Umut Oran
Basın Açıklaması
28.9.2014
Nabi Avcı ve gölge Milli Eğitim Bakanı Bilal Erdoğan, milli, ilmi eğitimi ‘boko haram’a (batılı eğitim haram) çeviriyor.
- Eğitim sisteminde bir dizi ciddi soruna çözüm aramayan hükümet, ortaöğretimde başörtüsü düzenlemesini acil ihtiyaç gördü. Eğitimin kalitesinin yükseltilmesi temel ihtiyacımızken, aksine eğitim sistemimiz çağın gerektirdiği donanıma sahip nesilleri yetiştirme kapasitesinden giderek uzaklaştırılıyor.
- Okul sayısının yetersizliği, kalabalık sınıflar, kaynak, araç ve gereç yetersizliği, atama bekleyen yüzbinlerce öğretmene rağmen, öğrencilere gereksiz bilgi aktarımı, müfredatın tamamen teorik oluşu, ezbercilik, bilimsel yetersizlik, dinselleştirme gibi eğitimin niteliği ile ilgili sorunlar ise daha da hayati önemde…
- Eğitimde temel uluslararası referans kabul edilen PISA’ya göre Türkiye, OECD’de sonlarda; matematikte 44., fende 43., okuma becerileri alanında 41. sırada yer alıyor.
- Bir ülkenin PISA’da gösterdiği performans o ülkenin yakın ve orta vadedeki ekonomik ve sosyal refah potansiyelini gösteriyor. PISA’ya göre Türkiye ortaöğretim kalitesinde, gelişmiş ülkelerin yanı sıra Rusya, Slovakya, Litvanya, Macaristan, Hırvatistan, Sırbistan, Yunanistan, İsrail, Vietnam gibi ülkelerin de gerisinde kalıyor.
- Türkiye’de 15-29 arasındaki kadınların yüzde 40’ı, aynı yaş aralığındaki erkeklerin ise yüzde 19’u çalışmıyor ya da eğitimine devam etmiyor. 25-34 yaş arası gençlerde yükseköğretime devam oranı yüzde 21 ile yüzde 33’lük OECD ortalamasının çok altında.
- Türkiye’de öğretmenler, diğer ülkelerdeki meslektaşlarından çok daha az kazanıyor.
- Türkiye’de yükseköğretim mezunu kişilerin yüzde 76’sı istihdam edilebiliyor. Bu oran OECD ortalamasında yüzde 84.
- Türkiye’de ilkokul ve ortaöğretim kurumlarında derslik başına düşen ortalama öğrenci sayısı OECD ortalamasının çok üzerinde. Şanlıurfa’da bir sınıfa ortalama 46, Diyarbakır’da 42, Gaziantep’te 40 öğrenci düşüyor. Bu sayı İstanbul’da ortalama 39, Ankara ve İzmir’de 30 düzeyinde.
- Türkiye’de öğretmen açığı ve atamaları konusunda da garabet yaşanıyor. Bir yanda, son atamaya rağmen hala 100 binin üzerindeki öğretmen açığı, diğer yanda sayıları 300 bini aştığı tahmin edilen ataması yapılmayan öğretmen adayı bulunuyor.
- Türkiye, eğitim harcamalarının kamu harcamaları ve GSYH içindeki payında da OECD ortalamasının altında kalıyor.
- Eğitiminin kalitesini yükseltemeyen ülkeler, ekonomilerini büyütemez, refahı, sosyal barışı sağlayamaz, diğer ülkelerle rekabet edemez. Güçlü ülke olmak, kaliteli eğitimden geçiyor. Bir ulusu özgür, bağımsız ve onuruyla yaşatacak da onu esaret ve sefalete mahkûm edecek de eğitim politikasıdır. AKP, kendi ideolojisine uygun nesiller yetiştirme amacıyla yıllardır eğitimi bilimden uzaklaştırıyor. Kangren olmuş sorunlar çözüm beklerken AKP, eğitimi dinselleştirme politikaları ile ülkeyi 3. dünya seviyesine indiriyor. Demokraside, ekonomide ve sosyal yapıda ileri ülkeleri yakalayabilmemiz, dünyada güçlü ve saygın bir ülke olabilmemiz için milli eğitim sisteminde radikal bir zihniyet değişimine ve köklü reforma ihtiyaç bulunuyor.
