Son yıllarda tüm umutlarımızı bir sonraki yıla aktardığımızın farkındayım. Ve ne yazık ki, geride kalan 5 yıl, tahminlerin ötesinde zorluklarla ve sıkıntılarla geçti. Özellikle Covid-19 pandemisi tüm hayatı dondurdu, sosyalliği durdurdu. Artık pandemi öncesine göre çok daha yalnız, çok daha korkutulmuş ve çaresiz yığınlar var. Milyarlarca insanın evlere kapatılması yetmedi, aynı sayıda insanın “umutları da” yok edildi ya da ertelendi. Neredeyse kayıp kuşaklar, kayıp hayatlar trajedisine dönüştü yaşam. Ve ne acı ki, bu süreçlerden zengin daha zengin, fakir daha fakir olarak çıktı. Dünyanın en zengin 10 kişisi pandemi döneminde kazanmaya, kasalarını doldurmaya devam ettiler. Ancak özellikle orta sınıflar neredeyse tüm birikimlerini, gelecek umutlarını ve hayallerini kaybettiler.
Dünyada bu kadar büyük değişim ve dönüşüm yaşanırken Türkiye büyük bir hızla, belirsizlik ve kaos içinde savruluyor. Bu durumun 20 yıldır devam eden iktidarla ilgili tarafları olduğu gibi, 20 yıldır iktidarı yenmenin yolunu bulamayan muhalefetle ilgili tarafları da var. Dolar çılgınca yükselirken mal varlığının önemli kısmını kaybeden orta sınıflar, dolar hızla düşerken de kaybediyorlar. Zira özellikle temel tüketim maddelerinin fiyatları düşmüyor, tam tersine yükseliyor. Geniş toplum kesimleri korku ve panik içinde bir yol bulmaya çalışırken, psikolojik üstünlüğün, bunca olumsuzluğa rağmen, hala iktidarın elinde olması sadece üzücü değil aynı zamanda korkutucu. Bu şekilde devam ederse 2023 ve sonrasında da emekçilerin her anlamda fakirleşeceği, özgürlüklerini kaybedeceği ve en önemlisi umutsuz kalacakları günler gelebilir.
Gelişmiş ülkelerde her sorunun cevabı muhalefette aranırken, bizde sorunun kaynağı olan iktidar, sorunun çözümünde de başat güç olarak görülmeye devam ediyor. Elbette bu durumun tarihsel, siyasi, sosyolojik nedenlerinin olduğu söylenecektir ancak hayatın ve dünyanın bu derece hızla değiştiği bir ortamda hala “yeni cevapların” bulunamamış olması da şaşırtıcı değil midir? Kitlelerde umut yaratmak, örgütlenmek, farklı toplum kesimlerine ulaşmak, yanlışta ısrar etmemek bu derece zor mudur? Sadece iktidarın hatalarını anlatmak yerine “muhalefetin doğrularını ortaya koymak ve o doğrular üzerinden yepyeni hayaller oluşturmak” imkansız mıdır? Bu memleketin en güzel, en yetişmiş çocukları adeta kaçarak ülkeyi terk ederken, “mühendis olarak Türkiye’de çalışmak yerine Avrupa’da, Amerika’da garsonluk yaparım” diyenler her yerde çoğalırken bu çocukların kalmasını sağlayacak sözleri, projeleri geliştirmek mümkün değil midir?
Ben, Anadolu’nun aynı zamanda “mucize” anlamına geldiğine inanan bir siyasetçiyim. Türk milletinin de yurdun en doğusundan en batısına kadar üstün fiziksel ve zihinsel özelliklerle donandığını düşünüyorum. Bu derece verimli bir coğrafyada, bu derece nitelikli ve kudretli insanın yaşadığı bir toprakta “yeni mucizeler” yaratılmamasını, umudun yeniden her bir gönüle düşmesinin sağlanmamasını büyük bir acziyet olarak değerlendiriyorum.
Bu yüzden her yeni yıla girerken, gelecek olan yılın “mucizeler yılı” olacağına, Anadolu’nun ruhunda bulunan “yokluktan var etme, azdan çoğaltma, olmazı olur yapma” gibi özelliklerinin mutlaka hayat bulacağına inanıyorum.
2022’den beklentim de bu yönde. 2022’in siz dostlarım için de mucizeler yılı olmasını, Türk milletine ve insanlığı çıkış yolu olacak adımların atılmasını ve umudun her yere ve her gönüle dolup, çoğalmasını diliyorum. Yeni yılınız kutlu, umudunuz hep sizinle olsun.

Dayanışma duygularımla,

Print Friendly, PDF & Email