19 Mayıs 1919’da, Mustafa Kemal ve arkadaşları, Samsun’a ayak bastıklarında; Türk milleti için tarihin akışı, geri çevrilemeyecek şekilde değişmişti. Zira limana demir atan Bandırma Vapuru’ndan inen her yolcu, aslında İstanbul Hükümeti’nden ya da metaforik olarak “geçmişten” kopuşu simgeliyordu. 19 Mayıs’ı diğer tüm tarihlerden ayıran temel fark buydu: “Kopuşu simgelemesi!”

O kutsal günden itibaren alınan her karar, atılan her adım, “yepyeni bir geleceği” inşa etme anlamına gelecekti. Aslına bakılırsa Mustafa Kemal, bir gün öncesine göre aynı kişiydi, Samsun aynı Samsun’du, Bandırma Vapuru da bir gün önceki vapurdu ancak “istikamet değiştiği için” her şey değişti ve “bağımsızlık yolu” açılmış oldu.

Hepimiz biliyoruz ki, bağımsızlık mücadelesi, büyük ve ağır bedeller ödenerek kazanıldı. Mustafa Kemal ve arkadaşları attıkları her adımda ölümle yüzyüzeydiler. Sadece İstanbul Hükümetinin adamları değil, yedi düvel de karşılarındaydı bir avuç vatansever kahramanın… Ancak hiçbir şey onları durduramadı ve Kurtuluş’u ilmek ilmek ördüler.

Biliyorum ki, pek çok Cumhuriyet çocuğu, son çeyrek asırda yaşanan ve bir türlü arkası gelmeyen, olumsuzluklara bakarak, artık Atatürk Cumhuriyeti’nin tamamen değiştirildiğini, çeşitli kurumların adları var olsa da, içlerinin tamamen boşaltıldığını ve her şeyin geri dönülemez şekilde “yeni Türkiye” denilen sisteme uygun hale getirildiğini düşünüyorlar. Bu tip düşüncelere büyük oranda katıldığımı sizler de biliyorsunuz. Gerçekten Cumhuriyet çocuklarının tutunabileceği çok fazla bir dal kalmadı. Özellikle Mustafa Kemal’in tüm başarılarının merkezinde olan “örgütlü” mücadele”, ne yazık ki, son 25 yılda başarılamadı. CHP’nin de “örgütlülük” konusunda sınıfta kaldığını ve yeni bir mücadele eksenini on milyonlarca Cumhuriyet çocuğuyla inşa edemediği bir gerçek.

Ancak bütün bunlara rağmen gözlerimizi kapatmak ya da kafalarımızı kuma gömmek gibi seçeneklerimiz de yok! Bizlere düşen şey, “yaşanılan gerçekliği tüm boyutlarıyla analiz etmek”, ulaşabildiğimiz her Cumhuriyet çocuğuyla ortak değerlerimiz temelinde yakın ilişkiler kurmak ve elbette aralıksız olarak çalışmak.

Aramızdan bazılarının “Ama nasıl? Herkes yoruldu, mücadele azmi kalmadı!” dediğini biliyorum. Özellikle kalp kırıklığıyla bir kenara çekilmiş pek çok dava arkadaşımızın olduğunu görüyorum ve bir araya gelmenin zorluklarını da gözlemleyebiliyorum ancak şartların 19 Mayıs 1919 kadar kötü olduğunu da düşünmüyorum. 

Kanaatim odur ki, her bir Cumhuriyet çocuğu, “kendi Samsun’una çıkacağı gün için” hazırlık yapmak zorundadır. Her birimiz, tıpkı Mustafa Kemal gibi, “kendi kopuşumuzu ve yeni istikametimizi” gözyaşı pahasına da olsa, inşa etmeliyiz. Ve elbette kendi Samsunumuza çıkmadan önce kendi Çanakkale Zaferimizi de elde etmeliyiz. 

O halde şunu çok açık seçik ortaya koymakta fayda var: “Çanakkalesi olmayanın Samsun’u da olmaz!” Yani mücadele içinde pişmeden, ağır bedeller ödemeden, Türk milletini örgütlemeden çıkılacak bir Samsun yoktur! Mustafa Kemal’in manevi mirasçıları olarak bizlerin 2022 19 Mayıs’ındaki tarihi görevi budur: Kendi Samsunumuza ulaşmak için mücadelemizi vermek, kendi Çanakkale Zaferimizi kazanmak ve büyük Türk Milletinin güvenine sahip olmak.

Benim bütün mücadelem bu minvaldedir. Tek gayem, siz Cumhuriyet çocuklarıyla beraber Türkiye Cumhuriyetini ilelebet payidar kılacak olan mücadeleye omuz vermektir. 

Beni anladığınızı, benimle aynı düşündüğünüzü biliyorum. Yolumuz açık, 19 Mayıs kutlu olsun.

Dayanışma duygularımla,

umut oran

Print Friendly, PDF & Email