Umut Oran
Basın Açıklaması
31.10.2016

İsim babası Atatürk olan Cumhuriyet’e yönelik baskı kabul edilemez.

Siyaset, sorumluluk sahibi insanlar tarafından yapılmadığı zaman, devletlerin ve milletlerin yok olmasına sebep olabilecek bir yıkım makinesine dönüşebilir. Tarihte defalarca dramatik sonuçları görüldüğü üzere kitleleri coşturmak, halkı ikna etmek ya da yurttaşların oylarını almak için toplum kamplara bölünmemeli ve şiddete özendirilmemelidir. Her bir siyasetçi, siyasi söylemini düşmanlık üzerine değil anlayış ve empati üzerine kurarak her daim makul olanı ortaya koymaya çalışmalıdır.

Ancak ne yazık ki, özellikle son 15 yılda, siyaset yapma biçimi de siyasetçinin dili de büyük bir hızla değişmiş ve adeta “nefret üzerinden oy devşirme” anlayışı egemen olmuştur. Kutuplaşmaların ve kamplaşmaların yaşandığı ve ağır bedellerin ödendiği dönemler çok uzakta olmamasına rağmen AKP’li yöneticilerin şiddete övgü niteliğindeki açıklamaları tam anlamıyla popülist ve tehlikelidir.

15 Temmuz “darbe girişiminin” ardından bir nebze olsun değişmesini ve makul bir noktaya gelmesini beklediğimiz siyaset yapma biçimi, görünen o ki AKP tarafından hiç anlaşılmamıştır. Başbakan Binali Yıldırım’ın yaptığı bir konuşmada dile getirdiği “Asıl başkanlık gelmez ise Türkiye’nin bölünme riski var. Açıkça söylüyorum!” cümlesi, tam anlamıyla bir “tehdit” cümlesidir. Sayın Başbakan, temsil ettiği makamı ve sorumluluğunu unutmuş görünmektedir. Henüz alınmış bir referandum kararı yokken, halkımız sandık başına gitmemişken ve herhangi bir sonuç elde edilmemişken “ya başkanlık ya bölünme” anlamına gelecek formüller ortaya koymak milli iradeyi de hiçe saymaktır.

Ancak bilinmelidir ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti, 93. Kuruluş yılını kutlamış olsa da arkasında binlerce yıllık kültürel birikimi vardır. Sayın Yıldırım’ın sandığının aksine Atatürk’ün temellerini attığı bu devlet, tüm saldırılara rağmen ayakta kalacaktır ve bölünmeyecektir. Parti başkanlarının sadece dar bir militan kadroyu heyecanlandıracak açıklamalar peşinde koşarak, toplumu tehdit etmeye başlaması ise hayra alamet değildir. Milli iradeyi hiçe sayarak ve toplumu tehdit ederek varılacak bir durak yoktur.

Sayın Başbakan, kan ve gözyaşlarıyla kurulan ülkemizin nasıl bölüneceği konusunda fikir geliştirmek yerine, şartlar ne olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti’ni sonsuza kadar yaşatmak için çalışmaya odaklanmalıdır ve unutmamalıdır ki siyaset bir tehdit aracı değil bir hizmet aracıdır.

Bu vesileyle, Cumhuriyet ile yaşıt ve Cumhuriyet değerlerini benimsemiş Cumhuriyet Gazetesine düzenlenen şafak operasyonunu da kınıyorum. İsim babası Mustafa Kemal Atatürk olan ve ilk sayısında kendisiyle yapılan röportajı yayınlayan Cumhuriyet’e yönelik baskı kabul edilemez. İktidarın bu hareketi Türkiye’yi basın özgürlüğü ve demokrasiden iyice uzaklaştırır, yalnızlaştırır ve itibarsızlaştırır. Demokrasi bir ülkede yaşayan sadece belli bir zümrenin değil o ülkede yaşayan herkesin hakkıdır. Demokrasi tahammüldür, demokrasi çoğunluğun tahakkümü değil azınlığın, muhalefetin güvencesidir. İktidarı eleştiren her muhalif yayın organının FETÖ damgası vurularak kapatılmasına artık bir son verilmelidir.

Print Friendly, PDF & Email