19 Mayıs 1919, bir milletin kendisine giydirilmeye çalışılan zorba işgal gömleğine karşı isyan bayrağını açtığı, varlığını ve bütünlüğünü tarih sayfasına yeniden yazmak için ayaklandığı, dünya siyasi tarihi açısından devrimci bir niteliğe sahip özel bir gündür.

19 Mayıs 1919 ile Türkiye “düvel-i muazzama” adı verilen dünya güçleri ile işbirlikçilerinin kendisi için biçtiği kadere teslim olmayacağını belirtmiş, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının ortaya koyduğu bağımsızlık ruhu ile hayal sanılanları gerçek yapmıştır.

Ulu Önder Atatürk bu mücadeleye başlarken ekseninde “Türkiye ve insan”  vardır. Hiçbir ayrım kabul etmeden, bu coğrafyada yaşayan herkesin özgür ve mutlu yaşaması için yola çıkılmış, “milletin istikbalini yine milletin azim ve kararlılığı kurtaracaktır” inancı ile millete gidilmiştir. İşgal altındaki bir ülkede, kendi iradesi ve egemenliği felç edilmiş bir milletin, milletler ailesi arasında onurlu bir şekilde yükselmesi, kendi geleceğini kendi belirlemesi, kendi mutluluk ve refahını araması mümkün değildir. Türkiye bu esaret zincirinden işte milleti esas alan, milletin tüm unsurları ile iradesini ortaya koymasından güç bulan bir anlayış ile kurtulmuştur.
Türkiye ateşin ve kanın içinden geçerek kuruldu. Kendisinden çok daha büyük güçler vardı, ülke yönetimi işgalcilerin iradesine teslim olmuş kendisini kurtarmak için her yolu deneyebilecek bir anlayışa sahipti. Ülke arka arkaya gelen savaşlarla harap ve bitap düşmüş, yoksul ve silahsızdı. Bütün bu koşullara rağmen milletin iradesi ve tutumu ile yoklar var edildi, yapılmaz denilenler başarıldı, özgür yaşamak isteyen bir milletin iradesi karşısında bütün zorluklar aşıldı, bütün güçlükler yok edildi, bütün setler kırıldı.
Türk milleti kendi egemenliğini, kendi eliyle kazanmıştır. Türk insanının özgür ve mutlu yaşaması için çok büyük bedeller ödenmiş ve bu bedellerin karşılığında Türkiye, önce Cumhuriyet’e,  sonra da demokrasiye sahip olmuştur. Milleti esas alan, milletin kendi kaderi üzerinde mutlak egemenliğine inanan bir anlayış ile Türkiye çağdışı bir despotluk rejiminin elinden kurtulmuş, kendi kendini yöneten ve halka hesap veren bir ülke zihniyeti içerisinde milletler ailesi içerisindeki yerini almıştır.

Günümüzde din ve inanç farkı gözetmeksizin herkesin eşit haklara sahip olduğu laik Cumhuriyet’e, demokrasiye, milli birlik ve bütünlüğümüze yönelik saldırılar, özünde tarihte açılan bu paranteze, anlayışa karşıdır. Onların esas istedikleri insanların inançları nedeniyle ayrımcılığa uğradığı, laik devletin yok edildiği, kadın – erkek eşitliğinin kaybolduğu, demokrasinin sadece bir sandık oyununa çevrildiği, baskıcı, tek tipçi, yasakçı ve otoriter bir rejimi hakim kılmak, milli egemenliğe dayanan demokratik Türkiye’yi felce uğratmaktır.

Bugün bir kez daha Atatürk ve silah arkadaşlarının önderliği ve milletimizin fedakarlığı ile kazanılan bu zaferin başlangıç tarihi olan 19 Mayıs törenlerinin bile iptal edildiğini, iktidarın bu günü kutlamaktan imtina ettiğini, aynı 23 Nisan ve 29 Ekim’de olduğu gibi bu günün anlam ve değerini yok etmek, içini boşaltmak için olmadık manevralar yaptığını görüyoruz. Hiç hayal kurmasınlar, bu millet ne esaretten kurtulduğu günü unutacaktır,  ne de kendi kaderi üzerinde mutlak hakim olduğu günlerin değeri azalacaktır. Türkiye’nin tarihte yer bulan bu büyük devriminde önderlik edenler ile en yüksek fedakarlığı yapanlar da her zaman bu ülkenin kalbinde çok farklı bir yerde olacaktır.

Bağımsızlık ve özgürlüğümüzün emanet edildiği milyonlarca genç, Türkiye’nin her yerinde özgürlüğe ve cumhuriyet değerlerine gönülden inanmış milyonlarca insanımız dün olduğu gibi bugün de bu değerlerin sahibi olarak, aydınlığı, barışı, demokrasiyi ve Cumhuriyet’in temel niteliklerini korumaya devam edecektir.

Bu duygu ve düşüncelerle 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramınızı kutluyor, başta Büyük Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere bu mücadelede yer almış her kahramanı saygı ve minnetle anıyor, onların aziz hatırasını şükranla selamlıyorum.

Saygılarımla,
Umut Oran

Print Friendly, PDF & Email