20 Temmuz 1974 sabahı başlayan Kıbrıs Barış Harekâtı’nın 37’nci Yıldönümü Kıbrıs Türkleri için yeniden doğuş veya yaşama dönüş anlamı taşımaktadır. Türkiye Cumhuriyeti’nin desteği ile bağımsızlığını ilan eden ve Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni kuran Kıbrıs Halkı’nın en anlamlı günü olan Barış ve Özgürlük Bayramı’nı, şahsım ve partim adına en içten dileklerimle kutluyorum.
Özgürlüğün anlamını çok iyi bilen bu saygın halkın dostu ve müttefiki olmak bizim için ayrı bir önem taşımaktadır. Tarih boyunca gönül birliği içerisinde olduğumuz Kıbrıs Halkı’nın, uluslararası tüm kısıtlama ve baskılara rağmen verdikleri onurlu mücadelelerinde dün olduğu gibi bugünde yanlarında yer alacağız. Haksız yere uygulanan birçok ambargoya rağmen her geçen gün önemli bir ekonomik güce kavuşan Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni birçok ülkenin görmezden gelmeye çalışmasının hiç bir anlamı yoktur.
Kıbrıs da birbirine eşit iki halk, iki demokrasi ve iki devlet vardır. Uluslararası toplumun bu gerçekleri görmesi, eşit hakka sahip olan iki devletinin varlığını kabul etmesi gerekir. Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne uygulanan haksız ambargonun bir an önce kaldırılması için Cumhuriyet Halk Partisi olarak uluslararası lobi çalışmalarımıza büyük bir hassasiyetle devam edeceğiz. Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tam bağımsızlığı partimizin önemli önceliklerinden biridir.
Kıbrıslı kardeşlerimizin haklı davası için canı pahasına savaşan aziz şehitlerimizi rahmet ve minnetle, gazilerimizi de şükran ve saygıyla anıyorum.
Umut ORAN
CHP Genel Başkan Yardımcısı
İstanbul Milletvekili
Özgür ve Bağımsız Kıbrıs'ın En Anlamlı Gününü Kutluyorum

Kıbrıs Türk halkı Türkiye Cumhuriyetine minnettardır.
Kosova bağımsızlığını ilan ettiği zaman Türkiye Kosova’yı tanıyarak çok büyük bir tuzağa düştü. Nasıl Azerbaycan Dağlık Karabağ sorunu yüzünden Kıbrıs’ı tanımadıysa bizim de Kosova’yı tanımamamız gerekirdi. Büyük bir diplomatik hata yapıldı.
Kosova’yı Sırbistan, Yunanistan, Güney Kıbrıs ve Rusya tanımadı. Bu tabloya bakınca akla kültür birliği geliyor; çünkü hepsi Ortodoks ve bu dört ülke arasında “Orthodox Brothers” denilen bir birlik var; ama kimse kültür, din birliğine göre hareket etmez. Diplomaside konuşan tek ortaklık çıkar ortaklığıdır.
Zaten bu dört ülkenin de özerklik ve bağımsızlık konularıyla ilgili sorunları ciddi boyutta.
1. Yunanistan-GKRY; Kıbrıs sorunundan dolayı Kosova’yı tanımadılar.
2. Rusya; KKTC’yi de Kosova’yı da tanımıyor. Putin Avrupa’yı çifte standart uygulamakla suçladı çünkü 40 yıldır KKTC’yi tanımayan Avrupa – Amerika Kosova’yı hemen tanıdı. Rusya, Kosova ve KKTC örneklerinin kendi topraklarında yaşayan Çeçenler için örnek teşkil edebileceği endişesi taşıyor.
Türkiye Kosova’yı neden tanıdı? Kültür, din birliği gibi nedenlerle ve İslam dünyasının lideri olma hayaliyle Kosova doğal olarak tanındı. Ayrıca Bosna Savaşından kalan Sırp düşmanlığı da var.
Halbuki kimse düşünemedi Rusya Çeçen sıkıntısından dolayı hiçbir özerk devletin bağımsızlığını kabul etmiyor, Türkiye’de de aynı şekilde Kürtlerle sorun yok mu? Var. Tamamen duygusal, Genel Başkanımızın da dediği gibi uluslararası politikada romantik hareket edildi ve hala da devam ediliyor. Kosova bağımsızlığını ilan edeli üç yılı geçiyor hala aynı tas aynı hamam. Gün gelir aynı şeyler başımıza gelirse geçmişte verdiğimiz yanlış kararların çok sıkıntısını çekeriz.
Dış politikada komşulardan, aynı dinden ve ırktan olduğun ülkelerden destek alınır ama önemli olan her zaman ülkenin çıkarıdır. Ümmet değil millet devleti olduğumuza göre öncelikle Müslüman ülkelerle değil ülkemizin çıkarımızı gözeten ülkelerle birlikte hareket etmeliyiz.
* Azerbaycan Kosova’nın bağımsızlığı tanımayacağını ve hukuka aykırı bulduğunu söyledi ama en sonunda olumlu/olumsuz oy kullanmadan tarafsız kalmak istediğini belirtti.
KKTC şu an bağımsız ve tanınan bir devlet olmalıydı, bu büyük bir ayıptır; Kosova ile Arnavutluk, GKRY ile Yunanistan nasıl ise KKTC ile Türkiye de aynıdır! KKTC’yi kabul etmeyen ülkelerin izinden giderek Kosova’yı tanıdık ve Kıbrıslı kardeşlerimize yapılan haksızlığa sessiz kaldık.
Keşke diğer Müslüman ülkelere gösterilen hassasiyet Kıbrıs’a da gösterilse. Osmanlı’nın Kıbrıs’ı İngilizlere bıraktığı gibi biz de Kıbrıs’ı başkalarına yem etmeyelim, onları savunalım. Ülke şerefi milletin başbakanına “one minute” diyerek kurtarılmaz! Gerçekten savunmak istiyorsak uluslararası ilişkiler ve hukukta tavrımızı koyarak bunu göstermeliyiz.