TBMM’de “2011 yılı ekonomide nasıl geçti” konulu basın toplantısı düzenleyen CHP’li Umut Oran, yeni yıl için Başbakan Erdoğan’a kitap göndereceğini söyledi. Elindeki “OOOKitap” ve “10 yıldır AKP” isimli kitapları gösteren Oran, bir gazetecinin sorusu üzerine “OOOKitap”ın üzerine Erdoğan için, “Sayın Başbakan, 2012 yılında adalet sisteminin hızlanmasını, kimsenin suçsuz yere tutuklanmamasını, kul hakkının yenmemesini ve Pınarhisar Cezaevi önünde istediğiniz adaletin herkes için tecelli etmesini dilerim” yazdığını söyledi.
Hükümetin “pembe”, vatandaşın “mor” tablosunu gösterdi.
Oran, toplantıda elinde tuttuğu iki kâğıdı gösterirken, bunların hükumet üyelerinin argümanlarının yer aldığı “pembe tablo” ile vatandaşın yaşadığı “mor tablo”yu gösterdiğini anlattı. Kendisinin önerilerinin de “beyaz kâğıtta” yer aldığını ifade eden Oran, ekonomide gelinen noktaya ve vatandaşın içinde bulunduğu durumu özetledi.
Özel sektörün ekosistemi bozuk.
2011’in girişimcinin yılı olduğunu ifade eden Oran, “Türk girişimcisi, özel sektörü, hakikaten bu ülkede güzel olan ne varsa yapmış durumda” diyerek şunları söyledi:
“Türkiye son 9 ayda yüzde 9,6 oranında büyüdü. İmalat sanayi üretim hacmi 118 milyar dolara ulaştı. Makine ve teçhizat yatırımları 85 milyar dolar oldu. Bunu kim yaptı? Bunu yapan özel sektör, bunu yapan girişimci, bunu yapan bu şartlara rağmen yola devam eden insanımız. Bunda hükümetin payı ne? Şimdi ona bakarsak iş kötü. Bunda hükümetin payı yok. Türk özel sektörü bunu hükümetin zincirlerine rağmen yaptı. Çünkü özel sektörün ekosistemi bozuk. Nedir o ekosistem? Siyasi sistem, ekonomik yapı, özgürlük atmosferidir.
Botswana bizden ileride.
Heritage Vakfı tarafından açıklanan Ekonomik özgürlük endeksinde 179 ülke arasında 67. Sıradayız. Romanya, Bulgaristan, Makedonya, Botswana bizden ileride. 40’ıncı. Dünya Bankası tarafından açıklanan, Kolay İş Yapma Endeksi’ne göre 183 ülke arasında 71. Sıradayız. Tonga, Peru bizden iyi durumda. Botswana kaçıncı diye soracaksınız? 54’üncü. Yolsuzluk Endeksi’nde 61. Sıradayız. Namibya, Kosta Rika, Macaristan daha yukarıda. Botswana? Botswana gene bizi geçmiş. 32. Sırada. Otuz iki. 61 nerede 32 nerede. Botswana’yı bilen var mı? Bakın burada. Güney Afrika’nın komşusu. Ülkenin yüzde 70’i Kalahari Çölüyle kaplı. 2 Milyon insan yaşıyor. 1966 yılında kişi başına düşen geliri 70 dolarmış. Bugün 14 bin dolar. Yani Türk özel sektörü bu başarıyı neye rağmen yapmış? Botswana’dan kötü yönetilen bir ülkede, Botswana’dan kötü bir ekonomik özgürlük atmosferinde bunu yapmış. Hükümetle birlikte değil, hükümetin ayağına zincir takmasına rağmen bunu başarmış. Yani 2011 yılında hükümet tuttu, özel sektör koştu.”
Bakanın ‘sivilce’ dediği urdur, kesilmezse öldürür.
Cari açığın şu anda 65 milyar dolar olduğunu ve yıl sonunda 75 milyar dolara dayanacağının altını çizen Oran, “Türkiye’nin bugün 65 milyar dolar açığı var. Demek ki hükümet bu alanda karavana yaptı. Karavananın bedelini de halkımız ödüyor. Türkiye’nin 65 milyar dolarını bugün başka ülkeler yiyor, içiyor. Sayın Çağlayan dün dedi ki (Her güzelin bir kusuru olur, misal bir sivilcemiz var cari açık). Şimdi Sayın Bakanın sivilce dediği 65 Milyar dolar, Ur’dur kesip atılmazsa öldürür” dedi.
Halk eleştirirse doğruyu bulurlar.
Hükümetin rehavete kapılmamasını öneren Oran, 2023 yılında dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına girebilmesi için Türkiye’nin her yıl yüzde 7 büyümesi gerektiğinin altını çizerek, “2012 yılı daha iyi geçsin istiyorsak bir de Ekonomik ve Sosyal Konseyi toplayacağız. Neredeyse 3 yıldır toplanmıyor. Ekonomik ve Sosyal Konseyde reelsektörün temsilcileri var, emekçiler var, halkımız var. Halka danışmaktan, ortak akıldan korkmasınlar. Cesur olsunlar. Halk eleştirirse doğruyu bulurlar, doğruyu bulurlarsa da hem işçiler kazanır, hem işverenler kazanır hem de Türkiye kazanır”
Konuşma metni;
Sevgili Arkadaşlar,

