CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran, depremzedelere dağıtılmak üzere Van’a gönderilen ve Karayolları deposunda bekletilirken çıkan yangında yardım malzemelerinin yok olmasıyla ilgili olarak şu açıklamayı yaptı:
Yanan yardımlar değil, hükümetin itibarıdır
“8 tır dolusu yardımın yerleştirildiği ve İl Afet Kriz Merkezi’ne tahsis edilen bir depoda çıkan yangında, halkımızın dişinden tırnağından arttırarak gönderdiği yardımlar ne yazık ki yok oldu. Bu zamana kadar gördüğümüz akıl almaz tablonun sonunda gerçekleşen bu olay Türkiye’yi derin bir üzüntüye boğmuş durumdadır. Şu açıkça söylenebilir, bu yangında yanan halkın yaptığı yardımlar değil, hükümetin itibarıdır. Deprem sonrasında afeti koordine edemeyen, yardım götüremeyen, eli ayağı bağlanan hükümet nihayetinde halkın gönderdiği yardımları bile koruyamamıştır.
Bugün Türkiye’nin bir milyon kişilik koca bir şehri, afetten sonra kaderine terk edilmiş durumda.
Deprem olduğu zaman ilk anda hükümet yardımları kabul etmek yerine, ‘potansiyelimizi görmek istiyoruz’ diye reddetti. Bedelini halkımız ödedi.
Yıllarca gelen deprem vergilerini afet durumunda gereken malzemelere değil, TOKİ projelerine yatırdılar, bunun bedelini kış günü yazlık çadırda kalarak gene halkımız ödedi.
Hükümet ihtiyaçları karşılayamadı, insanları doğru düzgün kontrol yapmadan evlerine gönderdi, bunun bedelini ilk artçı sarsıntıda yine halkımız ödedi.
Partizanca davrandılar, hem afet koordinasyonunda hem de yardımların dağıtımında kendi partililerini kayırdılar, bunun bedelini eline yardım ulaşmayan insanımız ödedi.
En sonunda depremden kurtulanlar, açlıktan kurtulamadı, küçücük çocuklarımızı kaybettik. Hükümetin beceriksizliğinin bütün faturasını Türkiye ödüyor.
Bugün, sanki Van’da bu acılar yokmuş gibi yaşayamayız. Van’da koca bir şehir, hâlâ afet koşullarında yaşıyor, hâlâ yeterli yardımı alamıyor, hâlâ devletinin varlığını hissetmiyor.
Türk Tabipler Birliği raporuna göre, şehirde kalan 100 bin kişiden 82 bini hâlâ çadır kentlerde barınamıyor. Çadır kentlerde barınan 18 bin insanımızın da ihtiyaçları karşılanmıyor. Halen kışlık giysisi olmayan, düzenli yemeğe ulaşamayan çok büyük bir nüfus var. İlk depremden 36 gün geçmesine rağmen tuvaletler, temizlik için gereken araçlar sağlanmış değil. Yurttaşlarımız temel ihtiyaçlarını karşılamak için gereken psikolojik destek ve ekonomik kaynaklardan mahrum.
Bu esnada ne oluyor? Hükümet gerçeklerin üstünü kapatmak istiyor. Bir muhabirin Yeşilköy Çiroz Kampı’nda depremzedelerle röportaj yapmak istemesi “Sansasyonel haberlerin topluma yansıtılmaması” gerekçesiyle İstanbul Valiliği tarafından reddediliyor. Bunun adı sansürdür. Kamuoyunun haber alma hakkı, depremzedelerin de dertlerini Türkiye ile paylaşma hakkı ellerinden alınmıştır.
Karacaoğlan bir şiirinde diyor ki “Üç derdim var, birbirinden seçilmez, bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm”. Bugün Van halkının üç derdi var birbirinden seçilmiyor. Yaşadığı, doğduğu toprakları terk edenlerin ayrılık acısı, kalanların yoksulluk acısı, kaybettikleri dostları, arkadaşları ve akrabalarının ölüm acısı.  Ancak daha vahim bir acı daha var, Sessizlik. 100.000 insanın kaderi, bu hükümetin beceriksiz ellerinde sessizlik içerisinde solup gidiyor.
Bu koordinasyonu sağlayamayan bakanlar acilen görevden alınmalı. Hükümet oynadığı ‘cambaza bak oyununu’ terk edip, bu acil soruna odaklanmalı. Türkiye, Van’ı kaderine terk etmediğini göstermek zorundadır.”

Print Friendly, PDF & Email