17 Ağustos depreminin 12. yılında CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran halkımızın acısını bir kez daha paylaştı ve halkımızın afetler konusunda kaderine terk edilmesini eleştirdi. Oran sözlerine şöyle devam etti: “Her yıl GSMH’nin ortalama yüzde 3 ile yüzde 7‘si  deprem ve afet zararlarını karşılamaya harcanmakta. Oluşan her yıkıcı depremden sonra  ‘fay’ ve ‘depremin büyüklüğü’ tartışmaları depremin gerçek boyutunu ‘maskeliyor’, çözüm için adımlar atılmıyor ve halk kaderine bırakılıyor.

 

Türkiye Deprem Haritası’na göre ülkemizin yüzde 92’si deprem bölgesi, nüfusumuzun %95’i deprem riski altında olmasına rağmen halen  ‘Ulusal Deprem Stratejimizi ve Afet Yönetimi Stratejik Planımızı’ yok. Bir an önce bu stratejileri ve planları yapıp, hayata geçirmeliyiz. ”

 Marmara bölgesini vuran ve Türkiye’yi derin acılara boğan ve herkesi uykuda yakalayan 7.4 büyüklüğündeki deprem Kocaeli, Sakarya, Yalova,  İstanbul ve Düzce illeri olmak üzere tüm Marmara bölgesini etkiledi. 17 Ağustos Depremi’nin üzerinden 12 yıl geçti ama izleri hâlâ silinemedi. On sekiz bine yakın can alan, 30 bin’den fazla insanımızı sakat, yüz binlerce kişiyi evsiz bırakan asrın felaketi toplumda bıraktığı derin izlerin yanı sıra, alınması gereken büyük dersler de bıraktı.
Depremden sonra, binaların teknik sorumluları ile müteahhitlerin yasal sorumlulukları yıllarca tartışma konusu oldu. Açılan davalar belirsizlik nedeniyle uzun süre sonuçlanmayınca, 7.5 yıllık yasal süre 2008 yılı Şubat ayında doldu ve zaman aşımı nedeniyle karara bağlanamadan düştü. Kocaeli’nde açılan 900 davadan sadece 60’ı mahkumiyetle sonuçlandı. Bunların büyük bölümü para cezasına çevrildi. Sadece 9 kişi de hapis cezasına çarptırıldı.
Deprem sorunu, her oluşan yıkıcı depremden sonra, ülke gündemine İstanbul bağlamında ‘fay’ ve ‘depremin büyüklüğü’ tartışmaları gibi depremin gerçek boyutunu ‘maskeleyerek’ gelmekte, bir süre sonra unutulmaktadır.  Siyasal iktidarlarca uygulanan rant politikaları ülkeyi sadece deprem ülkesi değil, afet ülkesine de dönüştürmüştür. Bunun ekonomik sonucu olarak her yıl GSMH’nin ortalama yüzde 3 ile yüzde 7‘si  deprem ve afet zararlarını karşılamaya harcanmaktadır.
Özellikle AKP iktidarı döneminde de bir çok laf kalabalığı ve yapılan oluşumlara rağmen ülkemizdeki deprem tehlike ve riskinin büyüklüğü ile orantılı doğru politikalar geliştirilmemiştir. AKP iktidarı imar yasasını, afetler yasasını ve yerel yönetimler yasasını hala sağlıklı bir şekilde düzenleyememiştir.
TMMOB’nin doğru bir şekilde tanımladığı, tüm bilim insanları ve bilimsel kuruluşların dile getirildiği gibi, deprem öncesi, deprem sırası ve sonrasında yapılacak çalışmalara ilişkin kamu ve toplum yararını temel alan sağlıklı ve doyurucu bir Ulusal Deprem Stratejisi, Türkiye Deprem Master Planı ve Afet Yönetimi Stratejik Planı oluşturulmalıdır.
Bunun yanı sıra,  yapı denetimi uygulamasını yönlendiren kararlar, ilgili bütün kurum ve kuruluşların katılımıyla oluşturulmalıdır. İmar, Yapı, Dönüşüm Alanları, Yapı Denetim ve Afet Yasaları; TMMOB ve bağlı ilgili Odalar, üniversiteler ve ilgili kesimlerin katılımıyla düzenlenmeli; bu kuruluşlar mevzuat süreçlerinin asli unsurları olarak tanınmalıdır.
Yine, Mevcut Yapı Denetim Yasasının öngördüğü, ticari yanı ağır basan yapı denetim şirketi modeli yerine; uzmanlık ve ahlaki niteliklere sahip yapı denetçilerinin etkinliğine dayalı, meslek odalarının sürece etkin katılımını sağlayacak yeni bir planlama, tasarım, üretim ve denetim süreci modeli benimsenmeli. Mevcut yasa iptal edilerek yeni bir yasa çıkarılmalı; 3194 sayılı İmar Yasası ve bağlı ikincil mevzuat, söz konusu model esas alınarak yeniden düzenlenmelidir.
Bütün kamu yapıları yasa kapsamına alınmalı; TOKİ, KİPTAŞ v.b. kuruluşların inşaatlarının denetimi yeni yapı denetim sistemine dahil edilmelidir.
Bina ve doğal eki mekanik tesisatının tasarım, üretim ve bakımında üretenler ve denetleyenler MMO tarafından belgelendirilmiş konunun uzmanı mühendisler olmalı, bu husus bütün yasal düzenlemeler ve Yapı Denetimi Yasasında yer almalıdır.
I. ve II. sınıf gayri sıhhi müesseseler kapsamındaki endüstriyel tesislerin birbirlerine güvenlik–yaklaşma mesafeleri konusunda gerekli çalışmalar yapılarak standart ve koşullar imar mevzuatına aktarılmalı; bu mesafeler içindeki alanlar Bakanlar Kurulu Kararı ile “afet bölgesi”, “yapı yasaklı alan” ilan edilmelidir.
Okullar, hastaneler başta olmak üzere kamu yapılarının depreme karşı güvenli olup olmadıklarının konunun uzmanı mühendisler tarafından tespitine yönelik çalışmalarda üniversiteler, TMMOB’ye bağlı ilgili Odalar ve Belediyeler yer almalıdır.
Sağlık, su, yağmur suyu, atık-sıcak-kızgın su, buhar, kızgın yağ, ısıtma, soğutma, asansör, doğalgaz, LPG, sanayi gazı, yakıt, acil durum, ışıklandırma, yangın, elektrik, yalıtım, güvenlik, depolama, havuz, iletişim ve ulaştırmaya ilişkin tüm tesisat uygulamaları deprem, acil ve afet durumları açısından incelenmeli, TMMOB’ye bağlı ilgili odalar eğitim, belgelendirme ve denetim süreçlerine tabi olmalıdır.
Doğalgaz, elektrik, ısıtma kazanları, jeneratörler ve gaz tesisatları için erken uyarıcı ve gaz ve akım kesici sistemler uygulanmalı, denetimleri meslek odalarınca yürütülmeli.