  • Bu sene girişimciliğin yılı oldu. Türk girişimcisi, özel sektörü, hakikaten bu ülkede güzel olan ne varsa yapmış durumda.
  • Türkiye son 9 ayda yüzde 9,6 oranında büyüdü. İmalat sanayi üretim hacmi 118 milyar dolara ulaştı.  Makine ve teçhizat yatırımları 85 milyar dolar oldu.  Bunu kim yaptı? Bunu yapan özel sektör, bunu yapan girişimci, bunu yapan bu şartlara rağmen yola devam eden insanımız.
  • Bunda hükümetin payı ne? Şimdi ona bakarsak iş kötü. Bunda hükümetin payı yok. Türk özel sektörü bunu hükümetin zincirlerine rağmen yaptı. Çünkü özel sektörün ekosistemi bozuk. Nedir o ekosistem? Siyasi sistem, ekonomik yapı, özgürlük atmosferidir.
  • Heritage Vakfı tarafından açıklanan Ekonomik özgürlük endeksinde 179 ülke arasında 67. Sıradayız.  Romanya, Bulgaristan, Makedonya, Botswana bizden ileride. 40’ıncı.
  •  Dünya Bankası tarafından açıklanan, Kolay İş Yapma Endeksi’ne göre 183 ülke arasında 71. Sıradayız. Tonga, Peru bizden iyi durumda. Botswana kaçıncı diye soracaksınız? 54’üncü.
  •  Yolsuzluk Endeksi’nde 61. Sıradayız. Namibya, Kosta Rika, Macaristan daha yukarıda. Botswana?  Botswana gene bizi geçmiş. 32. Sırada. Otuz iki. 61 nerede 32 nerede..
  •  Botswana’yı bilen var mı? Bakın burada. Güney Afrika’nın komşusu. Ülkenin yüzde 70’i Kalahari Çölüyle kaplı. 2 Milyon insan yaşıyor. 1966 yılında kişi başına düşen geliri 70 dolarmış. Bugün 14 bin dolar.
  • Yani Türk özel sektörü bu başarıyı neye rağmen yapmış? Botswana’dan kötü yönetilen bir ülkede, Botswana’dan kötü bir ekonomik özgürlük atmosferinde bunu yapmış. Hükümetle birlikte değil, hükümetin ayağına zincir takmasına rağmen bunu başarmış. Yani 2011 yılında hükümet tuttu, özel sektör koştu.
  1. 1.  MAKROEKONOMİK GÖSTERGELER 

Arkadaşlar, 

  • Özel sektör bunları yaparken hükümet ne yaptı? Makroekonomik göstergelere bakalım.

