Umut Oran’dan, Berberoğlu için sert açıklama:

İktidar Berberoğlu Üzerinden Tüm Muhalefetin Nefesini Kesmektedir

CHP’nin Kırmızı Çizgileri Olmalıdır

CHP’li Umut Oran, CHP milletvekili Enis Berberoğlu’nun yargı aşaması henüz sonuçlanmamışken Anayasa’ya aykırı biçimde milletvekilliğinin düşürülerek tutuklanmasının AKP-MHP iktidar bloğunun toplumu germe planının bir parçası olduğu uyarısında bulundu. CHP’nin başını çektiği muhalefet bloğuna da değinen Umut Oran, “Kırmızı çizgiler ortaya koymak ya da vazgeçilmez ilkeleri tespit etmek bir başka güç kazanma yöntemidir. Arkasında kararlılıkla durulan her bir kırmızı çizgi sadece muhalefet bloğunun ölüm-kalım çizgisini ortaya koymayacak daha önemli olarak ‘iktidar bloğunun had çizgisini’ de belirlemiş olacaktır. Böylece muhalefet unsurları ‘dokunulmaz bir alan yaratarak aslında iktidar bloğunun kontrol sahasında bir gedik, bir özgürlük adası’ inşa etmiş olacaktır. O alanın genişletilmesi de iktidara sürekli geri adım attırırken muhalefetin de gücünü arttırmış olacaktır” yorumunu yaptı.

Bir Gece Ansızın Gelebilirim

Konuyla ilgili bugün yazılı basın açıklaması yapan Umut Oran şunları kaydetti:

“Son 18 yıldır yüzlerce defa yaşandığı şekilde, yeni bir hukuksuzluk daha görülmüş ve sadece CHP Milletvekili olduğu için Enis Berberoğlu, milletvekilliği hiçe sayılarak tutuklanmıştır. Bu kararın siyasi olduğuna şüphe yoktur zira AKP’nin ihtiyaç duyduğu bir anda gündeme alınmıştır, toplumu biraz daha gererek olası bir erken seçime hazırlık yapıldığı gösterilmiştir ve daha önemlisi bir kez daha “benden olmayan herkese bir gece ansızın gelebilirim” mesajı verilerek kitlelerde korku yaratılması amaçlanmıştır.

İktidar, Muhalefeti Güçsüz Gördüğü İçin Umursamaz Davranıyor

Elbette meselenin buraya gelmesinde muhalefet partilerinin, yaptığımız tüm uyarılara ve CHP milletvekillerinin tutuklanacağını söylememe rağmen “Anayasa’ya aykırı olarak dokunulmazlıkların kaldırılmasına ‘evet’ oyu vermesinin yani öngörüsüz davranmasının” etkisi de vardır ancak daha önemlisi, iktidar bloğunda yer almayan tüm muhalefet partilerinin “örgütsüz, güçsüz, tepkisiz” kalacaklarına olan inançtır. AKP iktidarını ve yandaşlarını bu derece saldırgan kılan ve hukuku engel olarak görmemelerini sağlayan şey “muhalefete haksızlık etmenin, saldırmanın, aşağılamanın ve hatta linç etmenin” bir bedelinin olmayacağına inanmalarıdır. Bu düşüncenin temelinde de “muhalefetin güçsüzlüğü” vardır. Gerçekten de iktidar bloğu karşısında “güçsüz bir muhalefet bloğu” gördüğü için bu derece umursamaz davranmaktadır. Benzer bir durum ABD Başkanı Trump’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “Sert adamı oynama.” diye mektup yazması olayında da geçerlidir. Trump, Türkiye’yi ekonomik olarak çok kırılgan gördüğü için tüm diplomatik kuralları yerle bir ederek Cumhurbaşkanlığı makamına hakaretler edebilmiştir. Zira rahip Brunson olayında da görüldüğü üzere ABD, Erdoğan iktidarının parmağını oynatacak gücünün olmadığına inanmıştır.

Bu bakış açısının Türkiye’deki yansıması AKP’nin ve MHP üst yönetiminin CHP’yi tehdit etmesi, trollerin her gün “liste hazırlamaları, milletin çoluğunun çocuğunun hayatına nasıl kastedeceklerini” dile getirmeleridir. CHP Genel Başkanı’nı hedef alan saldırıların ve linç girişimlerinin arka planında da aynı düşünce vardır. İktidar bloğu ve yandaşları, CHP Genel Başkanına fiziki şiddet uygulamanın hatta linç girişiminde bulunmanın bile “cezasının” olmadığını göstererek CHP’yi aşağılamaktadır ve CHP üzerinden kendi “kudretini” kitlelere göstermeye uğraşmaktadır.

