“ÖYM’lerdeki davalar yeniden görülmeli, özür dilenip itibarları iade edilmeli”

“2014’te üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğü yaşama geçirilmeli”

ANKARA

CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, büyük rüşvet ve yolsuzluk operasyonunun 17 Aralık 2013’te başlamasının ardından Yürütme Organı üyeleri ve Başbakan tarafından birçok açıklama yapıldığını, bu açıklamalarda yargı ve emniyete bir çetenin sızdığı, bu çetenin kamu yetkilerini kullanarak haksız soruşturmalar eliyle insanlara karşı operasyon düzenlediğinin ifade edildiğini anımsattı. Umut Oran, “Başbakan “paralel devletten” yakınıp, “ne istediler de vermedik” itirafında bulunurken, Siyasi Başdanışman’ın “Kendi ülkesinin milli ordusuna, milli istihbaratına, milli bankasına, milletin gönlünde yer edinen sivil iktidarına kumpas kuranların bu ülkenin hayrına bir iş yapmış olmayacağını çok iyi bilir” sözleri ortadayken hiçbir şey olmamış gibi yola devam edilemez. Bu şartlar altında ÖYM’lerdeki davaların yeniden görülmesi ayrıca mağdurlara tazminat verilmesi, bu davalarda usulsüzlüğe karışanların yargı önüne çıkartılması ve hükümetin çıkıp açıkça özür dilemesi, itibarlarının iade edilmesi gerekmektedir. Türkiye’de bağımsız, tarafsız, adil bir yargı kurulmalı, bütün davaları baştan incelemeli, gereken hesabı sormalı ve halkın arzu ettiği tertemiz Türkiye artık kurulmalıdır. 2014, üstünlerin hukukunun değil hukukun üstünlüğünün yaşama geçirileceği bir yıl olmalıdır” dedi.

CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran, konuyla ilgili olarak bugün yaptığı yazılı açıklama şöyle:

Büyük rüşvet ve yolsuzluk operasyonunun 17 Aralık 2013’te başlamasının ardından Yürütme Organı üyeleri ve Başbakan tarafından birçok açıklama yapılmış, bu açıklamalarda yargı ve emniyete bir çetenin sızdığı, bu çetenin kamu yetkilerini kullanarak haksız soruşturmalar eliyle insanlara karşı operasyon düzenlediği ifade edilmiştir.

Özel yetkili mahkemelerin (ÖYM) kurulduğu, tutuklu yargılama süresinin 10 yıla çıkartıldığı 2005 yılından bugüne kadar 8 yıl geçmiştir. Bu 8 yılda Yürütme Organı üyelerinin tamamı ÖYM’lerde görülen tüm davalara destek vermiş, tutuklanan gazetecilere, subaylara, öğrencilere, memur ve akademisyenlere ‘terörist’ demiştir.

Bugün ortaya çıkan durum nedeniyle bu mahkemelerde görülen Ergenekon, Balyoz,  3 Temmuz, Casusluk ve diğer tüm davaların yeniden görülmesi gerekmektedir. Çünkü;

1-     Yürütme Organı bile bu davaların hukuka aykırı olduğunu ifade etmektedir. 

Yürütme Organı üyeleri ve Başbakan bu davaları bir çetenin yürüttüğünü söylemektedir. Eğer böyle bir durum varsa kendileri de 8 yıl boyunca bu “çeteye” destek vermiştir. Bir çete tarafından görülen davaların hiçbir hukuki geçerliliği yoktur. Bu davaların hızla yeniden görülmesi ayrıca sorumluların da yargı önünde hesap vermesi gerekmektedir.

  2-     Yasayla kurulmuş bağımsız ve tarafsız yargılama makamında yargılanma ilkesi ihlal edilmiştir

Herkesin yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir yargılama makamında yargılanma hakkı vardır. Bu mahkemelerin yasayla kurulduğu açık olmasına karşın bugün bütün Türkiye bu mahkemelerin bağımsız ve tarafsız olduğu yönünde çok ciddi şüpheler taşımaktadır. Bu temel ilkeler yok edildiği için bu mahkemelerde görülen tüm davaların yeniden görülmesi gerekir.

3-     Bu davalarda savunma hakkı ihlal edilmiştir.

