Türkiye’de modern tıp eğitiminin başladığı gün olarak kabul edilen ve her yıl 14 Mart’ta kutlanan “Tıp Bayramı’nın” benim için önemi çok daha farklı.

Doktor olmamama rağmen annesi ve babası doktor olan ve hayatının her anında en yakın dostları doktorlardan oluşan biri olarak her Tıp Bayramını büyük bir coşkuyla karşılarım.

Sanırım bu durumun oluşmasında, en temel sebeplerden biri, sevgili babam Prof. Dr. Mehmet Oran’ın mesleğine ve hastalarına yaklaşımına tüm hayatım boyunca şahit olmam oldu. Babam, görev aldığı yer neresi olursa olsun, önce hastalarının sağlığını düşünen, onları her anlamda önemseyen, onların ihtiyaçlarını karşılamak için gece gündüz demeyen, verdiği hizmetin karşılığı olarak maddi bir şey beklemeyen, çoğu durumda bir teşekkürü yeterli gören bir hekimdi. Hastasını can kulağıyla dinler, onun ağzından çıkan her kelimeye bir anlam yükleyip doğru teşhisi ve tedaviyi uygulamak için sabırla çalışırdı. Babamın kapısını çalan, Yurdumun, Anadolu’nun o güzel insanlarının yüzlerindeki tebessüm, güven ve umut aslında beni hekimliğin ne kadar kutsal bir meslek olduğuna ikna etti.

Bazen düşünürdüm, acaba hekimliği tek bir kelimeyle tanımlasak ne olurdu diye ve yıllar sonra cevabı buldum sanırım: “fedakarlık!”

Babam kendisini hastalarına ve öğrencilerine adarken hem özel hayatından hem de kendi sağlığından fedakarlık ediyordu. Tanıma, kardeşi ve dostu olma mutluluğunu yaşadığım Prof. Dr. Cemil Taşcıoğlu, hastalarına şifa dağıtırken, kapısının önündeki kalabalık bitene, son hastasını da görene kadar sabırla hastaneden ayrılmayan; aynı zamanda öğrencilerine heyecanla bilgi aktarırken ve hayatının sonunda Covid-19’la mücadele ederken fedakarlık yapıyordu. Korona olduktan hemen sonra öğrencilerine “Tüm deneysel ilaçları üzerimde deneyebilirsiniz!” derken soylu bir hekim olarak, son anlarında bile fedakarlık yapıyordu.

İstanbul Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı’nın efsane hocalarından Prof. Dr. Murat Dilmener de aynı ekolün insanlarından biriydi. O da her zaman babacan ve duayen tavrıyla herkesten ve her şeyden fedakarlık ederek tüm bilgisini hastalarına, öğrencilerine ve üniversitenin daha iyi yönetilmesine ayırıyordu, tıpkı Ordinaryus Prof. Dr. Ekrem Şerif Egelilerin, Prof. Dr. Cihat Abaoğluların geçmişte yaptıkları gibi…

Bu yüzden 14 Mart Tıp Bayramı’nı aynı zamanda hekimlerin “Fedakarlık Bayramı” olarak da görürüm. Kendilerini mesleklerine ve hastalarına adayan insanların günü…

Ancak, ne yazık ki, özellikle son yıllarda hekimlere yönelen şiddet dalgasının sürekli yükseldiğine de şahit oluyorum. Tüm hayatlarını fedakarlık üzerine kurmuş olan hekimler hedef haline getiriliyorlar ve şiddetin ortasına atılıyorlar.

Bunlar yetmezmiş gibi Üniversite Hastaneleri de piyasacı anlayışa teslim edilmeye, hekimler toplumun gözünde “tacir” gibi kodlanmaya uğraşılıyor.

Oysa özellikle Üniversite Hastaneleri, paranın, piyasanın yıkıcılığının değil, idealleri uğruna kendini feda eden “doktorların” yuvası olarak muhafaza edilmeli. Hekimler, Hipokrat Yeminlerine uygun olarak, kendilerini feda etme pahasına, araştırmalar yapmalı, öğrenciler yetiştirmeli, hastalarına şifa dağıtacak çalışmaları yürütmeli.

İnanıyorum ki, bu kötüye gidişi, hekimleri hedef alan şiddeti, hekimleri itibarsızlaştırma çabalarını ve Üniversite Hastanelerini piyasalaştırma girişimlerini, ancak bizler yani Türk milletinin her yaştan ferdi engelleyebilir.

Hekimlerin hak ettikleri ortam “giden gitsin” denilerek değil, “herkes kalsın ve herkes yapabileceğinin en iyisini yapsın” denilerek oluşturulabilir.

Türk milleti olarak bizler, her meslek grubunda görülebilecek çürük elmalara değil de, gerçekten kendini hastalarına ve öğrencilerine adamış hekimleri referans alabilirsek 14 Mart Tıp Bayramları da sadece doktorların değil hepimizin bayramı haline gelebilir.

Bu duygularla, meslekte 63.yılını tamamlayan, doktorluğu fedakarlıkla yürütmüş olan annem Dr. Ülker Oran, ebediyete intikal etmiş babam Prof. Dr. Mehmet Oran, değerli hocam Prof. Dr. Murat Dilmener, sevgili ağabeyim kıymetlim Prof. Dr. Cemil Taşcıoğlu ve sevgili dostum, çağdaş yaşamın yol göstericisi, Atatürk’ün kızı Prof. Dr. Türkan Saylan başta olmak üzere tüm fedakar doktorların ve geleceğin doktorları olacak öğrencilerinin Tıp Bayramını kutluyorum.

Sevgi, Sağlık ve Dayanışma duygularımla,

Umut Oran

Print Friendly, PDF & Email