Eski Bolu Ticaret ve Sanayi Odası Meclis başkanı ve Avrupa Tekstil hazır giyim Federasyonu yönetim kurulu üyesi Umut Oran yerel ve ulusal gündemi Bolu Olay gazetesi imtiyaz sahibi Erhan Beykoz’a değerlendirdi.
Karacasu Jeo Termal tesisleri ihalesinin iptal kararını Bolu için büyük bir kayıp olarak nitelendiren Oran;“AİBÜ Rektörlüğü konusunda Sayın Cumhurbaşkanımız İzzet Baysal Vakfı başkanı Ahmet Baysal’ın değerlendirmelerini dikkate almalıydı, Sayın Baysal’ın endişelerine aynen katılıyorum” dedi.
Amerika birleşik devletlerinden Avrupa’ya kadar birçok ülkenin 1 numaralı gündeminin küresel kriz olduğunu Türkiye’nin ise yaratılan sanal gündemler yüzünden bir türlü gerçek sorunlarıyla yüzleşemediğini vurgulayan Oran; “Dünya Kapitalist sistemin özü olan ‘bırakınız yapsınlar bırakınız geçsinler anlayışının yürümediğini görüyor ve yeniden kurgulamaya çalışıyor. Biz ise Neo liberal politikalarla sonuç almaya çalışıyor bu yüzden istikrarı sağlayamıyoruz.” Biçiminde konuştu.

Sayın Umut Oran ilimizi gerek yurt içinde gerekse de yurt dışında birçok toplantıda başarıyla temsil ediyorsunuz. Bolumuzun en önemli işletmelerinden birinin sahibi olmanıza rağmen bununla yetinmiyor ülkemizin geleceği için proje üreten düşünce kuruluşu ve sivil toplum örgütleri ile birlikte çalışmalar yapıyorsunuz. Tüm bunların ışığında Üniversitedeki rektörlük seçimlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Üniversitedeki rektörlük seçimlerinde cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün gelmesinin ardından siyasetin karıştığını görüyorum. Şu ana kadar son 2 rektörlük atamasından önce 20 tane rektör ataması yapmış. Bunların % 75 ile % 80’nin AKP’ye yakın olan isimlerden ataması dikkat çekiyor. Yani son sekiz yıl da AKP ile şu ya da bu şekilde ilişkisi olanların büyük bir kısmı rektör olarak atanmış. Sayın Cumhurbaşkanının bu konuda siyaseti karıştırdığını düşünüyorum. Bu çerçevede Sayın Ahmet Baysal’ın sözlerinin dikkate alınmasının gerektiğini düşünüyorum. Bu hizmetleri yapan Sayın İzzet Baysal’ın yeğeni olan Ahmet Baysal Türkiye’de partiler üstü bir insan konumundadır. Akil adam çok önemli bir duayendir. Ahmet beyin endişelerinin ve tespitlerinin bu açılardan dikkate alınması gereklidir. Burada “bir siyasete karışma ihtimali” var diyorsa bu tespitin değerlendirilmesi gerekir. Ahmet bey bu konuşmalarında demokratik sürece uyulması gerektiği sonucunu ortaya koymuştur. Bu en doğal hakkıdır. Üniversitemizin geleceği için böyle tespitlerde bulunması gerçekten üzücüdür. Diyeceksiniz ki “Sayın Sezer de atama yaparken YÖK sıralamasına uymayabiliyordu “ama söz konusu olan burada siyasettir. Adalet ve kalkınma partisi dediğimiz zaman akla şu gelmelidir. Ülkemizin laik sosyal ve hukuk devleti tanımı çok önemli bir tanımdır. Akp sonuç itibariyle Anayasa mahkemesinde görev yapan 11 üyenin 10 ‘nun laiklik tehdidi bir partinin odağı olarak gördüğü bir siyasal oluşumdur. Yargılanmıştır ve ceza almıştır. Dolayısıyla bu konu hassas bir konudur. Ahmet Baysal faktörünün bu açılardan dikkate alınması gereklidir. Yeni rektörümüzün de sonuçta Bolu’ya büyük hizmetleri olacaktır. Ben buna yürekten inanıyorum. Ama vakıf ve Sayın Baysal dikkate alınmalıydı ve üzülmemeliydi. Ben Sayın Baysalın kırıldığını ve üzüldüğünü düşünüyorum. Uygulamayı da kurallara uygun olarak değerlendirmeme rağmen siyasetin karıştığı yönünde değerlendiriyorum.

