Her insan annesinin ve babasının ayak izlerinden yürür, ergenlik yıllarında öyle olmak istemese de, ebeveynlerine benzer ve fark etmeden onlar gibi yaşayıp onlar gibi düşünür. Ben de doktor anne-babanın evladı olarak bir yanımla hep onların mesleklerine baktıkları gibi baktım hayata. Hekimliğin aslında insanı sevmek ve karşılıksız vermek  olduğunu daha çocuk yaşlardayken öğrenme şansım oldu örneğin. Rahmetli babam, kapısını çalan tüm hastalarına aynı özenle yaklaşır, hatta bizlerle beraber geçirmesi gereken zamanları bile onlar için harcardı. Köylü, kentli, zengin ya da fakir insan yoktu onun için… Şifa bulunması gereken insanlar vardı ve bunu da hemen yapmalıydı. Yıllar içinde insan sevgisinin tüm sağlık camiası için vazgeçilmez olduğunu defalarca gördüm. Gerçekten de uzun çalışma saatlerine tahammül edebilmenin, dozu hiç azalmayan strese karşı koyabilmenin ilk ve en önemli şartı buydu: insan sevmek. İnsanı sevmeden bu kutsal mesleği icra etmek mümkün değildi. Belki bu yüzden hekimlik denilince aklıma ilk önce insan sevgisi  ve insan hayatı gelir. 

Ancak hekimliğin olmazsa olmaz bir özelliği daha vardır. Hekim olabilmek için insanı sevmenin yanında, fedakarlık da gereklidir. Bunu da annemin ve babamın şahit olduğum hayatlarından öğrendim. Gece gündüz uyumadan çalışmalarına, akşamın bir vaktinde bile gelse erinmeden sürekli hastalarına bakmalarına şaşırırdım. Ama yıllar içinde gördüm ki doktorluk tam olarak buydu. Çok sevgili baba yadigarı dostum, ağabeyim, Covid-19 Şehidi Cemil Taşçıoğlu da tam olarak böyle bir doktordu. Önce hastalarım diyerek yaşadı ve korona olduğunda da yine büyük bir fedakarlıkla kendi yetiştirdiği öğrencilerine “Tüm deneysel ilaçları benim üstümde deneyebilirsiniz!” diyerek son fedakarlığını yaptı. 

Bu yüzden 14 Mart Tıp Bayramının, koronayla iç içe geçen 1 yılın ardından gelen bu özel bayramın çok daha farklı duygularla geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Dünyanın dört bir yanında bizler için hayatını feda eden, başkalarını kurtarmak için kendilerinden vazgeçen tüm sağlık çalışanlarını en azından bu sene daha bir sevgiyle ve minnetle selamlamak gerektiğine inanıyorum. 

Çünkü Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre dünya nüfusunun %3’ü sağlık çalışanı olmasına rağmen koronaya maruz kalan sağlık çalışanlarının oranı %14. Yani diğer meslek gruplarına göre tüm riskin tam ortasında bulunuyorlar. Türkiye’de de yüzlerce sağlık çalışanı korona mücadelesi sırasında hayatlarını kaybettiler. Yani başkaları yanmasın diye önce kendilerini ateşe siper ettiler.

Ben de ailesi doktor olan bir çocuk ve pek çok sağlık çalışanı dostu olan bir birey olarak tüm sağlık çalışanlarının 14 Mart Tıp Bayramını kutluyorum. Hocaların Hocası değerli dostlarım ağabeylerim Cemil Taşçıoğlu ve Murat Dilmener hocalarım başta olmak üzere hayatını kaybeden tüm sağlık çalışanlarına Allahtan rahmet diliyorum. Ve tüm yurttaşlarımızı da tıp öğrencilerinden, doktorlara, hemşirelere, hasta bakıcılara kadar tüm sağlık çalışanlarına ve emekçilerine daha fazla sevgi ve saygı göstermeye çağırıyorum. 

Dayanışma duygularımla,

Print Friendly, PDF & Email