Doğalgaz firmalarının MMO’dan yetki belgeli mühendislerle çalışması sağlanmalı; doğalgaz projeleri ve montaj denetimleri MMO’nun mesleki denetiminden geçirilmelidir. Ayrıca, Yapı Sigortası ve Mesleki Sorumluluk Sigortası sistemine bir an önce geçilmelidir.
Bir deprem ülkesinde, depreme karşı tedbirler almak, hazırlıklı olmak sadece kurumlar oluşturmak, bazı çalışmalar yapmakla sınırlı kalmamalıdır.  Bu ancak büyük bir bilimsel proje hazırlamakla sağlanabilir. Deprem planları siyasal iktidarın bir parçası yada çalışması değil, bilimsel, özerk ve ulusal bir planın parçası olarak düşünülmek zorundadır.
9 yıldır iktidarda olan AKP hükümeti, ne bilimsel kuruluşların ne de meslek odalarının görüşlerine kulak vermiştir. Bundan sonra da sağlıklı ve ulusal çapta tedbirler alamayacağı açık bir gerçektir.
AKP iktidarı ülkemizin talihsizliklerinden biridir. AKP iktidarı sürdükçe, depremin ülkemize çok bedeller ödeteceği bir gerçektir.
Depremlerde yaşamlarını yitiren vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, yakınlarına sabır diliyoruz.
Saygılarımla,
Umut Oran
Genel Başkan Yardımcısı
İstanbul Milletvekili

Print Friendly, PDF & Email