Balyoz, Ergenekon, 3 Temmuz, KCK ve diğer tüm davalarda sanıkların savunma hakkı ihlal edilmiş, sanıkların sundukları tanıklar ve deliller değerlendirilmemiş, mahkemeler savunma süresini kısıtlamış, neticede insanlar kendi iddialarını ortaya koyma hakkından mahrum bırakılmıştır. Hatta davalarda savcıların uyudukları görülmüş, avukatlar birkaç sanık için 15 dakika gibi kısa bir sürede delillerini ortaya koymak zorunda bırakılmış, temel usul kuralları bile atlanmıştır. Savunma hakkının olmadığı mahkemelerde yapılan yargılama adalet ve hakkaniyet ilkesiyle uyuşmamaktadır.

4-     Bu davalarda masumiyet karinesi ihlal edilmiştir.


Bu davalarda soruşturmanın gizliliği ilkesi ihlal edilmiş, polis fezlekeleri internet sitelerine yüklenmiş, dava dosyasında bulunan çeşitli tapeler basına sızdırılmış, emniyet müdürleri ve hatta Bakanlar “suç işlendiği” yönünde demeçler vermiş, insanın en temel hakkı olan masumiyet karinesi ihlal edilmiş, bir mahkeme kararı olmadan insanlar suçlu ilan edilmiştir. Bu hakkın bu kadar sistematik ihlali ile kamuoyunda bir algı üretilmiş, insanlar henüz hiçbir ceza almadan itibarları linç edilmiştir. Bu nedenle bu davaların yeniden görülmesi gerekir.

5-     Bu davalarda adil yargılanma hakkı ihlal edilmiştir.

Adil Yargılanma hakkı birçok ilkeyi kapsayan bir haktır. Bu mahkemelerde görülen davalarda doğal hakim ilkesi ihlal edilmiş, özel yetkili olağanüstü hal mahkemelerinde davalar görülmüş, Anayasa Mahkemesi’nin kararında belirttiği gibi uzun tutukluluk süreleri ile insanlar özgürlüklerinden alıkonulmuş, sağlıklarından ve yaşamlarından olmuştur.

Sonuç olarak;
Adil yargılanma hakkının korunmadığı, savunma hakkının engellendiği, masumiyet karinesinin yok edildiği, bağımsız ve tarafsız bir mahkemede yargılanma hakkının ihlal edildiği bu davalar Türkiye tarihi için birer utanç sayfasıdır.
Bu davalarda sehven telefona yüklenen delillerle insanlar tutuklanmış, hiçbir geçerliliği olmayan imzasız, akıl ve mantığa aykırı dijital dosyalarla insanların darbe yapmaya kalktığı iddia edilmiş, hatta Microsoft tarafından 2007 yılında piyasaya sürülen bir programı bile TSK’nın 2003 yılında kullandığı iddia edilmiştir.

2004 yılında Hükümet tarafından alınan bir MGK kararı ortadayken insanlar kanuna aykırı işler yapmakla itham edilmiş, Türkiye Cumhuriyeti’nin 26. Genelkurmay Başkanı terör örgütü yöneticisi olmakla suçlanmış, birçok akademisyen, yazar ve düşünür fikirleri yüzünden hapse atılmıştır.

Başbakan “paralel devletten” yakınıp, “ne istediler de vermedik” itirafında bulunurken, Siyasi Başdanışman’ın “Kendi ülkesinin milli ordusuna, milli istihbaratına, milli bankasına, milletin gönlünde yer edinen sivil iktidarına kumpas kuranların bu ülkenin hayrına bir iş yapmış olmayacağını çok iyi bilir” sözleri ortadayken hiçbir şey olmamış gibi yola devam edilemez.

Bu şartlar altında bu davaların yeniden görülmesi ayrıca mağdurlara tazminat verilmesi, bu davalarda usulsüzlüğe karışanların yargı önüne çıkartılması ve hükümetin çıkıp açıkça özür dilemesi, itibarlarının iade edilmesi gerekmektedir.

Türkiye’de bağımsız, tarafsız, adil bir yargı kurulmalı, bütün davaları baştan incelemeli, gereken hesabı sormalı ve halkın arzu ettiği tertemiz Türkiye artık kurulmalıdır. 2014, üstünlerin hukukunun değil hukukun üstünlüğünün yaşama geçirileceği bir yıl olmalıdır.

Print Friendly, PDF & Email