“Hükümetin yanlış Suriye politikasına rağmen Türkiye’nin Suriyelilere kapısını açması takdire şayandır”

“Sayıları 4 milyona yaklaşan Suriyelinin Türkçe öğrenmeleri ve zamanla entegrasyonları sağlanmalıdır”

“Mültecilerin, Türk vatandaşlarının son 14 yıldır zaten kronikleşmiş olan ‘işsizlik ve yoksulluk’ sorunlarının sebebi olduğu söylemi de acilen terk edilmelidir.”

Sosyalist Enternasyonal Başkan Yardımcısı, CHP’li Umut Oran, sayıları 4 milyonu bulan Suriyeli göçmenler hakkında ezber bozan bir çıkış yaparak, “Hükümetin yanlış Suriye politikasına rağmen Türkiye’nin, ölümden kaçan insanlara kapılarını açması ve Türk halkının misafirperverliği doğru ve takdire şayandır. Ancak özellikle son dönemlerde AKP hükümetinin Suriyeli göçmenlere yönelik yaklaşımının sömürü esaslı olduğu görülmektedir. Mültecilerin, Türk vatandaşlarının son 14 yıldır zaten kronikleşmiş olan ‘işsizlik ve yoksulluk’ sorunlarının sebebi olduğu söylemi de acilen terk edilmelidir. Türkiye’nin temel sorunlarının sebebi: Kamucu, halkçı, sosyal adaletçi, üretim ekonomisinden AKP ve benzeri partiler eliyle uzaklaştırılmış olmasıdır. Bu gerçekleri anlatmak da her bir siyasetçinin, sosyal demokratın görevi olmalıdır” diye konuştu.

İŞTE “KAYSERİ PAZARLIĞININ” SONUCU

Umut Oran, konuyla ilgili yaptığı yazılı açıklamada şunları kaydetti:
Suriye’nin, emperyalist çıkar odakları tarafından iç savaşa sürüklenmesi ve AKP hükümetinin “ılımlı muhalif” adı altındaki yasa tanımaz şiddet gruplarını desteklemesi tüm bölgede mültecileşme sonucunu doğurmuştur.

AKP’nin AB ile Davutoğlu’nun deyimiyle “Kayseri pazarlığı” yapması, sığınmacı, göçmen, para yardımı, vize, geri kabul anlaşmasındaki kötü dış politika yönetişimi bize uzun vadede çok büyük veballer ödetecek. İlk fatura Almanya parlamentosundan geldi bile. Oysa CHP olarak biz olayı insanı açıdan ve “ne ezen ne ezilen insanca hakça bir yaşam” perspektifinden ele almak zorundayız.

MİSAFİRPERVERLİK TAKDİRE ŞAYAN

İç savaş koşullarında hayatta kalma mücadelesi veren Suriyeli göçmenler, “yeni bir başlangıç” yapabilmek için göç yollarına düşmüştür. Bu noktada hükümetin yanlış Suriye politikasına rağmen Türkiye’nin, ölümden kaçan insanlara kapılarını açması ve Türk halkının misafirperverliği doğru ve takdire şayandır.

AKP, SURİYELİLERİ SÖMÜRÜYOR

Ancak özellikle son dönemlerde AKP hükümetinin Suriyeli göçmenlere yönelik yaklaşımının sömürü esaslı olduğu görülmektedir. Kendi ülkelerinde iş, yetenek ve nitelik sahibi olan insanlar Türkiye’de kas gücüyle çalışabilen niteliksiz işçi durumuna sokulmaktadır. Mesleki bilgisini kullanabilenler ise “dil engeli” sebebiyle piyasanın çok altında bir ücretle çalışmaya mahkûm edilmektedir. Tüm bu olumsuzluklar ise “ensar yaklaşımı” adı altında, İslami görünümlü bir gerekçeyle perdelenmek istenmektedir. Oysaki yaşanan durum “ensar dayanışmasını” değil “sınıf dayanışmasını” gerekli kılmaktadır. Ülkemize gelen insanların “ensarlık” bahanesiyle ucuz iş gücü olarak kullanılması ve acımasızca sömürülmesi asla kabul edilmemelidir.

Bu anlamda mülteciler konusu, siyasi partilerin “anlık tepkileriyle” değil evrensel insan hakları ve demokrasi ilkelerine göre, bilimsel bir yaklaşımla ve sınıf dayanışması temelinde ele alınmalıdır.

ACİLEN TÜRKÇE ÖĞRENMELERİ SAĞLANMALI

Meseleyi dinsel, mezhepsel ya da dönemsel siyasi ihtiyaçlara göre ele almak Türkiye’nin yarınlarını riske atmak demek olacaktır. Öyleyse başta Suriyeli mülteciler olmak üzere, ülkemize sığınan her bir insanın eğitim ve sağlık hizmetlerinden Türk vatandaşları gibi yararlanmasının yanında, çalışma hayatına da “niteliklerine” uygun olarak adım atmaları sağlanmalıdır. Bunun ilk koşuluysa sadece okul çağındaki 2,8 milyonun değil, her bir mültecinin yaş farkı gözetmeksizin bir an evvel Türkçe öğrenmesinin sağlanması olmalıdır. Türk milli kültürünün kapsayıcılığı, Suriyelilerin ve diğer mültecilerin “yeni bir başlangıç” yapması için gerekli entegrasyonu sağlayacak kadar derindir.

İŞSİZLİK VE YOKSULLUK SÖYLEMİ DEĞİŞMELİ

Mültecilerin, Türk Milli Kültürüne entegrasyonu sürecinde kullanılacak “dile” de ayrıca özen gösterilmek zorunluluğu ortadadır. Ötekileştirici, ayrıştırıcı ifadelerden dikkatle kaçınılırken gettolaşmaların da önüne geçilmelidir. Mültecilerin, Türk vatandaşlarının son 14 yıldır zaten kronikleşmiş olan “işsizlik ve yoksulluk” sorunlarının sebebi olduğu söylemi de acilen terk edilmelidir. Bu bakış açısı gerici ve sağcı bir bakış açısıdır. Türkiye’nin işsizlik, yoksulluk ve adaletsizlik sorunları mültecilerin gelişinden önce de var olan sorunlardır. Bu itibarla mülteciler hiçbir sorunun tek başına sebebi değildir. Türkiye’nin temel sorunlarının sebebi: Kamucu, halkçı, sosyal adaletçi, üretim ekonomisinden AKP ve benzeri partiler eliyle uzaklaştırılmış olmasıdır. Bu gerçekleri anlatmak da her bir siyasetçinin, sosyaldemokratın görevi olmalıdır.

BAŞARACAK GÜÇ ANADOLU KÜLTÜRÜNDE YATIYOR

Gelinen noktada Türkiye’nin ilerici güçleri; Suriyelilerin ve diğer mültecilerin varlığını görmezden gelerek ya da AKP’nin “ensar dayanışması” adı altındaki sömürü düzenini kabul ederek siyaset yapamazlar. Konu her zamankinden daha fazla ilerici, demokrat, emeğin üstünlüğüne inanan kesimlerin konusu olmalıdır. Ülkemizi daha yaşanabilir, daha demokrat ve daha adil bir ülke haline getirecek olan şey, her kökenden insanın Türk milli kültürünün eşit birer parçası haline gelme hakkına saygı duymak ve insan onuruna yaraşır bir düzen kurmaktır. Bunu başaracak güç, Anadolu coğrafyasının derin kültüründe mevcuttur.

Print Friendly, PDF & Email