Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran yazılı bir açıklama yaparak “Tam üyelik süreci başlayınca bunu sadece havai fişek gösterisi ile kutlamak yetmiyor, o yükümlülükleri yerine getirmeyince işte böyle bedeller ortaya çıkıyor. Hükümetin artık görevini hatırlaması, yakınmak yerine iş yapması gerekiyor.” dedi.
Oran’ın yazılı açıklaması şöyle:
“Ekonomi Bakanı Sayın Zafer Çağlayan dün yaptığı bir açıklamada AB’ye şöyle seslendi “Ya Gümrük Birliği’nde kalalım, vizeyi, ürünlerimize kotayı kaldırın, 3. ülkelerle anlaşmalara bizi de ekleyin ya da Gümrük Birliği’nden çıkalım bizimle serbest ticaret anlaşması yapın…”
Sayın Çağlayan’a hatırlatmak istiyorum Gümrük Birliği’ne öyle canınız isteyince girip, canınız isteyince çıkamazsınız.
Türkiye, Avrupa Ekonomik Topluluğu’na 1959 yılında üyelik başvurusu yaptı, tam üyelik hedefini ortaya koyan Ankara Anlaşması 1964’te yürürlüğe girdi. O tarihten beri bu ülkenin hedefi “tam üyelik”tir. 1973 yılında Katma Protokol ile geçiş dönemi başladı, Türkiye 1978 yılına kadar gümrük birliğine uyum için gerekenleri yerine getirdi ancak yaşanan bazı sıkıntılar nedeniyle yükümlülüklerinin 5 yıl ertelenmesi talebimiz 1979’da kabul edildi. Gümrük vergileri uyum ve indirim takvimini 1988 yılında yürürlüğe koyduk, 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı (OKK) uyarınca 1 Ocak 1996 tarihinde de Gümrük Birliği tamamlandı.
Türkiye 1/95 sayılı OKK uyarınca, Gümrük Birliği”nin düzgün işleyişini sağlamak ve ortak ticaret politikasını uygulamak üzere, ithalat ve ihracata ilişkin ortak kurallar, kotaların yönetimi, dampingli veya sübvansiyonlu ithalat karşı koruma, tekstil ithalatına ilişkin otonom düzenlemeler, dâhilde ve hariçte işleme rejimlerini AB ile uyumlu hale getirdi.
Şimdi, bugün bakıyoruz, tam üyelik müzakerelerinde tamamlanması gereken fasıllardan biri de Gümrük Birliği.
Yani Gümrük Birliği’nden çıkmak demek AB’ye tam üyelik hedefinden vazgeçmek demek. Bunun bir yaptırımı var. Türkiye AB’ye tam üyelik hedefini 54 yıl önce koydu, 54 yıldır bu hedefe ulaşmak için çalışıyoruz. Şimdi Zafer Çağlayan diyor ki “tam üye olmayalım” ya ne olalım “AB ile ilişkisi olan üçüncü bir ülke olalım.” Kimse kusura bakmasın, bu ülkeye kimse üçüncü ülke gömleğini giydiremez. Bu devlet politikasını kimse öyle canı sıkıldı diye paçavra edemez.
Sayın Zafer Çağlayan bir şeyi daha açıklasın bu konuşmayı yapmadan önce ilgili bakanlarla konuşmuş mu? Sayın Ali Babacan’ın, Sn. Ahmet Davutoğlu ile Sn. Egemen Bağış’ın ve diğer ilgili bakanların fikrini almış mı yoksa “gaz – fren” polemiğinde olduğu gibi yine bakanlar kurulunda bir çatlak mı var? Yine bakanlardan biri bir şey söylüyor, öbürü başka telden mi çalıyor. Bugün Tayyip Erdoğan’ın kabinesi Bremen mızıkacıları gibi, biri bir şey söylüyor, öbürü 180 derece farklı şeyi söylüyor. Bir gün Şangay Beşlisine katılalım diyorlar, öbür gün Şangay Beşlisi AB’nin alternatifi değil diyorlar. Sabah başka, akşam başka… Kabinenin ciddiyetinin yerinde yeller esiyor.
Sayın Çağlayan’a hatırlatmak isterim, Gümrük Birliği ile ilgili bazı sorunlar birer neden değil, sonuçtur. Onların bu sonucu yaratan nedenleri ortadan kaldırması gerekiyor. Bugün bir çarpıklık olduğu doğru, burada sorunun bir parçası da bazı anlaşmaların Türkiye’ye etkisini iyi anlatamayan, gereken gücü gösteremeyen hükümettir. Dolayısıyla hükümetin yakınmaktan fazlasını yapması lazım. Olayın bir başka boyutu da AB üçüncü ülkelerle serbest ticaret anlaşması yapıyor ve biz bu masada yokuz. O zaman bizim o masaya oturmamız lazım. O masaya oturmak için de bütün fasılları tamamlayıp, tam üye olmamız gerekiyor. Sonuç olarak 2005 yılında tam üyelik süreci başlayınca bunu sadece havai fişek gösterisi ile kutlamak yetmiyor, o yükümlülükleri yerine getirmeyince işte böyle bedeller ortaya çıkıyor. Hükümetin artık görevini hatırlaması, yakınmak yerine iş yapması gerekiyor.”
 

Print Friendly, PDF & Email