Son 18 yıla bakıldığında bu ve benzer örneklerin sürekli arttığı görülecektir. Referandumda “mühürsüz oyların kabul edilmesi” böyle bir bakışın ürünüdür. Örgütlenmiş sivillerin her ihtiyaç duyulduğunda “otomatik silahlarla” arzı endam etmesi böyle bir iklimin sonucudur. Kazanılan İstanbul Büyükşehir Belediye seçimlerinin “Hiçbir şey olmasa bile kesin bir şey oldu.” denilerek tekrarlanması böylesine büyük bir kibrin ve hukuk tanımazlığın ürünüdür. Öyleyse Enis Berberoğlu’nun bir gece ansızın tutuklanarak demir parmaklıklar ardına atılması da iktidar bloğunun son ama asla sonuncu olmayacak hukuksuzluğudur.

CHP’nin Kırmızı Çizgileri Olmalıdır

Bu noktada akla gelmesi gereken soru şudur: Bu hukuksuz düzen ve hukuksuz uygulamalar ne kadar sürecek? Cevap basittir: Muhalefet bloğu her anlamda “güçlü” olana kadar. Peki siyasi partiler nasıl güç kazanır?

Öncelikle geniş kitlelerin heyecan duyacağı, içinde olmak isteyeceği “fikirlerin ortaya konması” en büyük güç işaretidir. Zira vakti gelmiş fikirlerin önünde duracak hiçbir kudret yoktur. Ancak bu fikirler “birkaç akademisyene siparişle program yazdırmakla” oluşturulamaz. En alttan en üste kadar toplumun tüm kesimlerinin katkı koyacağı, demokratik bir bakış açısıyla oluşturulan fikirler toplumda heyecan yaratır.

Kırmızı çizgiler ortaya koymak ya da vazgeçilmez ilkeleri tespit etmek bir başka güç kazanma, gücü çoğaltma yöntemidir. Arkasında kararlılıkla durulan her bir kırmızı çizgi sadece muhalefet bloğunun ölüm-kalım çizgisini ortaya koymayacak daha önemli olarak “iktidar bloğunun had çizgisini” de belirlemiş olacaktır. Böylece muhalefet unsurları “dokunulmaz bir alan yaratarak aslında iktidar bloğunun kontrol sahasında bir gedik, bir özgürlük adası” inşa etmiş olacaktır. O alanın genişletilmesi de iktidara sürekli geri adım attırırken muhalefetin de gücünü arttırmış olacaktır.

Sanal Kurultay Düzenlemek Bir Güç Gösterisidir

Güç toplamanın ya da mevcut gücü görünür kılmanın bir diğer yolu “üye sayısını sürekli arttırmak, kurumsal değişimi sürekli kılmak, kişiye uygun koltuk yerine koltuğa uygun kişilerin bulunmasını sağlamak, parti içinde adil olmak, parti emekçilerinin hak ettikleri makamlara gelmesini sağlamak ve her alanda dayanışma ağları örmektir.”

Örneğin korona günlerinde “sanal kurultay düzenlemek, yeni parti programını halkın görüşüne ve onayına sunmak, anti demokratik tüzük ve yönetmelikleri üyelerin katılımıyla değiştirmek, her makam için süre sınırı koymak ve önseçimi kural haline getirmek” gibi uygulamalar sürekli güç toplamak ve iktidarın dokunamayacağı alanlar yaratmak demektir.

Twitterdan Sert Mesaj Muhalefet Değildir!

O halde Enis Berberoğlu’na yapılan saldırıyı ve hukuksuzluğu, sadece bir milletvekiline yapılmış haksızlık olarak görmek yerine tüm muhalefet partilerine “sopa gösterme” olarak görmeli ve iktidar bloğunun “erken seçim planlarına” uygun olarak toplumu hızla germe amacına hizmet ettiğini tespit etmeliyiz. İktidarı bu derece pervasızlaştıran şeyin de muhalefet bloğunun “kırılganlıkları” olarak tespit edip acilen “kurumsal değişimin” önünü açmalıyız. Zira tek tek saldırıları engelleme imkânı yoktur. Cumhuriyet çocukları, sorunun temellerini görerek “köklü çözümlere” yönelmeli ve bu hukuksuz düzeni tamamen değiştirecek demokratik adımları kararlılıkla atmalıdır. Aksi her durumda “Acaba bugün sıra kimde diye?” beklemeye ve twitter üzerinden “çok sert mesajlar yazmanın” muhalefet etmek olduğunu zannederek daha büyük acıları yaşamaya mecbur kalınır. Mustafa Kemal’in manevi mirasçıları için Cumhuriyet Halk Partisini tarihsel misyonuna yaklaştırmaktan ve “oyun kurucu” rolüne kavuşturmaktan başka bir çıkar yoktur. Atatürkçülüğümüzün an itibariyle kriteri de budur: Kurumsal değişimlerin önünü açarak Cumhuriyetimizi geri almak ve Türkiye’yi muasır medeniyetlerin ötesine taşımak.

Iktidar-Berberoglu-Uzerinden-Tum-Muhalefetin-Nefesini-Kesmektedir-002