Hindistan’ın Mars’a uzay aracı gönderdiği şu günlerde, 19. büyük ekonomi Türkiye, ani bir kararla kreşe mescit, YİBO, okul öncesi ve ilkokula ibadethane, ortaokula başörtüsü, liselere zorunlu mescit düzenlemesine gitti. Nabi Avcı ve gölge Milli Eğitim Bakanı Bilal Erdoğan, milli, ilmi eğitimi ‘boko haram’a (batılı eğitim haram) çeviriyor. 8 yıllık kesintisiz eğitimi 4+4+4 şeklinde bölerken, “zorunlu eğitim süresini uzatıyoruz” ikiyüzlülüğünü yapmalarının nedeni de böylece ortaya çıkmıştır. Hükümet, eğitimde yıllardır çözüm bekleyen onlarca soruna el akmak yerine, ortaokulda okuyan kız çocuklarının başörtüsünü en öncelikli sorun olarak gördü. Kılık ve kıyafet yönetmeliğindeki “başı açık” ibaresi “inanç özgürlüğü” argümanı ile metinden çıkarılarak, 9 yaşındaki çocukların okula başörtüsü ile gitmesinin önü açıldı.
Oysa eğitim sisteminde; kalabalık sınıflar, yetersiz okul sayısı, kaynak, araç-gereç yetersizliği ve yüzbinlerce atama bekleyen öğretmene rağmen devasa öğretmen açığı gibi bir dizi hayati sorun bulunuyor. Öğrencilere gereksiz ya da eksik bilgi aktarımı, ezbercilik, müfredatın tamamen teorik oluşu, bilimsel yetersizlik, dinselleştirme, gibi eğitimin niteliğiyle ilgili sorunlar ise daha da hayati önem taşıyor.
PISA’DA KARNEMİZ KIRIK DOLU
OECD tarafından geliştirilen “Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı” (PISA), katılımcı ülkelerin eğitim sistemlerinin niteliğini anlama ve dünya ile nasıl rekabet ettiğini karşılaştırma olanağı sunuyor. Dünyadaki en kapsamlı bilgi ve beceri ölçme değerlendirme sistemlerinden birisi olarak eğitimde temel uluslararası referans kabul edilen PISA’nın temel amacı her bir ülkenin eğitim sisteminin ne denli iyi eğittiğini ölçmek. Ekonomik hayata katılım için gerekli becerileri temel alan PISA ölçümlerinde temel becerilerin yanı sıra eleştirel düşünce, analiz, muhakeme, sentez ve yaratıcılık gibi farklı beceriler de ölçülüyor.
Geçtiğimiz aylarda açıklanan PISA 2012’de Türkiye’nin ortalama puanı, OECD ülkeleri ortalamasının yine altında kaldı. Türkiye, 65 ülke arasında yapılan değerlendirmede matematik alanında 44., fen alanında 43., okuma becerileri alanında 41. sırada yer alabildi. PISA 2012’ye göre Türkiye ortaöğretim kalitesinde, gelişmiş ülkelerin yanı sıra Rusya, Slovakya, Litvanya, Macaristan, Hırvatistan, Sırbistan, Yunanistan, İsrail, Vietnam gibi ülkelerin de gerisinde kalıyor. Listenin en baş sıralarında Çin, Kore, Japonya gibi ülkelerin yer alması bu ülkelerin neden dünyanın en hızlı kalkınan ve ilerleyen ülkeleri olduğu konusunu göstermeye yetiyor.
PISA’ya 2003 yılından beri katılan Türkiye, izleyen dönemde sıralamada yükselmek yerine daha da geriledi. 2003 yılında Türkiye 41 ülke içinde matematikte ve okuma alanlarında 35., fen alanında 33. sırada yer almıştı.