a)    Cari açık

  • 2006 yılında Orta Vadeli Programda aynen şöyle yazıyor: “Orta vadede yurtiçi üretimin ithalat bağımlılığının azaltılması amacıyla, sanayide kullanılan ithal ara girdilerin, yurt içinde üretilmesini sağlayacak politikalar geliştirilecektir.”
  • 5 yıl önce bunu diyorlar. 5 yıl sonra ne oldu? Cari Açık şu an 65 milyar dolar. Yıl sonunda 75 milyar dolara dayanacak. Cari açık nedir? Döviz Giderinin döviz gelirinden fazla olmasıdır. Türkiye’nin bugün 65 milyar dolar açığı var. Demek ki hükümet bu alanda karavana yaptı. Karavananın bedelini de halkımız ödüyor. Türkiye’nin 65 milyar dolarını bugün başka ülkeler yiyor, içiyor.
  • Cari açığı yüksek ülkelere bakıyoruz. Mesela Amerika. Cari açığının gayri safi yurt içi hasılaya oranı ne? Yüzde 3,1. Hindistan? 3,5. Kriz içerisinde debelenen Yunanistan? Yüzde 8,4. Peki Türkiye? Yüzde 9,8.
  • Sayın Çağlayan dün dedi ki “Her güzelin bir kusuru olur, misal bir sivilcemiz var cari açık” Şimdi Sayın Bakanın sivilce dediği 65 Milyar dolar. 65 milyar dolar dünyadaki 100 ülkenin gayri safi yurt içi hasılasından fazla. Mesela Slovenya’nın gayri safi yurt içi hasılası 56 milyar dolar.
  • Kırgızistan’ın Gayri Safi Yurt İçi Hasılası 12 milyar dolar. Üstüne Bosna’yı eklersek ediyor toplamda 44 milyar dolar. Bir de Ermenistan’ı eklersek oluyor 60 milyar dolar. Sayın Bakanın sivilcesi öyle bir sivilce ki üç ülkenin toplam Gayri safi yurt içi hasılasından fazla. Buna sivilce denmez, habis ur denir, kanser denir adamı   komaya sokar.

b)   Borç Stoku

  • İkinci sorun  borç stoku. Bugün Toplam borcun GSYH’ye oranı yüzde 42,9. 2001 yılından 1986 yılına kadar geriye gidin. Bu rakama ulaştığı tek bir sene yok.  Yani borç stokumuz yüksek. Bu borcun finansmanı da önümüzdeki dönem büyük bir sorun olarak devam edecek.
  • Bir başka ilginç gösterge. 1923’den 2002 yılına kadar toplam borç stokumuz 241 milyar TL. 79 senede neler oldu? Ülkenin bütün ekonomisi kuruldu. Üniversiteler açıldı, Keban, Karakaya, Oymapınar gibi tonla baraj yapıldı. Bütün elektrik alt yapısı halledildi. Toplu iğne üretemeyen ülke F-16 üretmeye başladı. Memleketin her tarafında okul kuruldu, her yere su gitti, telefon gitti, internet gitti. Toplam borç? 241 milyar.
  • Peki 2002’den 2011 yılına kadar 9 senede ne kadar borç yaptılar? 270 milyar. Toplam borcumuz 511 milyar TL’ye çıkmış. 80 senede sıfırdan ülke kurduk 240 milyar, 9 senede Allah aşkına duble yolla, TOKİ projesi dışında ne var?

