23 Nisan 1920; Türk milletinin Amasya’dan tüm dünyaya haykırdığı “Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.” hedefinin somutlaştığı tarihtir. Türk milleti; Atatürk’ün öncülüğünde kurduğu Meclisle kendi kaderini eline almıştır. 

1920’lerin şartları düşünüldüğünde Büyük Millet Meclisi, dünyanın her yanına örnek olabilecek kadar ilerici bir oluşum ve devrimci bir hareketi temsil etmektedir. İşgal altındaki vatan topraklarını kurtarma kararlılığındakilerin otağı olan Meclis, Türk milletinin gerçek temsilcisi olarak kendi ordusunu kurmuş ve cepheden cepheye “Kurtuluş Mücadelesi” vermiştir.

Ne yazık ki, o günden bugüne kadar geçen sürede “milli egemenliğin” anlamını yeterince kavrayamayan güruhlar sık sık Cumhuriyet’e ve kurucularına saldırmışlardır. Oysa hakikat gün gibi ortadadır: Türk milleti, varlık-yokluk mücadelesini Kuvayi Milliye örgütleriyle başlatmış ve Büyük Millet Meclisi sayesinde Türk milletinin tüm gücü birleştirilmiş ve bağımsızlık yolu açılmıştır. Bugün, bağımsız bir Cumhuriyetimiz varsa ve ay yıldızlı bayrağımız göklerde nazlı nazlı dalgalanıyorsa bu, Atatürk’ün öncülük ettiği Türk Kurtuluş Savaşı ve savaşı yürüten Büyük Millet Meclisi sayesindedir. Bu anlamda, çağdaş Türk tarihi Atatürk’ten ve Yüce Meclis’ten ayrı düşünülemez. Her bir vatan evladı bu gerçeği idrak etmeli ve Türk tarihini doğru değerlendirmelidir. 

Öte yandan, yaşanan tüm olumsuzluklara ve özellikle son 20 yıldaki gerilemelere rağmen, Türkiye ve Türk milleti 1920’lerle kıyaslandığında daha zor koşullarda değildir. 

İşsizlik büyük sorundur, pahalılık can yakıcı bir haldedir, dünyanın değişim ritmi bizden çok daha hızlıdır, genç nesillerin umudu her geçen gün azalmaktadır ancak her şeye rağmen Türkiye’de çok köklü bir Cumhuriyet geleneği ve gönülden Cumhuriyetçi çok büyük bir kitle de vardır.

Bugün için eksik olan şeyler: Özgüven, devrimci bir program ve örgütlülüktür. Başta CHP olmak üzere tüm Cumhuriyetçi gruplar, ancak ve ancak kendi öz güçlerini örgütleyerek, geniş toplum kesimlerini ikna edecek bir program oluşturarak ve büyük bir özgüvenle iktidara talip olarak tüm bu gidişatı tersine çevirebilir. 

Mustafa Kemal’in dediği gibi: “Umutsuz durum yoktur; umutsuz insanlar vardır. Ben umudumu hiç kaymetmedim!”

Ben de Mustafa Kemal’in manevi mirasçısı olarak umudumu hiç kaybetmedim. İnanıyorum ki, el ele gönül gönüle bu mücadeleyi daha da ileriye biz taşıyacağız. Türkiye’yi mutlaka “muasır medeniyetlerin ötesine” çıkaracağız! 23 Nisan 1920’nin aydınlığını Anadolu’nun her karış toprağına ve her bir vatan evladının ruhuna biz taşıyacağız. 

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız kutlu olsun.

Türk milleti sonsuza kadar özgür ve bağımsız yaşasın!

Dayanışma duygularımla,

Umut Oran

Print Friendly, PDF & Email