Bir ülkenin PISA’da gösterdiği performans o ülkenin yakın ve orta vade ekonomik ve sosyal refah potansiyeli hakkında güvenilir bir fikir veriyor. PISA sonuçları karar vericiler için ülkenin geleceğine dair bir erken uyarı görevi görüyor. Bu sonuçlara göre ülkemizin sosyo ekonomik açıdan geleceğini varın siz tahmin edin!…
Ülkelerin/Ekonomilerin PISA Ortalama Puanları ve sırası
MATEMATİK | OKUMA | FEN | ||||
Puan | Ülke | Puan | Ülke | Puan | Ülke | |
1 | 613 | Şangay-Çin | 570 | Şangay-Çin | 580 | Şangay-Çin |
2 | 573 | Singapur | 545 | Hong Kong-Çin | 555 | Hong Kong-Çin |
3 | 561 | Hong Kong-Çin | 542 | Singapur | 551 | Singapur |
4 | 560 | Tayvan | 538 | Japonya | 547 | Japonya |
5 | 554 | Kore | 536 | Kore | 545 | Finlandiya |
6 | 538 | Macao-Çin | 524 | Finlandiya | 541 | Estonya |
7 | 536 | Japonya | 523 | İrlanda | 538 | Kore |
8 | 535 | Lihtenştayn | 523 | Tayvan | 528 | Vietnam |
9 | 531 | İsviçre | 523 | Kanada | 526 | Polonya |
10 | 523 | Hollanda | 518 | Polonya | 525 | Kanada |
11 | 521 | Estonya | 516 | Estonya | 525 | Lihtenştayn |
12 | 519 | Finlandiya | 516 | Lihtenştayn | 524 | Almanya |
13 | 518 | Kanada | 512 | Y. Zelanda | 523 | Tayvan |
14 | 518 | Polonya | 512 | Avustralya | 522 | Hollanda |
15 | 515 | Belçika | 511 | Hollanda | 522 | İrlanda |
16 | 514 | Almanya | 509 | Belçika | 521 | Avustralya |
17 | 511 | Vietnam | 509 | İsviçre | 521 | Macao-Çin |
18 | 506 | Avusturya | 509 | Macao-Çin | 516 | Y. Zelanda |
19 | 504 | Avustralya | 508 | Vietnam | 515 | İsviçre |
20 | 501 | İrlanda | 508 | Almanya | 514 | Slovenya |
21 | 501 | Slovenya | 505 | Fransa | 514 | İngiltere |
22 | 500 | Danimarka | 504 | Norveç | 508 | Çek C. |
23 | 500 | Y. Zelanda | 499 | İngiltere | 506 | Avusturya |
24 | 499 | Çek C. | 498 | ABD | 505 | Belçika |
25 | 495 | Fransa | 496 | Danimarka | 502 | Letonya |
26 | 494 | İngiltere | 493 | Çek C. | 499 | Fransa |
27 | 493 | İzlanda | 490 | İtalya | 498 | Danimarka |
28 | 491 | Letonya | 490 | Avusturya | 497 | ABD |
29 | 490 | Lüksemburg | 489 | Letonya | 496 | İspanya |
30 | 489 | Norveç | 488 | Macaristan | 496 | Litvanya |
31 | 487 | Portekiz | 488 | İspanya | 495 | Norveç |
32 | 485 | İtalya | 488 | Lüksemburg | 494 | Macaristan |
33 | 484 | İspanya | 488 | Portekiz | 494 | İtalya |
34 | 482 | Rusya | 486 | İsrail | 491 | Hırvatistan |
35 | 482 | Slovakya | 485 | Hırvatistan | 491 | Lüksemburg |
36 | 481 | ABD | 483 | İsveç | 489 | Portekiz |
37 | 479 | Litvanya | 483 | İzlanda | 486 | Rusya |
38 | 477 | İsveç | 481 | Slovenya | 485 | İsveç |
39 | 471 | Macaristan | 477 | Litvanya | 478 | İzlanda |
40 | 466 | Hırvatistan | 477 | Yunanistan | 471 | Slovakya |
41 | 453 | İsrail | 475 | TÜRKİYE | 470 | İsrail |
42 | 449 | Yunanistan | 475 | Rusya | 467 | Yunanistan |
43 | 448 | Sırbistan | 463 | Slovakya | 463 | TÜRKİYE |
44 | 445 | TÜRKİYE | 449 | Kıbrıs Rum K. | 448 | BAE |
Kaynak: OECD
OECD RAPORU SEFALETİ ORTAYA KOYUYOR
OECD’nin “Bir Bakışta Eğitim 2014” Raporu da Türkiye’nin ilk ve ortaöğretimde sefaletini ortaya koyuyor. Rapora göre, Türkiye’de 12 yıllık zorunlu eğitim sayesinde 5-14 yaş arası çocuklarda okula gitme oranı yüzde 95’e çıkmakla birlikte, OECD ortalamasında yüzde 98 olan oranı yakalayamadı.
