CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran ihracat rakamları ile ilgili yaptığı yazılı açıklamada “Yılbaşından bu yana Türk Lirası’nda ciddi bir devalüasyon yaşanırken; böyle durumlarda artması gereken ihracat, tam aksine tepe üstü çakılmaktadır. İhracatta dört aydır sert düşüş yaşanmaktadır. Bu yıl Ocak ayında yüzde 0.7, Şubatta yüzde 6.2, Mart’ta yüzde 14.4 düşüş gösteren ihracat, TİM’in açıkladığı verilere göre Nisan’da da hızla gerilemeye devam etmiştir. Yılın üçte birinde ihracat, geçen yıla göre yüzde 8 dolayında azalarak 50 milyar doların altında kalmıştır. Böylece tüm makroekonomik hedefler gibi ihracat hedefi de şimdiden sapmış, yılın tümü için hedeflenen 173 milyar dolarlık ihracat çoktan hayal olmuştur” dedi.

Umut Oran

Basın Açıklaması

02.05.2015 

TÜRKİYE ÜRETEMİYOR VE İHRACAT DÜŞÜŞTE 

·  Türk Lirası’nda ciddi devalüasyon yaşanmasına rağmen ihracat dört aydır sürekli geriliyor. Kurdaki yükseliş Türk ihraç malları için dış pazarlarda fiyat avantajı yaratıp ihracatı artıracağı yerde, sert düşüşlere yol açıyor. Bunun nedeni üretimdeki aşırı ithal girdi bağımlılığı. Türkiye 100 dolar ihracat yapabilmek için ortalama 62 dolarlık ithal girdi kullanıyor. Bu oran, bazı sektörlerde yüzde 80’e yaklaşıyor.

·  Yıllarca ithal girdi kolaycılığı ile yerli ara malı sektörlerinin ihmali, ihracatın katma değerini düşürmüş; şimdi ise yükselen kurla üretim ve ihracat yapmak iyice zorlaşmıştır.

·  Ar-Ge, inovasyon ve üniversite-sanayi işbirliğinin geliştirilememesi yüzünden ileri teknoloji ürünlerinin imalat sanayii ihracatındaki payı sadece yüzde 3’tür.

·  Bu gidişin sonu ekonomide daralma, şirketlerde yaprak dökümü, işsizlikte patlamadır.

·  Yeni ekonomi modeli, yeni kalkınma stratejisi ve yeni bir hikayeye ihtiyaç var artık Türkiye’de. 

Yılbaşından bu yana Türk Lirası’nda ciddi bir devalüasyon yaşanırken; böyle durumlarda artması gereken ihracat, tam aksine tepe üstü çakılmaktadır. İhracatta dört aydır sert düşüş yaşanmaktadır. Bu yıl Ocak ayında yüzde 0.7, Şubatta yüzde 6.2, Mart’ta yüzde 14.4 düşüş gösteren ihracat, TİM’in açıkladığı verilere göre Nisan’da da hızla gerilemeye devam etmiştir. Yılın üçte birinde ihracat, geçen yıla göre yüzde 8 dolayında azalarak 50 milyar doların altında kalmıştır. Böylece tüm makroekonomik hedefler gibi ihracat hedefi de şimdiden sapmış, yılın tümü için hedeflenen 173 milyar dolarlık ihracat çoktan hayal olmuştur. 

İHMALİN FATURASI ÖDENİYOR 

Normal bir ekonomide ulusal paranın değer yitirmesi ithalatı pahalandırırken, ülkenin ihraç ürünlerini diğer ülke dövizleri cinsinden ucuzlatıp dış pazarlarda rekabet gücü kazandırır. Bu da ihracatı artırıp, ithalatı azaltır. Bizde ise ihracatta tam tersi olmaktadır. İlk dört ayda ihracatta ciddi bir kan kaybı yaşanmıştır. Bunun nedeni AKP döneminde aşırı artan ithal girdi bağımlılığıdır. Türkiye artık, 100 dolarlık ihracat yapabilmek için ortalama 62 dolarlık ara malı ithal etmektedir. Bu oran, demir çelik, elektronik, elektrikli makineler gibi bazı sektörlerde yüzde 80’e yaklaşmaktadır. İthal girdi maliyetinde kura bağlı artışlar, üretim maliyetini ve ihracat birim fiyatını yükseltmektedir.  Bu nedenle dış pazarda rekabet gücü azalmakta ve ihracat hızla düşmektedir. Yılbaşından bu yana kurdaki yükseliş ve ihracattaki düşüş paralel bir seyirle giderek hızlanmıştır. Yıllarca ithal girdi kolaycılığı ile yerli ara malı sektörlerinin ihmal edilmesi, zaten ihracatın katma değerini iyice düşürmüştü. Şimdi ise yükselişi kontrol edilemeyen kurla Türkiye’de üretim ve ihracat yapmak iyice zorlaşmıştır. Dolar yükselişe devam ederse, Türkiye üretimde kullanılan girdileri dahi ithal edemeyecek bir noktaya gelebilir. Bu gidişin kaçınılmaz sonu, ekonomide hızla daralma, şirketler kesiminde yaprak dökümü ve işsizlikte patlamadır. 

