İktidar Bloğu’nun, Cumhuriyet Halk Partisi’ne, CHP’li Belediyelere ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu’na yönelik olarak uyguladığı “düşman hukuku”, demokratik ülkelerde görülemeyecek boyuttadır ve hiç bir gerekçeyle normalleştirilemez.

Öte yandan, iktidar bloğu, kurduğu yeni “rejimde” kendisini kanunla ya da kuralla bağlı görmediği için yaşananlara şaşırmamak gerekir.

CHP, elbette bu günleri de aşacaktır ancak dün olduğu gibi bugün de sorunun adını doğru koymak gerekir. “İktidar bloğunu bu derece pervasız kılan şey: CHP’nin kurumsal olarak, zamanın gereklerine uygun; yeniden örgütlenme, kadrolarını yenileme, her anlamda aklın ve bilimin gerçekleriyle hareket etme” gibi konularda geç kalmış olmasıdır. CHP, öncelikle “siyaset yapma yol ve yöntemleri” üzerine yoğunlaşmalı, geniş toplum kesimleri nezdinde “gerçek bir iktidar alternatifi” olacağına dair yaygın bir düşünceyi inşa edebilmelidir.
Aynı şeyleri yaparak aynı sonucun alınacağı asla unutulmamalıdır.
Bu gibi zorlu dönemeçlerde duyguların esiri olarak, taktik seviyede tepkiler vermek sorunları çözmeyecektir. Asıl olan “stratejik” kararlar alabilmek ve “gerekli” kurumsal adımları atabilmektir.
Aksi her durumda “yeni rejim’in” çarkları arasında her gün birini, bir gün herkesi “feda etmek” zorunda kalabiliriz. İçinde bulunduğumuz çağın imkanları ve CHP tabanının sonsuz potansiyeli düşünülünce, elbette CHP, her şeyi değiştirecek kudrete sahiptir. Ancak “stratejik hatalar da taktik başarılarla düzeltilemez!”
Bu gerçekten hareketle, CHP’nin “kurumsal değişime odaklanmasını,
her kademede yenilenmenin başlatılmasını, parti içi demokrasi kanallarının inşa edilmesini,
tüm karar alma süreçlerinin demokratikleştirilmesini ve en iyilerin en öne çıkarılacağı, liyakatın, ehliyetin esas alınacağı bir anlayışa geçmesini” zorunlu görüyorum.
23 yıldır ertelenen ve yüzleşilmeyen konular bunlardır ve cevaplandırılmadığı müddetçe “bu düzen” devam edecektir. Tüm Cumhuriyet çocukları için ödev de budur: Hukuksuzluklarla mücadele ederken “yeni rejimi” aşmamızı sağlayacak kurumsal değişimin aciliyetini ve zorunluluğunu da kavramak! Bunu el birliğiyle yapabildiğimizde, “hukuk eliyle hukuksuzluk” dönemi de “düşman hukuku” uygulamaları da son bulacaktır. Her yaştan Cumhuriyet çocuğunun potansiyeli sonsuzdur.
Bize bu güzel vatanı armağan eden, çağdaş, uygar ülke insanları gibi adil ve özgür yaşamayı sağlamış olan Atatürk’ün ilke ve devrimlerinden, Anayasa’da tanımlanan Cumhuriyetin niteliklerinden ödün vermeden,
herkes üzerine düşen görevleri yapmak zorundadır.
Demokrasilerde “millet iradesi”nin üzerinde güç yoktur.
Egemenlik kayıtsız ve şartsız milletindir!

Umut Oran