Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin doğuşunda mihenk taşlarından birisi olan Çanakkale Zaferi’nin yıldönümündeyiz. 4 yıl sonra Samsun’a ayak basarak Anadolu’ya bağımsızlık ruhunu aşılayan Mustafa Kemal Atatürk, 18 Mart 1915’te de adını ve taktik zekasını tüm dünyaya ezberletti.

Bugün Çanakkale Zaferi anılırken tek kelimeyle de olsa Mustafa Kemal demekten korkanları görsek de Winston Churchill gibi siyasiler, Liman von Sanders gibi ordu komutanları ve binlerce kilometre öteden gelen Anzaklar, Yarbay Mustafa Kemal’i tanıyıp, saygı duydular.

Mustafa Kemal, atacak bir tek kurşun kalmamışken dahi süngüyle kaderin değişebileceğini, emrindeki Mehmetçiğe “Ben size taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında, yerimize başka kuvvetler ve komutanlar kaim olabilir” diyerek tüm dünyaya öğretmiştir.

Bugünkü iktidarın Mustafa Kemal ve Çanakkale’yi aynı cümlede kullanmaktan korkmasının nedeni bellidir. “Memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler” sözlerinden korkmaları normaldir. Cumhuriyet, Cumhuriyet Halk Partisi ve emanetine sahip çıkan gençler olduğu sürece Atatürk’ün adını bu topraklardan silemeyecekler!

“Çanakkale geçilmez, vatan bölünmez” diyen Atatürk ve silah arkadaşlarının, imkansızı başaran Seyit Ali Onbaşıların, yan yana  yatan isimsiz kahramanlarımızın anısı önünde saygıyla eğiliyorum.

Bu vesileyle gerekmedikçe savaşın bir cinayet olduğuna her zaman dikkat çeken Mustafa Kemal’i, Çanakkale’deki askerlerini, canı kanı pahasına vatanını savunan şehitlerimizi, yaşamlarını hiçe sayan gazilerimizi, cephelere sırtında cephane taşıyan cefakar analarımızı, bacılarımızı, 250 bin isimsiz kahramanımızı rahmetle, minnetle ve şükranla anıyor, sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum.

Umut Oran

Print Friendly, PDF & Email