Cumhuriyet Halk Partisi’nin ilk kongresi, Mustafa Kemal Atatürk’ün de söylediği gibi, 4 Eylül 1919’daki Sivas’ta yapılmıştır. Bu anlamda CHP’yi, kurtuluş ve kuruluş döneminin eşsiz partisi olarak görmek, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinin devamı olarak anlamak ve en önemlisi dünyaya örnek olmuş bir “bağımsızlık mücadelesinin” otağı olarak kabul etmek gerekmektedir.
Sivas’ta atılan o ilk adım, aynı zamanda CHP’nin ortak akla dayalı, halkın her kesiminin temsilini vazgeçilmez gören, tam bağımsızlıkçı geleneğinin de oluşmaya başladığı bir dönemdir.
Sivas’ta alınan kararlar da, aynı zamanda CHP’nin ilk “devrimci programıdır”:
-Milli sınırları içinde vatan bir bütündür, parçalanamaz,
-Her türlü işgal girişimine karşı millet topyekun kendini savunacak ve direnecektir,
-Manda ve himaye kabul edilemez,
-Aynı gaye ve milli vicdandan doğan Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri birleştirilmiştir,
-Genel Teşkilatı idare ve alınan kararları yürütmek için Temsil Heyeti seçilmiştir,
(…) gibi maddeler gelecekte kurulacak olan Türkiye Cumhuriyeti’nin de temel ilkeleri olacak şekilde ortaya konulmuştur. Bu itibarla, 19 Mayıs 1919’la 4 Eylül 1919, 23 Nisan 1920 ile 29 Ekim 1923; aynı hedefe yürüyenlerin durak noktaları olarak kabul edilmeli ve kendisini Mustafa Kemal’in manevi mirasçısı olarak gören her bir Cumhuriyet çocuğu tarafından birlikte değerlendirilmelidir.
Bir başka deyişle, CHP, dün de kongrecidir ve ortak akla güvenir, bugün de öyle olmalıdır, tek adamlığın her biçimini reddetmelidir.
CHP, dün de tam bağımsızlıkçıdır bugün de öyle olmalıdır ve emperyalist oluşumların tamamına aynı mesafede yaklaşmalıdır.
CHP, dün de vatanın her karışını aynı kıskançlıkla sahiplenmiştir, bugün de, hangi ad altında olursa olsun, her türlü ayrılıkçılığa ve bölücülüğe karşı çıkmalıdır.
Hatırlanmalıdır ki, siyasi partiler, geçmişleriyle beraber değerlendirilir ve Cumhuriyet çocukları için CHP tarihinin her satırı “şan ve şeref” doludur. Bizler, şanlı tarihimize baktığımızda utanılacak, yüzleşilecek bir geçmiş değil gururla sahiplenilecek bir geçmiş görüyoruz. CHP’yi 2.yüzyılına da ancak bu bakış açısının taşıyabileceğine inanıyoruz.
Değerli Dostlarım,
Cumhuriyet Halk Partisinin 103.kuruluş yılında, 103 yıl önceki gibi sorunlarla dolu bir ortamın var olduğunu da görmek zorundayız. Coğrafyamızın her yanını saran savaşlar, sadece Irak’ı, Suriye’yi Ukrayna’yı değil aynı zamanda Türkiye’yi de etkiliyor. Yakın gelecekte, bugünle kıyaslanınca, çok daha kötü olayların yaşanabileceğini görmek zorundayız. Ve bu bilinç doğrultusunda Türkiye Cumhuriyeti’ne ve büyük Türk milletine öncülük edecek olan yegane partiyi, Cumhuriyet Halk Partisini, yeniden ayağa kaldırmalıyız.
Biliyorum ki, geçen 20 yılda, her parti, az ya da çok, iktidar bloğuna benzedi. Siyaset yapma biçiminden parti yönetme şekline kadar neredeyse tüm partiler birbirinin kopyası haline geldi. Ancak bu durumu kabul etmemiz mümkün değildir.
CHP, tarihi boyunca asla “takipçi olmamıştır” ve bundan sonra da takipçi olmamalıdır.
CHP, diğer partiler ne kadar otoriterleşirse otoriterleşsin, ortak akıldan vazgeçmemeli, parti içi demokrasi kanallarını açık tutmalıdır.
CHP, diğer partiler ne kadar kötü işler yaparsa yapsın, onların yanlışlarına değil kendi “doğrularına” odaklanmalı yani rakip olarak yine kendisini belirlemelidir.
Ve elbette CHP, sadece bir kaç belediyeyi ya da belli sayıdaki milletvekilliğini kazanmayı değil, başta mazlum milletler olmak üzere tüm dünyaya örnek olmayı, bölgemize ve küremize “barışı” getirmeyi hedeflemeli yani 1919 ruhuna yeniden dönmelidir.
Şartların namüsaitliğine rağmen, şanlı Cumhuriyet tarihi ve her türlü zorluğa rağmen devrimci ruhunu muhafaza eden her yaştan Cumhuriyet çocuğu, “Büyük Türk Devrimini” ikinci yüzyıla taşımak için hazırdır.
Mustafa Kemal Atatürk’ün takipçilerinin “başarmak dışında bir seçeneği” yoktur. Benim de siz Cumhuriyet çocuklarına inancım tamdır.
Partimizin 103.doğum günü kutlu olsun.
4 Eylül ruhu ve 4 Eylülcüler sonsuza kadar yaşasın.
Dayanışma duygularımla,
Umut Oran