Türk milleti, binlerce yıllık tarihinde nice badireler atlatmış, nice kayıplar vermiş ve defalarca yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır. Bazen kendini ve toprağını tanımayan yöneticiler ortaya çıkmış ve küçük dünyalarındaki konforu devam ettirmek için halka zulmetmeyi marifet saymışlar bazen de hayalperest yöneticiler 1 koyup 3 almak hevesiyle ülkeyi ateşe atmışlardır. Ancak Türk tarihi defalarca göstermiştir ki binlerce yıllık birikimi arkasına alan Anadolu insanı günü, zamanı geldiğinde birlik ve beraberlik içinde yeniden doğuşu başarmışlardır. Bu anlamda 29 Ekim 1923, sadece bir kuruluş günü değildir. 29 Ekim; Anadolu’nun yürekli evlatlarının kendi kaderini eline alma geleneğinin 20.yüzyıldaki destansı ifadesidir.

Öte yandan, tıpkı tarihimizin pek çok döneminde olduğu gibi, var olma mücadelesini anlamayan, ödenen bedelleri kavrayamayan güruhlar ortaya çıkmıştır. Bu güruhlar için her değer maddiyata tabidir, ödenen her bedel ücret mukabilidir ve Anadolu’nun güzel insanları sadece onların zevk ve sefasına hizmet etmek için vardır. Bu itibarla Türk milletinin başka ülkelere karşı yürüttüğü mücadeleden daha zor olan şey, içerdeki güruhların yıkıcılığıdır. Reklam arası merakı yaşayanlar, tarihin sürekliliğini reddederek Cumhuriyet karşıtlığını marifet sayan bir “Osmanlı torunluğu” uyduranlar ve Cumhuriyetin tüm nimetlerinden yararlanırken mazlum bir millete fakirlik bahşedenler hep aynı geleneğin yansımalarıdır. Ancak bu güruhların karşısında da dün Sakarya’da ve Dumlupınar’da bugün Ulus Meydanında ve Taksim Gezi Parkında ve yurdun dört bir yanında yürek yürek mücadele eden vatanseverler vardır. Varlığımızın ve geleceğimizin teminatı da vatanseverlerin oluşturduğu büyük gelenektir. O halde endişe duymaya değil mücadeleye ihtiyaç vardır. Şüphesiz ki “Cumhuriyeti Kuran Türk Milleti, İlelebet Yaşatmasını da Bilecektir!”

Saygılarımla,
Umut Oran

Print Friendly, PDF & Email