c)    Faiz oranları, döviz kuru, enflasyon
Arkadaşlar,

  • 2011 Yılında AKP borç stoku sorunu çözmek için sıcak paraya bel bağladı. Faiz oranlarının yükselmesini teşvik etti.
  • Bakın çok net: AB Merkez Bankası faiz oranını %1’e indirdi,  Merkez Bankamız ise faiz oranını %12,5’da tutuyor. Yani AKP, 12 kat fazla para ödeyerek borç alabiliyor. Neden? Çünkü hükümet Türkiye’yi ancak borçlanarak yönetebiliyor.
  • Bunun sonucunda ne oldu? Önümüzdeki dönem cari açık daha fazla artmasın, borç yükü ağırlaşmasın diye döviz kuru arttı. Türkiye’nin parası dolar karşısında yüzde 30 değer kaybetti. Yani 100 liramız varsa 70 lira oldu. Fakirleştik.
  • Ne oldu? Hükümet hemen ÖTV ve KDV zamları yaptı. Doğalgaza, elektriğe yapılan zamla hükümetin hatasını vatandaş ödedi. Temel girdilere zam yapınca da enflasyon canavarı hortladı. Kasım ayında TÜFE 2010 Aralık ayına göre %9,82 yükseldi.  ÜFE 2010 Aralık ayına göre çift haneye ulaştı ve %12,20 oldu.
  • Çok ilginç bir veri daha var. Hükümetin uyguladığı açık enflasyon hedeflemesi kriz yılları hariç hiç tutmadı. 2006’da yüzde 5 dediler iki kat sapmayla 9,7 oldu. 2007 yılında 4 dediler iki kattan fazla sapmayla 8,4 oldu. 2008 yılında yüzde 4 dediler 10,1 oldu. 2011 yılında 5,5 dediler 10 olacak. Hepsi karavana. Yani hükümet hiçbir şeyi öngöremiyor.
  • Peki hükümet ne diyordu? CHP gelirse dolar artar, faiz artar, enflasyon yükselir. Şimdi ne oldu? AKP 12 Haziran seçimlerinde geldi, dolar arttı mı? Arttı. Faiz arttı mı? Arttı. Enflasyon zombi gibi mezarından kalktı mı? Kalktı. Demek ki AKP bu işi beceremiyor.  Hiçbir şeyi öngöremiyor, öngöremediği için de önlem alamıyor.
  1.  2.  VATANDAŞA ETKİSİ

Sevgili Arkadaşlar,

  • Şimdi şunu sormak lazım, hükümetin bakanları, bakan mı bakar kör mü? Teşhis edemiyorlar, öngöremiyorlar, tedaviyi de yapamıyorlar. Hasta  yatakta yatıyor.
  • Hasta yatakta nasıl yatıyor? Bakın Vatandaşın geliri azaldı. Cüzdanı daraldı. Vatandaş 2010 yılına göre fakirleşti.
  • Bakın 2011 ocak ayında bir işçi 658 lira yani 438 dolar asgari ücret alıyordu.
  • 2012 yılında ise bir işçi 677 TL yani 376 dolar asgari ücret alacak. Enflasyon yüzde 10 artmış ama asgari ücret yüzde 17 azalmış. Vatandaşın 62 doları gitmiş.
  • Şimdi 62 doları kimse küçümsemesin. 62 dolar ne demek? 62 Dolar 117 TL demek. Yani 5 kilo tereyağı, 7 kilo beyaz peynir, 234 ekmek demek. Vatandaşın evladının yiyeceği 234 ekmek bugün hükümet yüzünden uçmuş.
  • Başka ne olmuş? Vatandaşın maaşına yüzde 3 zam yapılmış, emekliye yüzde dört zam yapılmış ama enflasyon yüzde 10. Yani malların fiyatı yüzde 10 artmış oysa vatandaşın maaşı yüzde 3 artmış. Demek ki vatandaş 7 puan fakirleşmiş.
  •  Şimdi genele değil de temel mamullere bakalım. Ekmek 7,21, Buğday unu 9,94, Kaşar peyniri 10,59, su yüzde 15, mazot 23,26 pahalanmış. Vatandaşa ise 3-4 puan zam yapılmış.
  • Bu ne demek? 2011 yılında hükümetin öngörüşsüzlüğü yüzünden, halkımız daha az ekmek yiyecek, daha az peynir tüketecek, daha çok su faturası ödeyecek demek.
  • Daha büyük bir sorun daha var. Bu dönemde hanehalkının borcu da arttı. 2003 yılında hanehalkı borcu 13,4 milyar TL idi bugün 236 milyar TL oldu.
  • Borç stokunun büyümesi ile ailelerin ellerine geçen gelir içinde borçların payı da 2003’den 2011 yılının Eylül ayına kadar yüzde 596 oranında arttı.
  • 2003 yılı sonunda Borcun hane halkı Gelirine oranı yüzde 7,5 iken, 2011 yılının Eylül ayında bu oran yüzde 44,7’ye yükseldi. 2003 yılında faiz ödemelerinin hanehalkı gelirine oranı %2,1 iken, Eylül 2011’de oran %4,2 olmuş, yani iki kat arttı.
  • Hükümetin iddiasının aksine, hem insanların borcu arttı, hem borcunun gelire olan oranı arttı, hem de faiz ödemesi arttı. Dolayısıyla halkımız artık daha borçlu, daha az gelire sahip ve daha çok borç döndürmeye çalışıyor.
  1.  3.  2012 YILI ÖNGÖRÜLERİMİZ