BİR SINIFTA 46 ÖĞRENCİ…
2013-2014 yılı verilerine göre Türkiye’de ilkokul ve ortaöğretim kurumlarında derslik başına düşen ortalama öğrenci sayısı 29 ile OECD ortalamasının üzerinde bulunuyor. İllere göre derslik başına düşen öğrenci sayısı 46 öğrenciyle en yüksek Şanlıurfa’da… Bunu 42 öğrenciyle Diyarbakır, 40 öğrenciyle Gaziantep izliyor. Bu sayı İstanbul’da ortalama 39, Ankara ve İzmir’de 30 düzeyinde bulunuyor.
OECD ortalamasında ilkokullarda 21, ortaokulda 24 olan sınıf başına ortalama öğrenci sayısı, AB ülkelerinde bunun da çok altında bulunuyor. Bu sayı, özellikle Letonya, Lüksemburg gibi ülkelerde ilkokullarda 16’ya, ortaokulda 15’lere kadar düşüyor. İlkokullarda sınıf başına öğrenci sayısı Avusturya, Çek Cumhuriyeti, Estonya, Yunanistan, İzlanda, İtalya, Polonya, Slovakya, Slovenya’nın yanı sıra Meksika, Rusya’da da 20’nin altında.
OECD ortalamasında ilkokullarda 14 olan öğretmen başına öğrenci sayısı Türkiye’de 20’ye ulaşıyor. Ortaöğretimde bu sayı OECD’de 13, Türkiye’de ise 18 düzeyinde…
Öğretmenlerin OECD ortalamasında 1.663 saat olan yıllık zorunlu çalışma saatleri, Türkiye’de 1.808 saate ulaşıyor.
ATANMAYAN ÖĞRETMENLER, ÖĞRETMEN AÇIĞININ ÜÇ KATI
Türkiye’de öğretmen atamaları konusunda da bir garabet yaşanıyor. Bir yanda 100 binin üzerindeki öğretmen açığı, diğer yanda sayıları bunu kat kat aşan ataması yapılmayan öğretmen adayı bulunuyor. Milli Eğitim Bakanlığı, yeni öğretim yılında 40 bin öğretmen atama sözünü, okullar açıldıktan sonra da olsa yerine getirdi. Okullarda 140 bin öğretmen açığı varken 39 bin 642 öğretmenin ataması gerçekleştirdi. Buna göre hala 100 bin dolayında öğretmen açığı bulunuyor ve bu açık yine, eğitimin kalitesini düşüren “ücretli” öğretmen uygulaması ile kapatılmaya çalışılacak.
Buna karşılık atama bekleyen öğretmenlerin sayısının ise bu yıl itibariyle 300 bini aştığı tahmin ediliyor. Atanamayan öğretmenlerin sayısı yıldan yıla katlanarak büyüyor ve giderek sosyal bir yara haline geliyor. YÖK’ün soruna çözüm olarak Eğitim Fakültelerine belli branşlar dışında öğrenci alımını durdurma kararı da uygulanmadı. Atama bekleyenlerin başında edebiyat, sosyal bilgiler, İngilizce, matematik (lise), sınıf öğretmenliği ve tarih bölümleri mezunları geliyor. Böyle giderse atanamayan öğretmenler önümüzdeki yıllarda milyonla ifade edilen sayılara ulaşacak.
