Rumların planı bellidir, ancak Kıbrıs Türkünün ve Türkiye’nin planı nedir?

Kıbrıs Barış Harekatı’nın 43. Yıldönümünde KKKTC ile ilgili olarak yürütülen “çözüm” sürecini değerlendiren CHP’li Umut Oran, “Birkaç yılda bir “çözüm masası” kurup Türkleri çözüm umuduyla taviz vermeye zorlayan anlayış, Kıbrıs Türkleri kayıtsız şartsız Rumlara teslim olana kadar tekrarlanacak gibi görünmektedir. Kıbrıslı Rumların planı bellidir, ancak Kıbrıs Türkünün ve Türkiye’nin planı nedir? İşte Kıbrıs’a barış ve huzur getiren Barış Harekâtının 43.yılında konuşulması gereken konu bu olmalıdır. Bir an evvel bu ve benzeri konular üzerinde düşünülüp sürdürülebilir, sonuç odaklı, ulusal çıkarlarımızı öne alan stratejik planlamalar yapmak gerekmektedir. Aksi halde Kıbrıs Türk’ü “iki çözüm görüşmesi arasında” bekleyen ve Rumlar istediği zaman koşarak masaya oturan ve her defasında daha fazla taviz vermek isteyen bir anlayışa sürüklenmiş olacaktır” dedi.

Harekatla Adaya huzur geldi

Sosyalist Enternasyonal Başkan Yardımcısı, CHP’li Umut Oran’ın konuyla ilgili olarak bugün yaptığı açıklama şöyle:
20 Temmuz 1974 günü, Kıbrıs’ın tamamına barış götürmek için, garantör devlet sorumluluğuyla askerî harekât düzenleyen Türkiye, Kıbrıs Türklerinin can ve mal güvenliğini garanti altına almıştır. Harekât sayesinde on yıllardır Türkleri hedef alan baskı, şiddet, tecrit ve öldürme eylemleri son bulmuş ve adaya huzur gelmiştir.

Tecrit kaldırılamadı, psikolojik üstünlük kayboldu

Harekâttan sonra Türkiye’ye karşı ardı arkası kesilmeyen ambargolar uygulanmış, hemen her uluslararası meselede Kıbrıs bahane edilerek Türkiye’nin hareket etmesi engellenmiştir. Türkiye’nin, etkileri bugüne kadar devam eden, ekonomik kayıplarına rağmen Türk milleti bir an olsun geri adım atmamış ve Kıbrıs Türk halkının yanında yer almıştır.

Ancak geçen süreç içinde Kıbrıs Türklerinin dünyayla entegrasyonunu sağlayacak, onları tecritten kurtaracak ya da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ekonomik kalkınmasını sağlayacak politikalar geliştirilememiştir. Türkiye’deki sağ iktidarların günübirlik siyaset anlayışı Kıbrıs’ta sürdürülebilir ve milli çıkarlara uygun bir politika geliştirilmesini mümkün kılmamıştır. Bu yüzden adadaki psikolojik üstünlük zaman içinde kaybolmuş, Kıbrıs Türkleri; Rum ve Batı kaynaklı kara propagandaya açık hale getirilmiştir. “Çözüm” adı altında yürütülen kampanyalarla “ulusal çıkar kavramı” unutturulmuş, içi boş bir çözüm çılgınlığı adanın Türk tarafına hâkim kılınmıştır.

Türkleri tavize zorlayan anlayış

Bu sayede birkaç yıl öncesine kadar asla kabul edilemeyecek maddeler topluma kabul ettirilebilir hale gelmiştir. Örneğin; Annan Planı adı altında büyük bir propaganda kampanyasıyla başlatılan çözüm çılgınlığı Rumların “reddetmesiyle” sonuca ulaşamamış, ancak çözüm çılgınlığı baki kalmıştır. Rum kesimi Cenevre’de bu yıl yapılan çözüm görüşmelerini de anlaşma olmadan bitirmiştir.
Ancak bu durum Kıbrıs Rum Kesimi açısından bir başarısızlık değildir zira çözüm görüşmeleri sonuç alınmadan dağıtılsa da Rum Kesimi bir önceki barış görüşmelerinde Kıbrıs Türklerine kabul ettirdiği maddeleri veri kabul etmiş ve görüşmeleri kabul ettirilen o maddelerin ötesine geçen taleplerle başlatmıştır. Böylece dün Annan Planı, bugün de Cenevre Görüşmeleri Kıbrıs Rumlarının “Daha fazla ne alabilirim!” düşüncesine hizmet eden “yoklamalara” dönüşmüştür. Görünen odur ki bu yaklaşım Kıbrıs Rumları için uzun vadeli bir politik tercihtir. Birkaç yılda bir “çözüm masası” kurup Türkleri çözüm umuduyla taviz vermeye zorlayan bu anlayış, Kıbrıs Türkleri kayıtsız şartsız Rumlara teslim olana kadar tekrarlanacak gibi görünmektedir.

Kıbrıslı Rumların planı belli, peki Türkiye’nin?

Kıbrıs Rumlarının nihai hedefi “sıfır garanti, sıfır asker ve her anlamda azınlık haline getirilmiş Türk toplumu” yaratmaktır. Bu hedefe ulaşmanın yoluysa daha en baştan dağıtılmak için kurulan “çözüm masası stratejisidir”.

Kıbrıslı Rumların planı bellidir, ancak Kıbrıs Türkünün ve Türkiye’nin planı nedir? İşte Kıbrıs’a barış ve huzur getiren Barış Harekâtının 43.yılında konuşulması gereken konu bu olmalıdır. Tartışma zemini buradan kurulmalıdır. Örneğin 2004 Annan Planı’yla 2017 Cenevre Görüşmeleri arasında neler yapılmıştır, hangi önlemler alınmıştır, hangi kararların takipçisi olunmuştur? “Yes be annem!” denirse Avrupa’nın tüm ambargoları kaldıracağı propagandasını yapanlar nerededir?

Türkiye bir kez daha omuz vermelidir

Bir an evvel bu ve benzeri konular üzerinde düşünülüp sürdürülebilir, sonuç odaklı, ulusal çıkarlarımızı öne alan stratejik planlamalar yapmak gerekmektedir. Aksi halde Kıbrıs Türk’ü “iki çözüm görüşmesi arasında” bekleyen ve Rumlar istediği zaman koşarak masaya oturan ve her defasında daha fazla taviz vermek isteyen bir anlayışa sürüklenmiş olacaktır. Oysa milli konuların, meselenin ciddiyetine uygun olarak ele alınması ve ortak akılla hareket edilmesi gerekir. Kıbrıs Türkünü ve Türkiye’yi kutlu yarınlara taşıyacak olan şey her anlamda “ayakları üzerinde durabilen, mutlu insanların ülkesini” yaratmaktır. Kıbrıs Türkü’nün geleceğe umutla bakmasını sağlayacak, Türk halkının da 1974’ten beri ödediği bedellerin sonunda başarıya ulaştırılmış bir “milli davanın” hazzını yaşamasını sağlayacak olan şey, bu yeni iddia olacaktır. Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne bir kez daha omuz vermelidir.

Print Friendly, PDF & Email