Türk milletinin özgür iradesine ipotek koymak isteyen suç odaklarının, 2015 seçimlerinden hemen önce, CHP kurumsal kimliğini ve o dönemde CHP Milletvekili ve Genel Başkan Yardımcısı olan beni hedef alan ”Sümeyye Erdoğan’a Suikast” yalanına aracılık edenler bir kez daha suçlu bulundu.

Dönemin AKP MKYK üyesi Ethem Sancak’a ait olan Akşam ve Güneş Gazetelerinin Sorumlu Müdürü Mustafa Dolu isimli şahıs, atılan iftiraların, kurulan kumpasın ve söylenen onlarca yalanın sorumlusu olarak mahkum edildi.  

Bakırköy 2.Asliye Ceza Mahkemesi, 17 Temmuz 2024’de görülen davanın ardından ellerinde bulunan medya gücünü iftira ve hakaret için kullanan tetikçi gazetelerin Sorumlu Müdürü’nü suçlu buldu. Mahkeme suçluya, “iftiradan” dolayı 1 yıl 3 ay hapis, “kamu görevlisine hakaretten” dolayı 1 yıl 5 ay 15 gün hapis cezası verdi.

Tam 9 yıldır, 2015 seçimlerini etkilemek, CHP’yi ve şahsımı itibarsızlaştımak için yandaş medya tarafından masa başında uydurulan yalanlarla ve iftiralarla hukuk yoluyla mücadele ediyorum. İftira atan yandaş gazeteler defalarca tazminat davalarına mahkum edildiler. Şimdi de ilgili gazetelerin sorumlu müdürü olan şahıs hukuk önünde atılan iftiraların hesabını verdi. Bir kez daha tüm sürecin “bir komplo olduğu”, şahsımı ve CHP’yi hedef alan bir iftira, yalan ve hakaret kumpası olduğu ortaya çıktı. Ama yetmez! Bundan sonra da komplocuların peşinde olacağım. Hukuk önünde hepsinden hesap sormaya devam edeceğim.

Yaşanan tüm süreç, yakın tarihin en büyük siyasi itibar suikasti ve örgütlü kötülüğüdür. Tazminat ve ceza davaları işin sadece bir kısmı. Asıl mesele örgütlü kötülüğün bu derece alenen yalan söyleyebilmesi, komplo düzenleyebilmesi ve masum insanları yıllarca rahatsız edebilmesi! Ne yazık ki, masumlar atılan iftiralarla uğraşırken kötüler çoğu zaman amaçladıkları kaos ortamını yaratmış ve kafaları bulandırmış oluyorlar. Adalet sisteminin bu tip “kumpaslara” karşı çok daha hızlı karar alması ve tetikçilerin arkasındaki güç ilişkilerini de ortaya çıkarması gerekir. Aksi halde her dönemde bir kaç tetikçi bulurlar ve her dönemde halk için çalışan siyasileri iftiralarla yollarından döndürmeye çalışırlar.

Son çeyrek yüzyılda siyasetin demokrasi dışı yollarla etki altına alındığını ve komploculuğun devam ettiğini hep birlikte görüyoruz. Sanırım, Türk milletinin de bu tip komplolarla kimlerin siyasetten tasfiye edilip, kimlerin önünün açıldığını görmesi gerekir. Hayatta olduğu gibi komplolarda da tesadüf yoktur. Benimle meşru zeminde yarışamayan odaklar komplolar üzerinden yolumu kesmeye çalıştılar. Ne yazık ki ben komplolarla mücadele ederken fırsat bu fırsat deyip kendi siyasi ikballeri için adımlar atanlar da oldu. Bugün olmasa da ilerde her şey çok daha net açığa çıkacaktır. Komplocular da arkalarındaki güçler de her aşamada görev alan tetikçiler de bir gün mutlaka ortaya çıkar. İlahi adalet, er ya da geç tecelli eder.

Sonuç olarak, geçmişte MİT Müsteşarlığının, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının ve Cumhurbaşkanlığı gibi pek çok kamu kurumunun tüm sürecin kumpas olduğunu ortaya koyan kararlarından, raporlarından ve belgelerinden sonra T.C.Bakırköy 2.Asliye Mahkemesinin Kararı’nın da çok sevindirici.

Ancak 9 yıl boyunca pek çok şey de değişti. Örneğin bu kumpas davasında yanımda olan, davayı açan sevgili dostum ve CHP eski Milletvekili Haluk Pekşen, davaların sonunu göremeden vefat etti. Bana çok büyük destek vermiş, sürecin tüm detaylarıyla ilgilenmişti. Kendisini bir kez daha sevgiyle, hasretle anıyorum. Kaderin bir cilvesi belki, dava açılırken henüz stajyer bir avukat olan Haluk Pekşen’in sevgili kızı Ezgi Pekşen, artık tecrübeli bir avukat olarak, babasının hazırladığı dosyaları takip etti gereken noktalarda yeni davaların açılmasını, takip edilmesini sağladı. Sevgili Ezgi Pekşen’e de emekleri için çok teşekkür ederim.

Elbette tüm bu kumpas sürecinin daha ilk anında büyük deneyimiyle, hukuk bilgisiyle ve on yıllardır devam eden dostluğuyla büyük hukukçu Turgut Kazan’ı da unutamam. Turgut Kazan, sanki kendi davasına hazırlanır gibi tüm süreçleri takip etti, mahkemelere katıldı, ben yorulsam da o yorulmadı ve bugüne gelinmesinde büyük rol oynadı. Onunla birlikte bir başka başarılı avukat, sevgili kızı Aslı Kazan da her zaman davanın içindeydi ve Avukat Serdar Laçin’le birlikte  bana çok büyük destek verdiler. Hepsine minnettarım. Bir kez daha teşekkür etmek istiyorum. 

Tabi en büyük teşekkürü de sizlere yani büyük Türk milletine etmem gerekir. Çünkü bu kumpas ortaya atıldığı ilk anda bile yurdun dört bir yanından bana ulaşarak yanımda oldunuz. Sosyal medya mecralarından bana destek verdiniz. Daha en başta bunun bir kumpas olduğunu tespit ettiniz ve bana inandınız. Hepinize teşekkür ediyorum. Büyük Türk milletinin bir ferdi olduğum için de gurur duyuyorum. Ne Mutlu Türküm Diyene!

Dayanışma duygularımla,

Umut Oran