10 Kasım 1938, her Türk evladı için hüzün dolu bir gün. Ancak Mustafa Kemal’in de pek çok defalar yazdığı/söylediği gibi, önemli olan bedenler değil fikirlerdir. Mustafa Kemal, tüm yaşamını Türk milletinin varlığı için feda etmiş ve kurduğu Cumhuriyetin sonsuza kadar yaşatılması dışında da Türk milletinden bir şey istememiştir.
Aslında Mustafa Kemal’in Türk milletine vasiyeti, “sonsuza kadar özgür ve bağımsız” bir devletin yaşatılmasından ibarettir. Bu noktada akıllara şu soru gelebilir: Neden başka bir şeyi değil de Türkiye Cumhuriyeti’nin ilelebet yaşatılmasını vasiyet ediyor? Aslında cevap çok basit. Mustafa Kemal; devletsiz kalmanın, ordusuz kalmanın ve elbette yersiz, yurtsuz kalmanın ne demek olduğunu en iyi bilenlerden biri. Anadolu coğrafyasında var olmanın koşulunun da her devirde ve dönemde “güçlü olmak” olduğunu çok iyi biliyor. Geçmişi ne kadar şaaşalı olursa olsun, gücü kaybeden bir devletin bu coğrafyada tutunma şansı yok! 1850’lerden sonra “Türklerin Anadolu’dan çıkarılması, Orta Asya’ya sürülmesi” söylemlerinin emperyalist odaklarda sürekli dile getirilmesi de ortamın Türkler aleyhine oluştuğunun göstergesiydi.
Ne yazık ki son dönemde “Türklerin Orta Asya’ya sürülmesi” sözleri yavaş yavaş, özellikle sosyal medyada, piyasaya sürülmeye başlanmış görünüyor. Bu durum şu an için olmasa da gelecek için büyük bir risk. Türk milletinin bu bilinçle kendine, devletine ve dünyaya bakması, zamanın ruhunu anlaması ve dünya devletler sisteminin çok acımasız olabileceğini bilerek her daim tetikte olması çok önemli.
Atatürk’ün manevi mirasçıları olarak tüm Cumhuriyet çocukları, her zamankinden daha fazla çalışmak, her zamankinden daha fazla kendini geliştirmek ve dünyayla rekabet edecek niteliklere sahip olmak zorunda. Özellikle gençlere büyük ödevler düşüyor. Türk gencinin umutsuz olmaya, gündelik eğlencelerin peşinde zamanını öldürmeye, sonuç üretmeyecek adımlar atmaya zamanı da ihtiyacı da yok. Her bir genç, kendisini Atatürk’ün yerine koyarak, onun gibi kararlı, onun gibi mücadeleci ve onun gibi hedef odaklı olmak zorunda. Atatürk’ün vasiyetine uygun davranmanın ve Türkiye Cumhuriyeti’ni ilelebet payidar kılmanın tek yolu bu: Çok çalışmak!
Bugün yurdun dört bir yanından Anıtkabir’e akacak olan her yaştan Cumhuriyet çocuğunun da Atamızın huzurunda büyük bir özgüvenle durmasını ve umutsuz olmadığımızı önce kendine sonra da tüm dünyaya göstermesini isterim. İnanıyorum ki liderimizin anladığı kadar zamanı anlarsak, onun gibi Türk milletini seversek ve onun gibi mücadele edersek yarınlar sonsuza kadar bizimdir, büyük Türk milletinindir.
Dayanışma duygularımla,
Umut Oran