TÜRKİYE EĞİTİME CİMRİ…
Türkiye, toplam kamu harcamaları içinde eğitimin payında yüzde 10.9’la OECD ortalamasının altında kalıyor. OECD ortalamasında yüzde 12.9 olan bu oran, Yeni Zelanda’da yüzde 21.6, Endonezya ve Meksika’da yüzde 20.5, Brezilya’da yüzde 19.2 düzeyinde. Yani bu ülkeler tüm kamu harcamalarının beşte birini eğitim alanına yapıyor. Eğitim harcamalarının GSYH’deki payı da OECD ortalamasında yüzde 5.6 olurken, Türkiye’de yüzde 3.8’le en son sırada yer alıyor. Sadece ilk ve ortaöğretim baz alındığında ise Türkiye’nin kamu harcamasının milli gelirdeki payı yüzde 2.7’ye düşüyor. Eğitimin milli gelirden aldığı payda Norveç yüzde 8.8 ve Danimarka yüzde 8.7 ile başı çekerken, bu ülkeleri yüzde 7.4’le Yeni Zelanda ve İzlanda, yüzde 6.8’le İsveç ve Finlandiya, yüzde 6.5’le Belçika izliyor.
ZİHNİYET DEĞİŞİMİ VE KÖKLÜ REFORM ŞART!..
Eğitiminin kalitesini yükseltemeyen ülkeler, ekonomilerini büyütemez, refahı, sosyal barışı artıramaz, diğer ülkelerle rekabette geri kalırlar. Güçlü ülke olmak, kaliteli bir eğitim sisteminden geçer. İnanç özgürlüğü çerçevesinde yurttaşların dinî eğitim-öğretim imkânlarına sahip olmaları, demokratik bir devletin gereğidir. Öte yandan eğitimin temeli bilimdir. Eğitimi bilimden uzaklaştırıp dine dayandıran ülkeler çağın gerisine düşer, dünya ile rekabet edemez, başka ülkelerin oyuncağı olmaktan kurtulamaz.
Hindistan Uzaya araç yollarken anaokuluna mescit açmaktan söz eden Milli Eğitim Bakanı’na sormak lazım: Eğitim sistemimizin en büyük sorunu parmak kadar çocukların başının açık olması mıydı? Bu kararla, 8 yıllık zorunlu eğitimi 4+ 4+4 şeklinde bölmenin altındaki ideolojik niyet de netleşmiştir.
AİHS’YE AYKIRI!
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 9/2. Maddesine açıkça aykırı olan bu düzenleme Avrupa Birliği müktesebatına da uygun değildir. AİHM’nin Anayasa Mahkemesi içtihatlarına da atıf yaparak laiklik ilkesinin özgürlük ve eşitlik ilkesinin temel bir unsuru olduğunu belirttiği birçok kararı bulunmaktadır.
Çağdaş medeniyeti, ileri ülkeleri yakalayabilmemiz için;
- Eğitim ULUSAL olmalıdır.
- Eğitim BİLİMSEL olmalıdır.
- Eğitim LAİK olmalıdır.
- Eğitim KARMA olmalıdır.
- Eğitimin temeli mutlaka BİLİM olmalıdır.
- Mesleki eğitim memleket meselesi görülmelidir.
- Demokraside, ekonomide ve sosyal yapıda ileri ülkeleri yakalayabilmemiz, dünyada güçlü, kalkınmış, saygın bir ülke olabilmemiz için eğitim sisteminde zihniyet değişimine ve köklü reforma acil ihtiyaç bulunmaktadır!
Basın Açıklaması:
EGITIMDE-ELLER-AYA-BIZ-YAYA-1