EKONOMİNİN BALONU SÖNDÜ | SERT İNİŞ Mİ, YUMUŞAK İNİŞ Mİ? 

  • AKP hükümetinin çizdiği  pembe tablo ve suni ekonomik gelişme balonu toplumu sürdürülemez bir tüketim furyasının içine attı.  Ancak geçen hafta açıklanan büyüme rakamları Türkiye ekonomisindeki büyümenin 2012 yılının ilk çeyreğinde durduğunu gösteriyor. İlk çeyrekte özel tüketim artışı “sıfır” olurken, yatırımlardaki yüzde 7.3’le rekor düşüş büyümeye negatif etki yaptı. Takvim etkilerinden arındırılmış GSYH değeri ise bir önceki döneme göre yüzde 0.4 oranında küçüldü.
  • Dış kaynak girişinin yavaşlaması ve iç talebin daralması ile Türkiye ekonomisi frene bastı: ilk çeyrek büyüme oranı, “İran’a altın ihracatı” numarasıyla yapılan şişirmeye rağmen yüzde 3.2’de kaldı. İran’dan petrol ve gaz ithalatında “altınla ödeme”nin ihracat gibi gösterilmesi, ilk çeyrek büyüme oranını kağıt üzerinde 0.6 puan şişirdi.
  • İlk beş ayda İran’a altınla yapılan petrol gaz ödemesinin ihracat gibi gösterilmesi cari açığı da kağıt üzerinde yaklaşık 3 milyar dolar aşağı çekti
  • Tüm sektörlerde kan kaybı var; kötüleşme en fazla katma değer ve en çok istihdam yaratan stratejik sektörlerde daha da büyük.
  • İkinci çeyreğe ilişkin öncü göstergeler, yeni manipülasyonlar olmazsa ikinci yarı büyüme oranının da yaklaşık bu düzeyde olabileceğini gösteriyor.
  • AKP, “yumuşak iniş” söylemi ile kendi iradesi ve kontrolünde programlı bir gelişme gibi göstermeye çalışsa da bu süreç, büyümenin bağımlı olduğu dış sermaye girişi ve tüketimdeki yavaşlamanın bir sonucu. AKP’nin tüketime dayalı büyüme modelinde 2008-2009 kriz dönemine benzer yeni bir kırılma daha yaşanıyor.
  • AKP’nin “büyüme” modelinde Türkiye ekonomisi tüketim artarsa kağıt üzerinde büyüyor, yavaşlarsa büyüyemiyor. Sıcak para ile köpürtülen iç talebe dayalı büyüme modelinin faturası ise rekor boyutlardaki cari açık oluyor. Türkiye cari açığın gayri safi milli hasılaya oranı bakımından en kötü durumdaki 4. Ülke. Bizden daha kötü durumdaki ülkeler %12,7 ile Mozambik, %13 ile Kenya, %15 ile Moğolistan.
  •  Her ne kadar ekonomik büyüme ülkemiz için son derece yararlı ve gerekli bir süreç olsa da, bunun dengeli, sürdürülebilir ülkemiz için son derece yararlı ve gerekli bir süreç olsa da, bunun dengeli, sürdürülebilir ve eşit gelir dağılımı prensibine uygun bir şekilde gerçekleştirilmesi çok önemli. Aksi takdirde, hükümetin yaptığı gibi salt ekonomik büyüme rakamlarını adeta bir fetiş gibi görmek ve her türlü politikayı bunun üzerine kurmak kısa vadede politik çıkar sağlamak için orta ve uzun vadede istikrardan uzaklaşmak anlamına geliyor.
  • Tüketimin yavaşlamasıyla ortaya çıkan “iniş” süreci aynı zamanda, AKP’nin övündüğü “hızlı” büyümenin, gerçek milli gelir artışı değil, bir yanılsama olduğunu kanıtlıyor. “Büyüme mucizesi” olarak sunulan kağıt üzerindeki yüksek oranlara rağmen AKP döneminde işsizliğin yenilememesi bunun açık kanıtı…
  • AKP döneminde Türkiye  toplumu sadece siyasi olarak değil, ekonomik olarak da daha derin çizgilerle bölündü. Her geçen gün Türk memuru, emeklisi, öğretmeni ile ülkenin iktidar eliyle zenginleşen katmanı arasında fark daha da açılmaktadır. OECD’nin rakamlarına göre Türkiye’de en fakir ve zengin arasında 14 kat gelir farkı mevcuttur.
  • Ödemeler dengesi kapsamında hizmet gelirleri yerinde sayıyor; özellikle turizmde kan kaybı yaşanıyor, istatistik oyunuyla dış ticaret dengesi üzerinden cari açık kağıt üzerinde küçültülüyor.
  • Tüketimde frene basılması, bütçenin ana finansman kaynağı olan dolaylı vergilerde tahsilatı yavaşlattı, bütçe dengeleri bıçak sırtında. Devlet yatırım harcamasını kısarken, faiz yükündeki büyüme hızlandı.
  • En son veriye göre yüzde 9.9’la çift hane sınırında seyreden işsizlik oranı, 10 yılda Türkiye’yi hızla büyüttüğü iddia edilen AKP’nin işsizliği yenemediğini gösteriyor.
  • Resmi işsiz sayısı buzdağının görünen ucunu yansıtıyor. Belli bir işi olmayan ve tarım ya da ticaretle uğraşan ailesine yardım eden “ücretsiz aile işçileri”, mevsimlik işçiler ya da bulabildiği ölçüde kısa süreli işlerde çalışan “eksik istihdamdakiler” bir yana, sadece umudunu yitirdiği için iş aramayanlar eklendiğinde bile işsizler ordusu 5 milyona yaklaşıyor.
  • İlk altı aydaki seyir yıllık enflasyon hedefinin açık farkla aşılacağını gösteriyor. Enflasyonun yılı çift haneli düzeyde kapaması güçlü olasılık…
  • 320 milyar dolara ulaşan dış borç stokunun, 78.6 milyarı kısa vadeli olmak üzere 208 milyar doları özel sektöre ait bulunuyor. Sermaye kaçışı ve buna bağlı kur şokları yaşanması riski, borçlu banka ve firmaların başında “Demokles’in kılıcı” gibi sallanıyor.
  • Mayıs sonunda 520 milyar TL’ye ulaşan merkezi yönetim toplam borcu, AKP öncesi 80 yıllık dönemdeki hacmin son 10 yılda ikiye katlandığını gösteriyor.
  • Yurttaşların bankacılık ve finans sistemine olan borç yükü, ilk yarıda 20 milyar liraya yakın net artışla 250 milyar liraya yaklaştı.

 
12temmuzekonominin6ayi2012-1

Print Friendly, PDF & Email