Umut Oran: Sayın Ekonomi Bakanını ihracattaki rekora seviniyor ama ithalattaki ‘hat trick’ten haberi yok.
 “MB, 10 yılda 2.1 milyar dolar sattı ama son on üç aydaki döviz satış toplamı 11.1 milyar doları buldu. “
“50 milyar dolar rezerv var diye övünen Başbakan şu an rezervin cari açığa oranında dünyanın en düşük seviyeye sahip ülkelerinden biri olmamız karşısında ne hissediyor?”
CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın açıklanan 2011 yılı ihracat rakamlarına ilişkin değerlendirmesi:
“İhracat rekorunu kutluyoruz. Bu kadar zor koşullar altında bu ihracat artışını gerçekleştiren Türk girişimcisini tebrik ediyoruz. Ancak aynı zamanda kırılan bir başka rekor da ithalat rekorudur. Cumhuriyet tarihinin en yüksek dış açığını, en büyük cari açığını ve en yüksek ithalat rakamını yakaladık. İhracat rakamlarının sahibi var ama bu rekorun sahibi yok. Onun da sorumluluları ortaya çıkmalı.
İhracat artışının gerçek sahibi olan Türk girişimcisi hükümet tarafından ayağına bağlanmış kum torbalarına rağmen bu maratonu koştu ve çok önemli bir başarı elde etti.
Birinci kum torbası, Türkiye’deki kolay iş yapma atmosferiydi. Türkiye 2011 yılını bu bakımdan 183 ülke arasında 71. Sırada bitirdi. Endekse göre Gana’da, Botswana’da, Azerbaycan’da bile girişimciler için daha uygun bir atmosfer var.
İkinci kum torbası ekonomik özgürlük atmosferiydi. Türkiye 2011 yılında bu listede kendisini 179 ülke arasından 67. Sırada buldu. Bu ne demek? Jamaika’da, Bulgaristan’da veya Malezya’da bile Türkiye’den daha fazla ekonomik özgürlük var, mülkiyet hakkı daha iyi korunuyor, daha kolay ticaret yapılıyor,  mali olanaklar daha gelişmiş demek.
Üçüncü kum torbası yolsuzluktu. Girişimci yolsuzluk istemez. Rüşvetin, hırsızlığın olduğu yerde adil rekabet yoktur. Adil rekabet yoksa, girişimci yatırımının karşılığını alamaz, rakiplerinin arkasında kalır. Türkiye yolsuzluk endeksinde 182 ülke arasında 61. Sırada kaldı.  Namibya 57’nci, Botswana 32’nci.
Yani buradan ne görüyoruz? Hükümetin 10. Yılında da yolsuzlukta, ekonomik özgürlükte ve girişimcinin desteklenmesinde Türkiye hala bir aşama kaydedememiş. Türk Girişimcisi bu işleri başarıyorsa, bu işleri hükümetin ayağına bağladığı kum torbalarına rağmen başarıyor.
2011 yılında ihracat rakamlarında, girişimci kaynaklı bu artışa rağmen, hükümetin dış ticaret politikasının da iflas ettiğini gördük. Üç nokta çok önemli:
Bir, bu yıl ithalat rekoru kırdık. 204 milyar doları gösteren Kasım ayı rakamlarıyla bile Cumhuriyet tarihinin en yüksek ithalatını yaptık. Yüzde 35’lik senelik ithalat artışı ile birlikte bu duble rekor haline dönüştü.
İkinci nokta, dış ticaret açığı. Bu sayede hem cari açıkta rekor kırdık, hem de dış ticaret açığında. Bu yıl dış ticaret açığı 100 milyar doları geçecek.
Üçüncü nokta ise ihracatın ithalatı karşılama oranı. Oran bu yıl 2002 ve 2001 yıllarının bile gerisinde.

Kaynak: TÜİK
2001 yılında Türkiye ithalatının yüzde 75’ini ihracatıyla karşılıyormuş. Bu yıl, üstelik de Kasım ayı rakamlarıyla ancak yüzde 55’ini karşılayabiliyoruz. Yani dış ticarette Türkiye net ithalatçı konumuna düştü. Örneğin en önemli ihraç kalemlerimizden otomotiv sektöründe de net ithalatçı konumdayız. Yine tarım sektöründe de geçmişin aksine ithalatçı durumuna düştük. Yani ihracatta bir adım ileri atıyoruz ama ithalat ile iki adım geriye gidiyoruz. Net ihracatçı sektörleri arttıracağımıza, yüksek faiz, sıcak para politikaları ile ithalatı kuvvetlendiriyoruz.
Sayın Ekonomi Bakanını ihracattaki rekora seviniyor ama ithalattaki ‘hat trick’ten haberi yok.
Bir diğer önemli sorun bağımsız kurumların bağımsızlıklarını kaybetmesi ve hükümetin hedefleriyle gerçekleşen rakamlar arasındaki farklılık. Bu öngörülemez, yatırım yapılamaz, güvenilemez bir atmosfer yaratıyor. Örneğin Merkez Bankası siyasi bağımsızlığını kaybetmiş durumda. Merkez Bankası’nın; 10 yıllık dalgalı kur rejim boyunca doğrudan müdahale ile yaptığı döviz satış toplamı 2.1 milyar dolar, son on üç aydaki döviz satış toplamı 11.1 milyar dolar. Çünkü; dövize talep ve döviz kurundaki hareket spekülatif değil reel. TL Dolar Kuru hâlâ 1.88 TL ve Merkez Bankası ne kadar satış yaparsa yapsın kur değişmiyor. Şimdi sormak lazım,  50 milyar dolar rezerv var diye övünen Başbakan şu an rezervin cari açığa oranında dünyanın en düşük seviyeye sahip ülkelerinden biri olmamız karşısında ne hissediyor? Siyasallaşmış Merkez Bankası’nın politikaları sebebiyle, duvara doğru gidiyoruz.
Türkiye’nin girişimcinin önünü açan, yeni bir stratejiye, yeni bir akla ihtiyaç var. Ortak akıl geliştirilmeli, Ekonomik ve Sosyal Konsey’den çıkacak yeni bir ekonomik kalkınma programıyla net ihracatçı sektörlerin teşvik edileceği, yerli sanayinin geliştirileceği, daha çok istihdam, daha çok ihracat, daha çok kalkınmanın teşvik edileceği bu model ile Türkiye büyük dönüşümünü gerçekleştirmeli.  Bu kapsamda en önemli noktalar sektörel kümelenme ile bölgesel kalkınma politikaları. Özellikle sektörel, bölgesel teşvik sistemi ele alınmayı bekliyor.”
 

Print Friendly, PDF & Email