On bir ayın sultanı olarak tanımlanan Ramazan ayını idrak ederek ulaştığımız Ramazan Bayramının insanlığın en çok ihtiyaç duyduğu; kardeşlik, dayanışma, özgürlük ve barış için vesile olmasını diliyorum.

Biliyorum ki, dünyanın gittiği istikamet bu temennilerin tam tersidir. Dünyadaki mevcut düzen, büyük bir açgözlülükle, %1’lik kesimin daha çok zenginleşmesi için %99’u alabildiğine fakirleştirmektedir. Sadece Covid-19 döneminde, dünyanın en zengin 10 kişisi servetlerini en az 2 katına çıkarırken, aynı sürede, 2022 yılı Ocak ayı verilerine göre, yaklaşık 200 milyon insan daha, yoksulluk sınırının altında gelir seviyesine düştü. 

Benzer şekilde, dünyanın dört yanındaki savaşlar da her geçen gün daha fazla insanın hayatını kaybetmesine sebep oluyor. Irak’ın, Afganistan’ın kaderi haline gelen sürekli savaş, Suriye’nin, Yemen’in ve Libya’nın da kaderi olduktan sonra şimdi de Ukrayna’yı esir almış görünüyor. Gelişmelere bakılırsa savaşta hangi taraf, Rusya ya da Batı, mevzi kaybederse durumu lehine çevirmek için, yeni bir cephe açarak savaşı genişletecek!

Ne yazık ki, ülkeler arasındaki teknolojik uçurum da aralıksız olarak büyüyor. Bir yanda dünya nüfusunun neredeyse yarısının internet erişimi yokken, internet erişimine sahip olan ülkeler, insanlar arasında da bilginin, teknolojinin kullanım alanları ve yaygınlığı bağlamında devasa uçurumlar oluşuyor. Yanyana iki komşu ülkeden biri tüm şehirlerini 5G teknolojisine göre yenilemenin peşindeyken diğeri değişen dünyayı, manipüle edilmiş ekranlardan izlemeye mahkum ediliyor. İnsanlık öyle bir noktaya geldi ki, tüm çelişkiler aynı anda ve binlerce farklı formda yaşanmaya devam ediyor.

İşte böylesine bir dünyada; örgütlenmesi engellenmiş, bilgi edinme kaynakları birkaç global şirketin insafına bırakılmış, yalnızlaştırılmış ve her anlamda korkutulmuş kitleler günden güne fakirliğe, işsizliğe, umutsuzluğa sevk ediliyorlar. 20-30 yıl öncesine kadar tek maaşla çocuklarını üniversiteye gönderebilen babaların çocukları, kazandıkları maaşlarla karınlarını bile doyuramaz duruma düşmüş durumdalar. 1980’lerde nerdeyse kimsenin ciddi bir borcu yokken artık herkesin en azından kredi kartı ya da tüketici kredisi borcu var. Araç ya da ev kredisi borcu olanlarsa adeta uzun süreli bir mahkumiyetin ortasındaymışlar gibi yıllar boyunca borç yükünün altında eziliyorlar. 

Ne yazık ki, geniş kitlelerde heyecan yaratacak fikirler, siyasi düşünceler, ekonomik ya da sosyal programlar da siyaset kurumu tarafından üretilemiyor. Siyasette hemen her şey, hiç değişmeden varlığına devam ediyor. Aynı sözler, aynı ağızlardan çıkmaya, aynı siyasi figürler aynı makamlarda oturmaya devam ediyorlar. Siyaset, hem parti içinde hem de parti dışında, sadece belli bir kesimin, kendi aralarındaki çekişmelere indirgenmiş bulunuyor. 

Ancak olumsuzluklara bakarak susup, kaderimize razı gelmek de doğru değil! İnsan, herşeye rağmen içinde bulunduğu dünyayı değiştirmeye, insan onuruna yakışır bir düzen kurmaya çabalamalıdır. Türk milleti de aynı yolda yürümeli ve kendi kaderini kendi çizebilmelidir. 

İnanıyorum ki, bu konuda da öncü olma rolü, her zaman olduğu gibi, her yaştan Cumhuriyet çocuğuna düşmektedir. Mustafa Kemal’in manevi mirasçıları olanlar, bütün olumsuzluklara rağmen, mücadeleden asla vazgeçmemeli ve onlarca yıl sürecek olsa bile, örgütlenmeye, yeni fikirler bulmaya, yeni hayalleri yaygınlaştırmaya çalışmalıdır. Zira örgütlü mücadele dışında başka bir çıkış yolu yoktur.

Ramazan Bayramınızı tekrar kutluyor, insanlık için yeni umutların filizleneceği bir sürecin başlangıcı olmasını diliyorum. 

Dayanışma duygularımla,

Umut Oran

Print Friendly, PDF & Email