Türkiye-AB KPK Eş Başkan Yardımcısı,  CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy tarafından gündeme getirilen ve yarın (22 Aralık 2011) görüşülecek olan Ermeni Soykırımı iddiasını tanımayanların cezalandırılmasına ilişkin yasa tasarısıyla ilgili olarak şu açıklamayı yaptı:
“TBMM’de temsil edilsin edilmesin bütün siyasi partiler, sivil toplum örgütleri ve iş dünyası şunu hatırlasın, Ermeni Soykırımının tanınmasına yönelik ilk yasa çıktığı zaman önce tepki gösterdik, sonra unuttuk. Bu sefer, ifade hürriyetine büyük bir darbe vuracak, Fransa’nın alacağı bu anti demokratik karar sonrasında bu işin peşini bırakmayalım. Hem siyasi partiler, hem sivil toplum örgütleri hem de iş dünyası olarak gereken siyasi ve ticari yaptırımı kararlı bir şekilde uygulayalım. CHP olarak biz bunun takipçisi olacağız.
Çünkü bakınca görüyoruz ki aydınlanmanın büyük simalarının çıktığı, Diderot’ların, Descartes’ların Fransası bugün kendi tarihini unutmuş gibi. Fransa’da düşünce özgürlüğüne vurulabilecek en büyük darbe ile karşı karşıyayız. Hani nerede, “Savunduğunuz fikre katılmıyorum ama onu savunabilmeniz için canımı bile verebilirim” diyen Voltaire’in Fransası? Tartıştığımız konu 1915 olayları değil, bugün Fransa’nın hâlâ demokratik bir ülke olup olmadığıdır. Eğer Fransa bir fikri kabul etmeyenlerin cezalandırıldığı bir ülke haline geldiyse, Voltaire’in kemiklerinin üstünden Goebels’in sürdüğü bir panzerle geçiliyor demektir. Fransa bugün tarihinin üstünden tankla geçmektedir.
Fikir ve düşünce özgürlüğü, bütün fikirlerin özgürce tartışılabildiği bir toplumsal yapıyı ifade eder. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10. Maddesi’ne baktığımızda burada bazı fikirlerin devlet tarafından yasaklanması, bunların yaptırıma maruz kalmasını bulabilir miyiz? Tersine, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin yerleşik içtihadı ‘toplum tarafından kabul edilmeyen, radikal hatta toplumda infial uyandıracak fikirler dahi bu hürriyetin koruma alanı içerisindedir’ diyor. Şimdi Fransa, 1915 olaylarını tartışanları, buna hukuki veya tarihi bir nitelemede bulunmak isteyenleri cezalandırmaya çalışıyor.  Bu yasa geçerse Fransa Voltaire’i derin bir sessizliğe gömer, utancından konuşamaz hale getirir.
Avrupa’nın ilerici, sosyal demokrat, özgürlükçü güçleri, her neye inanırsa inansın bu faşizan, baskıcı, tek görüşçü anlayışa karşı çıkmalıdır. Fransızlardan da, Fransa’ya yakışır bir biçimde hareket etmelerini ve 26 Ağustos 1789’da verdikleri bir sözü tutmalarını bekliyoruz: “Hiç kimse, kamu düzenine zarar vermedikçe, görüşleri, inançları veya siyasi görüşleri sebebiyle cezalandırılamaz.”
Fransa eğer hâlâ aydınlanmanın Fransa’sı ise, bugün bir tercih yapmalıdır, biz bu tercihin demokrasiden yana olmasını istiyoruz. Dünyadaki tüm demokratik güçleri de bu özgürlük mücadelesinde bizimle aynı safa davet ediyoruz.”
 

Print Friendly, PDF & Email