YERLİ ARA MALI KULLANIMI ÖZENDİRİLMELİDİR 

Türkiye’nin dış pazarlarda rekabet gücü kazanması ve ihracatın katma değerinin artması için ithal girdi bağımlılığından kurtulmak şarttır. Ancak bunu bir anda sağlamak mümkün değildir. Ülkemizde yeterince bulunmayan petrol, gaz gibi enerji ürünlerinde zorunlu olarak dışa bağımlıyız. Bunun dışındaki ara mallarında ise ithal ikamesi artırılabilir. Yerli ara malı kullanımının yaygınlaşması, cari açıkla mücadeleye, milli gelir ve istihdama önemli katkı yapacaktır. Üretim girdilerinin öncelikle yerli kaynaklardan karşılanması konusunda kamu ve özel sektörde ortak bilinç geliştirilmelidir. Yerli ara malı sektörleri desteklenmeli, etkin teşvik mekanizmaları uygulanmalıdır. Üretememekle birlikte üretebilme potansiyelimiz olan ara malları ile daha önce ürettiğimiz halde rakiplere kaptırılan ürünlerin ülkemizde üretimi ve kullanımı özendirilmelidir. Sektörlerin girdi tedariği konusunda karşılaştıkları sorunlar acilen çözülmelidir. 

İHRACATTA İLERİ TEKNOLOJİNİN ADI YOK 

Ar-Ge, inovasyon ve üniversite-sanayi işbirliğinin AKP döneminde geliştirilememesi yüzünden ileri teknoloji ürünlerinin imalat sanayi ihracatı içindeki payı yüzde 3’lerde kalmaktadır. Bu oran Singapur ve Malezya’da yüzde 50’ye yaklaşmakta, Çin, Güney Kore ve Kazakistan’da yüzde 30’lar dolayındadır. İleri teknoloji ürünlerinin ihracattaki payı ile ülkelerin Ar-Ge harcamalarının GSYH’deki payı doğru orantılıdır. 

Türkiye, genelde emek yoğun ürünler ve hammadde ihraç edip, ileri teknoloji içeren ürünleri gelişmiş ülkelerden ithal etmektedir. Bu şekilde bir dış ticaret aleyhte sonuçlar doğurmakta, sürekli dış ticaret açığı verilmektedir. 200’e yakın üniversitesi bulunan Türkiye’nin ileri teknoloji ürünleri ihracatında dünyada esamisi dahi okunmamaktadır. Devlet, özel sektör ve üniversite işbirliği ile firmalar, teknoloji yoğun ürün geliştirme ve üretimine yönlendirilmeli, bu ürünlerde ihracat kapasitesi artırılmalıdır. Bunun için de Ar-Ge, test, kalibrasyon hizmetleri ve laboratuvar altyapısı güçlendirilmelidir. Potansiyeli olan il ve bölgelerin “Teknoloji Üretim Merkezleri” haline gelmesi sağlanmalıdır.

YENİ EKONOMİ MODELİ, YENİ KALKINMA STRATEJİSİ

Seçimlere az bir süre kala AKP, yapısal sorunların dağ gibi büyüdüğü ekonomiyi adeta kaderine terk etmiştir. AKP’nin izlediği ekonomi politikaları Türkiye’yi neredeyse üretim ve ihracat yapılamaz bir noktaya getirmiştir. Demokrasiden uzaklaşma, otoriterleşme, hukuksuzluk, keyfi yönetim, üstü kapatılan yolsuzluklar, Türkiye’ye güveni tüketmiş, ülke riski artmış, dış sermaye gelmez olmuştur. Kontrol dışı devam eden kur artışı dış borçların çevrilme riskini artırmış, Türkiye’ye ağır bedeller yüklemiştir. Ekonomik faaliyetlerde daralma ve işsizlikte artış hızlanmış, enflasyon azmıştır. Buna karşılık sanayi üretimi ve ihracattaki düşüş giderek hızlanmaktadır. Artık Türkiye’de yeni ekonomi modeli, yeni kalkınma stratejisi ve yeni bir hikayeye ihtiyaç var.

Print Friendly, PDF & Email