Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 101. yılındayız. Büyük Türk milletinin bayramını kutlarım; yaşasın Cumhuriyet.
Aralıksız devam eden saldırılar olsa da on milyonlarca Türk gencinin yüreğinde Atatürk ve Cumhuriyet sevgisi devam ediyorsa gelecek için umut da var demektir. Zira Atatürk’ün de dediği gibi:
“Bu memleket, dünyanın beklemediği, asla ümid etmediği bir müstesna mevcudiyetin yüksek tecellisine, yüksek sahne oldu. Bu sahne 7 bin senelik, en aşağı, bir Türk beşiğidir. Beşik tabiatın rüzgarları ile sallandı; beşiğin içindeki çocuk tabiatın yağmurları ile yıkandı. O çocuk tabiatın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından evvela korkar gibi oldu; sonra onlara alıştı; onları tabiatın babası tanıdı, onların oğlu oldu; Bir gün o tabiat çocuğu tabiat oldu; şimşek, yıldırım, güneş oldu; Türk oldu. Türk budur. Yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir.”
O halde Türk milleti güneş kadar, yıldırımlar, kasırgalar kadar kudretli ve güçlüdür. Türk milleti bu yüzden her daim ayaktadır ve sonsuza kadar da başı dik ve özgür yaşayacaktır. En azından Atatürk’ün manevi mirasçıları için ödev budur: Türk milletine güvenmek!
Bu bakış açısı biz Cumhuriyet çocuklarını, günlük yenilgilerden, birkaç on yıldır devam eden iktidar kaynaklı sorunlardan çekip çıkaracak ve Cumhuriyetimizin geleceği konusunda umutlarımızı arttıracaktır.
Biliyorum ki bazı dostlarımız bu yorumu fazla iyimser bulacaktır ancak unutulmamalıdır ki: “Umutsuz durumlar yoktur. Umutsuz insanlar vardır.” Mustafa Kemal, umudunu hiç kaybetmemiştir. Çanakkale’de ölüme yürürken de, Ordularına Akdeniz’i hedef gösterirken de Hatay’ı “şahsi mesele” olarak işaret ederken de Atatürk hep umutludur. On yılda 15 milyon genç yaratabilmiş bir millet, bir başka on yılda, mutlaktır ki, dünyaya nizam da verebilecektir. Beni bu düşünme biçimine iten “Cumhuriyetimizin ve Türk milletinin” üzerinde yükseldiği temellerin sağlamlığına olan inancımdır. Türk milleti, imkansızlıklar içinde dahi mucizeler yaratabildiğine göre gelecek bizimdir.
Yapılması gereken şey, “aynı şeyleri yapıp farklı sonuç alınabileceğini” düşünmekten vazgeçmektir. Geçmişte defalarca denenmiş ve sonuç alınamamış yollardan, düşünme biçimlerinden vazgeçmek gerekir, rakibim yaptı dur ben de yapayım demek bizim işimiz olmamalıdır.Cumhuriyet çocukları için doğru yol ve yöntem: Aklın, bilimin ışığında, büyük Türk milletinin kudretine güvenmek ve herkesi kutlu hedefe yürümeye ikna etmektir. Bunu yapabilen her hareket, ve elbette Cumhuriyet Halk Partisi, kutlu yarınları inşa edebilecektir.
Adı konmamış bir dünya savaşının tam ortasındayız. Bilim ve teknoloji alanında ülkeler harp ediyorlar. Üniversiteler arasında savaş var. Tüm dünya, bir avuç üst düzey mühendisi, teknisyeni, uzmanı kendi ülkesine çekmek ve “kendinden yapmak” için savaş veriyor. ABD, dünyanın dört yanından parlak gençleri bulmak için binlerce kurumuyla burslar veriyor, projeler geliştiriyor. Almanya, gözünü uzak Asya’da yetişmiş yazılımcılara, mühendislere dikmiş, Kore’den Hindistan’a kadar her nitelikli insanın peşine düşüyor. İngiltere, geçmişte kolonileştirdiği tüm coğrafyalardan yüksek nitelikli çocukları bünyesine katmaya çalışıyor. Çin, Afrika’yı keşfetmenin coşkusuyla binlerce proje geliştiriyor. Kısacası nitelikli insan gücüne ulaşmak ve yarışta bir adım öne geçmek için büyük bir savaş veriliyor. Ne yazık ki Türkiye’de iktidar konuyu çok doğru noktadan anlayabilmiş değil! İktidar bloğu, Avrupa’nın “göçmen deposu” olma karşılığında elde ettiği siyasi, ekonomik destek uğruna nitelikli/niteliksiz demeden “açık kapı” stratejisi uyguluyor. Yetmezmiş gibi Cumhuriyet sayesinde okumuş, nitelik sahibi olmuş pek çok genci türlü baskılarla başka ülkelere kaçırmayı marifet sayan bir anlayış da hakim olmuş durumda. Bu durum iki kere kötü! Zira hem nitelikli insanları Türkiye’ye çekemiyorsunuz hem de elinizdeki nitelikli insanları başka ülkelere kaptırıyorsunuz!
Ancak bu durum bile umutsuzluğa düşmek için sebep değil. Çünkü Türk milletinin kapasitesi, fiziksel ve entelektüel potansiyeli bizi her durumda umutlandırıyor. Anadolu’nun belki de bizlere en büyük hediyesi bu: Binlerce yılda kuşaktan kuşağa aktarılan, hayata tutunma ve imkansızı başarma yeteneği!
Cumhuriyetimizin 101.yılında her bir Cumhuriyet çocuğuna bir kez daha seslenmek istiyorum: Umudunuzu kaybetmeyin! Umut bizatihi sizsiniz! Ne mutlu Türküm diyene!
Dayanışma duygularımla,
Umut Oran