Değerli Arkadaşlar,

  • Özel sektörün olağanüstü gayreti ve atılımıyla bu yıl büyüme oranı iyi oldu. Ama bu gelecek sene tekrarlanamaz.
  •  Türkiye gelecek seneye çok büyük kırılganlıklarla giriyor. Cari açık,enflasyon, borç stoku ve hanehalkının borç oranları. Alarm zilleri çalıyor.
  • Önce vatandaşı uyarıyorum. 2012 yılında dövizle borç almasınlar. Şimdiden önlemlerini alsınlar, gelecek sene zor geçecek.
  • Kobiler, girişimciler yeni pazarlar bulmaya gayret etsinler. Dövizle yatırım yapmasınlar, borçlanmasınlar, ihracatta ürün çeşitliliğine gitsinler.
  • Gelecek sene Avrupa pazarı daralacak, 1 Ocak 2012 tarihinde Rusya, Beyaz Rusya ve Kazakistan ortak pazara geçecek, Ortadoğu sorunlarıyla boğuşmaya devam edecek. Bu ne demek? Mal satabileceğimiz pazarlar daralıyor demek. Yani? Gelecek sene bu kadar büyüyemeyeceğiz. Daha pahalıya, daha az oranda, daha kısa vadeli borç bulacağız.
  •  Hükümetin pembe tablosu burada. Bakın ne güzel, çoştuk, uçuyoruz, turbo taktık gidiyoruz diye yazıyor.
  • Burada da gerçeğin mosmor kağıdı var. Cari açık yüksek, enflasyon yüksek, öngörüler tutmuyor, borcun finansmanı büyük bir sorun olarak burada yazıyor.
  • Yani 2012 yılı emekçiler, dar gelirliler ve kobiler için kriz yılı olacak. Herkes kemerini ona göre ayarlasın. Türbulansa doğru uçuyoruz.
  1. 4.  SONUÇ
  • Bu kapsamda diyorum ki:

–     Sorunları çözmesi gereken hükümet rehavette.  Büyüme oranları onu rahatlattı. Reform programından saptı.
–     Eğer 2023 yılında dünyanın ilk 10 ekonomisinden biri olacaksak her sene yüzde 7 büyümemiz lazım.  Bu oranı yakalamak için ne yapılmalı? Yüksek kaliteli, nitelikli, katma değerli ürünler üretmemiz lazım. İleri teknoloji üretiminde dünyada 42. Sıradayız.  Almanya’da çalışan bir kişi 85 bin dolar katma değer üretiyor, Türkiye’de 32.000 dolar.
–       88 yıldır Cumhuriyet var, 10 yıldır AKP var. Cumhuriyet tarihinin 9’da birinde devlet AKP tarafından yönetildi. Bugün hala bölgeler arasındaki gelişmişlik farkı devam ediyor mu? Ediyor. Gelir adaletsizliği derinleşti mi? Derinleşti. Bugün hala yapısal sorunlar var mı? Var.
–       Hükümete buradan diyorum ki: gelir adaletsizliğini düzeltmede ilk aşama olarak asgari ücrette vergiyi düşürün. Bugün asgari ücretin üzerinde yüzde 40’a yakın vergi yükü var. Ne kadar düşürseniz kardır.  Aradaki fark emekçinin cüzdanına katkı olsun. O parayı devlete vereceğine çocuğuna versin. Bunun ekonomiye bütçe dengesini bozacak bir maliyeti yoktur. Çünkü bu parayı işçimiz zaten tasarruf edemez. Zorunlu harcamaları için bu parayı kullanacak, evine ekmek götürecek. Devlet de KDV, kurumlar vergisi ve gelir vergisi olarak bu parayı tahsil edecek.
–       Hükümete bir önerim daha var:  ikinci nesil reformları acilen yapmamız lazım. Nedir o reformlar? Eğitim olmadan nitelikli, kaliteli, yüksek katma değerli ürün filan üretilemez. Eğitim reformunu gündeme getirmemiz lazım.
–       OECD verilerine göre, bir öğrencinin 6-15 yaşları arasındaki eğitimi için, biz, öğrenci başına 13 bin dolar harcıyoruz, Polonya 40 bin dolar harcıyor. Polonya ile rekabet edeceksek bu seviyeye çıkmamız lazım. Yoksa ne olur? Yoksa Botswana’nın ismi önümüzde plaka gibi durur.
–       Bir başka reform alanı demokrasi. Şimdi demokrasi adalet demek. Adalet olmazsa adil rekabet olmaz. O zaman adaleti güçlendirmemiz lazım. Bugün ortalama bir dava 2 yıl sürüyor. Ortalama bir davanın 2 yıl sürdüğü bir ülke ekonomik alanda ilerleyemez. Ben zararımı 2 yıl sonra tazmin edeceksem, ekonomi dönmez. Gayri meşru yollar çoğalır.  Demokrasi kalitesini güçlendireceksek, adalet sistemini güçlendireceğiz.
–       2012 yılı daha iyi geçsin istiyorsak bir de Ekonomik ve Sosyal Konseyi toplayacağız. Neredeyse 3 yıldır toplanmıyor. Ekonomik ve Sosyal Konseyde reelsektörün temsilcileri var, emekçiler var, halkımız var. Halka danışmaktan, ortak akıldan korkmasınlar. Cesur olsunlar. Halk eleştirirse doğruyu bulurlar, doğruyu bulurlarsa da hem işçiler kazanır, hem işverenler kazanır hem de Türkiye kazanır.
Değerli arkadaşlar,
–        Demokrasi ekonomik zenginliğin temelidir. Neden? Demokrasi varsa hukukun üstünlüğü var. Hukukun üstünlüğü varsa adil rekabet var. Adil rekabet varsa verimlilik var. Verimlilik varsa zenginlik var, bereket var, mutluluk var. Demokrasinin üstüne titreyeceğiz. Hükümet bu alandaki reformları hızla yapmalı.
–       Demokrasi kalitemizi güçlendirmek için de hükümetin bazı şeylere alışması lazım. Mesela bu dünyada muhalifler de var.  Artık muhaliflere alışsınlar. Farklı fikirler zenginliktir. Şiirler terör eylemi değil sanattır.
–       Ben yeni yılda sayın Başbakana iki kitap hediye etmek istiyorum. Bombadır diye kabul etmemesinden çekiniyorum. Sayın Başbakan korkmasın, kitaplar bomba değildir. Rahat olsun. Birincisi ekonomiyi öğrenmesi için Orhan Bursalı’nın bu güzel kitabı. İkincisi de demokrasiyi öğrenmesi için Ahmet Şık’ın Kitabı. İyi günlerde kullansın.
–       Son olarak hepinize iyi, güzel bir yıl diliyor, demokrasinin güçlendiği, ekonominin geliştiği, Türkiye’deki adaletsizliklerin yok olduğu yepyeni bir yıl diliyorum.
Kağıtlar;
Pembekagit
Morkagit
Beyazkağıt
BOTSWANA
Tablolar
 
 
 
 
 
 
 
 

Print Friendly, PDF & Email