasındaki siyasi partilerin ya da sendikaların ana sorunu: İddialarını kaybetmiş olmalarıdır.

Nerdeyse her konuyu mevcut düzenin kavramları ve sınırları içinde ele alma alışkanlığı, emekçilerin temsilciliğine soyunan tüm yapıları, düzenle barışık, hale getirmektedir. Oysa talep edilen şey “düzen değişikliğidir.” Yani en temelde %1’in elinde olanı talep eden %99’un bu düzene karşı “örgütlenmesi, yeni kavramlar geliştirmesi ve alternatif bir düzeni de gözler önüne sermesi” gerekmektedir.

Gelinen noktada emekçilere öncülük edecek yapılar arzu edilen örgütlülükte olmasa da hayatın bizatihi kendisi ve özellikle 1 Mayıslar, en büyük öğretmen olarak sahneye çıkmaktadır.

Emekçilerin girişine yasaklanan meydanları görenler “bilinç kırılması” yaşamaktadır. İşsizlik kırbacıyla canı çıkarılan gençler, 1 Mayıslara sadece “bir bayram” olarak değil, kendilerini yok etmeye yeminli olan bu adaletsiz düzene karşı alternatif bir örgütlenmenin işaret fişeği olarak bakmaktadır. Ve en önemlisi, vahşi kapitalist düzenin tüm dünyadaki sahipleri en çok 1 Mayısların öğretmenliğinden korkmaktadır.

Zira emekçiler için en unutulmaz bilgiler; “hayatlarının içinden çıkıp gelen deneyimlerden elde edilenlerdir.” Geçmişte TEKEL direnişlerinin gücü buradan gelmekteydi, bugünlerde Şeker işçilerine güç veren de   aynı deneyimlenme sürecidir.
Doğal olarak 1 Mayısların doğal öğretmenlik rolünden dersler çıkarmak da emekçilerin temsilciliğine soyunan siyasi partiler ve sendikalar için bir görevdir. Bu görevi layıkıyla yerine getiren yapıların, yeniden iddialı bir konuma geleceklerine de şüphe olmamalıdır.

Bu anlamda ben; 2018, 1 Mayıs’ının tüm emekçiler için bir aydınlanma günü ve tüm demokrasi güçleri için de umut kaynağı olacağını düşünüyorum. 1 Mayıslarda edinilecek her bir deneyimin de, yakın gelecekte 24 Haziran’ın, ilerleyen dönemde de daha eşit, daha adil ve daha özgür bir Türkiye’nin yapıtaşı olmasını diliyorum.
Emekçilerin insanca yaşam mücadelesinde, 1977, 1 Mayıs’ındakiler başta olmak üzere, toprağa düşen tüm emekçilerin aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum.

Saygılarımla,
umut oran

Print Friendly, PDF & Email