Tarih boyunca her toplum, birlik ve beraberliklerine hizmet eden, topluma önderlik eden kahramanları yaşatmak için, büyük bir çaba içine girmişlerdir. Kimi zaman destanlar yoluyla kahramanlar yaşatılırken, kimi zaman ortaya konan eserler üzerinden topluma birlik ve beraberlik fikri aşılanmıştır. Örneğin Türk coğrafyasının tamamında Oğuz Kağan tartışmasız bir kahramandır. Bir kişiyi mi yoksa farklı zamanlarda yaşamış bir kaç kişiyi mi işaret etmesinin, bu anlamda önemi yoktur. Oğuz Kağan, her yerde Türk kimliğinin, Türk birliğinin ve Türk milletinin varlığına olan inancın temsilcisidir. 

Benzer bir durum Fatih Sultan Mehmet için de geçerlidir. Fatih, sadece bir padişah değil, aynı zamanda çağ açıp çağ kapatan, zamanının en üstün teknolojilerini kullanan, akılalmaz entelektüel derinliğiyle dünyayı avuçlarının içinde tutan Türk’ü temsil etmektedir. Bu yönüyle o da, tıpkı Oğuz Kağan gibi, Türk kimliğinin, Türk birliğinin ve Türk milletinin varlığının sembolü olarak hala yaşamaktadır. İstanbul’a her gelen ya da İstanbul’u her düşünen kişi aynı zamanda Fatih’i de aklına getirmektedir. Fatih Sultan Mehmet de her Türk’ün kalbinde yeniden ve yeniden doğmaktadır.

Benzer durumlar, her coğrafyada aynıdır. Macarlar için Atilla, sadece bir kumandan değil aynı zamanda Macar toplumunun varlığı ve birliği demektir. George Washington, herhangi biri olarak doğmuştur ama Amerikalılar için artık ülkenin birliği anlamına da gelmektedir ve her Amerikalı onu, kurucu olarak saygıyla anmakta ve yaşatmaktadır. 

Elbette modern zamanlarda milletlerin varlığını ve birliğini temsil eden yeni kahramanların ortaya çıkması seyrekleşmiştir. Ancak ne mutlu bize ki, Osmanlı İmparatorluğuyla beraber büyük Türk milletini de tarihin karanlığında yok etmek isteyen emperyalist devletlere karşı büyük bir kahraman ortaya çıkmış ve Türk birliğini, varlığını ve ilelebet yaşayacak olmasını temin etmiştir. O büyük kahraman, Mustafa Kemal Atatürk’ten başkası değildir.

İşte her 10 Kasım’da, yurdun dört bir yanından akın akın Anıtkabir’e ziyarete giden, saat 9’u 5 geçe saygı duruşuna geçen milyonlarca insan, bazı kendini bilmezlerin iddia ettiği gibi “puta tapmaya” değil, Türk milletinin varlığına, birliğine ve sonsuza kadar yaşayacağına dair kararlılıklarını göstermek için Atatürk’ü anmaktadır. Bir başka deyişle, milyonlarca insanın Atatürk’e duyduğu sevgiyi anlamayan odaklar, aslında Atatürk üzerinden Türk milletine saldırmaktadır, Türk birliğini parçalamaya çalışmaktadır ve Türk düşmanlarına hizmet etmektedir.

Her yaştan Cumhuriyet çocuğu olarak bizler, elbette ki, kafalarını emperyalizmin hizmetine sunmuş böylesi insanların yalanlarıyla ya da iftiralarıyla hareket etmeyiz. Biz, tarih boyunca, büyük Türk milletinin yaptığı gibi, bugünlere ulaşmamızı sağlayan kahramanlarımızı anarak, aslında tüm dünyaya “biz varız ve sonsuza kadar da var olacağız” diye haykırmış oluruz.

Büyük önderimizin ebediyete intikalinin 84.yıl dönümünde de, büyük bir kararlılık içinde Atamızı anarak, dahili ve harici bedhahlara aynı gür sesle haykıracağız: “Biz varız ve sonsuza kadar da var olacağız.”

Pek çoğunuzun bildiği gibi, 10 Kasım benim için iki kere önemli. Fikri babam Mustafa Kemal gibi sevgili babam Prof.Dr.Mehmet Oran da bir 10 Kasım günü aramızdan ayrıldı. Babam, çok değerli doktorlar yetiştirmiş, hocaların hocası olarak anılan bir doktordu. Ancak ne üzücüdür ki, kendisine doktor diyen şovmenlerin hataları sonucunda, hiç beklenmedik bir zamanda hayata veda etti. Bu yüzden her 10 Kasım geldiğinde, kendimi değişik duyguların içinde bulurum. Fikri babamı ve babam Prof.Dr. Mehmet Oran’ı düşünerek, onları ne kadar sevdiğimi en derinimde hissederek geçiririm günümü. Umuyorum ki, her ikisi de gittikleri yerde huzur bulmuşlardır. Ve umarım her ikisi de, evlatları olarak benim, onların fikirleri doğrultusunda mücadeleye devam ettiğimi ve Türk milletine umut olmak için gece gündüz çabaladığımı görüyorlardır. Ruhları şad olsun.

Dayanışma duygularımla, 

Umut Oran

Print Friendly, PDF & Email