İl genel meclisinde Karacasu jeotermal tesislerinin ihalesi ile ilgili dosya “bilgi eksikliği “nedeni ile tekrardan idareye gönderildi. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bolu’da işsizlikle ilgili sorun olduğu ortada. Her ne kadar Bolu belediye başkanı Sayın Alaaddin Yılmaz “Bolu’da istihdam sorunu yok ben belediyeye adam arıyorum bulamıyorum” şeklinde açıklamalarda bulunsa da Bolu’da yaşayan insanlar olarak bunların doğru olmadığını görüyoruz. Her gün kapımıza yüzlerce insan iş ve aş için geliyor. Tuik’in son rakamlarına göre de özellikle 2008 Aralığı ile 2009 Eylül’ü arasında % 40 oranında işsizliğin arttığını görüyoruz. Bununda büyük kısmının kadın olduğunu görüyoruz. Bolunun işe, yatırıma ve aşa ihtiyacı var. İlimizde turizm’e hep yatırımcı arıyoruz. Sonuçta dünya çapında bir işletmeci kentimize geliyor. Turizm alanında yatırım yapmak istiyor. Bu iş böyle sonuçlanmamalıydı. Tabi devletin ve ihalenin şartları ve kuralları vardır. Bunlara tamamen saygılıyız. Ama dünyada bir kriz ortamı yaşanıyor. Bu çerçevede söz konusu yatırımcıya şans verilmeliydi. Burada tartışılacak çok şey var. Özellikle iktidar partisinin temsilcilerinin bu konuda endişeleri giderecek açıklamalarda bulunması gerekirdi. Yapılması gerekenler konusunda önlemler alması gerekirdi. Ben yatırımcı kişiyi kendi mesleğimden dolayı tanıyorum ve Bolu ile İstanbul’da yaptığı çalışmaları biliyorum. Bolu için bu çok önemli bir fırsat idi ve bu şu anda kaçmış durumda. Böyle bir kriz yaşanırken eldeki yatırımcıyı kaybetmek çok üzücü. Yatırımcı kuş misali ürkütürseniz kaçıp gider. Bunun çok iyi analiz edilmesi gerekiyordu. Bu konu bence çok boyutlu ele alınması gereken bir konu idi. Turizm adına bence Bolu çok önemli bir fırsatı kaçırdı. Belki 5-10 yıl sonra böyle bir fırsat gelebilir. Ekonomi demişken şu anda dünyadaki mevcut kapitalist sistem sorun üzerine sorun yaşıyor. Ciddi buhranlar geçiriyor. ABD’nin göbeğindeki köklü finans kurumları bile iflas edebiliyorlar.
Sizce mevcut sistemde dünya yoluna devam etmeli mi? yoksa mevcut sistem de iyileştirmeler mi yapılmalı? Yapılacaksa da nasıl bir yöntem izlenmeli? İshak Alaton’un bile Karl Marx’ın kitaplarıyla fotoğraf çektirdiği bir ortamda siz ülke yönetimine talip olmuş bir insan olarak nasıl bir çözüm önerirsiniz?
Küresel kriz özellikle son 15 aya damgasını vuran çok ciddi bir konu. Ben konumum gereği dünyanın birçok ülkesine giderek sık sık ziyaretlerde bulunuyorum. Çin’den Amerika’ya Hindistan’a kadar krizle ilgili birçok toplantıya katıldım. Gerçekten ve gerçektende dünyanın en önemli konusu bu küresel kriz. Herkes krizi ciddiye almış ve çözüm bulmaya çalışıyorlar. Geçenlerde Financal Times da bir yazı çıktı. Dünyadaki krize “LUV modeli “diyor. L modeli genelde Avrupa’yı simgeliyor. L harfini dip noktayı imgeliyor. Yani Avrupa hala dipte anlamına geliyor bu.Durağan olarak yoluna devam ediyor şeklinde de bu değerlendirilebilir.Amerika ise U olarak kabul ediliyor.Amerika’da dün açıklanan işsizlik rakamlarında iyileşme var.ABD kendini toparlama yolunda gidiyor.Asya’yı ve Brit ülkelerini ise (Braziya,Rusya) V olarak değerlendiriyor.Yani zamanında dip yapmalarına rağmen kendilerini toparlayarak keskin bir şekilde yoluna devam ettikleri anlamına geliyor bu.Türkiye’yi ise ben W olarak ele alıyorum.Türkiye’de bir iniyoruz bir çıkıyoruz O kaos O kısırdöngü içersinde yola devam ediyoruz.Tüm dünya şu anda sizinde söylediğiniz şekilde kapitalist dünyayı bir ölçüde sorguluyor en azından devletin ekonomideki rolünün ve önemini bir kez daha ele alıyor,kamu ekonomisinde ki devletin düzenleme ve denetleme rolünün önemi vurgulanıyor.Kapitalist sistemin özü olan “bırakınız yapsınlar bırakınız geçsinler anlayışı” (bırakınız herkes istediğini yapsın) mantığıyla yürümediğini görüyor ve yeniden kurgulamaya çalışıyor.Örneğin Bolu’da katıldığım toplantılarda ben bunu görüyorum.”Ne demek canım Bolu’da işsizlik mi var ?”,”İstihdam sorunumu var diyorlar?”Bu ilin karar vericileri maalesef buna bu gözle bakıyorlar ve mevcudu da “git” diyorlar.Bu ilde mahalle baskısının olduğunu da üzülerek görüyorum.Çünkü yatırım en önemli şey.Niçin bunu söylüyorum geçen hafta İsveç parlamentosundaydım.Oradaki sosyal demokrat partiden milletvekilleri ile görüştüm.İsveç biliyorsunuz sosyal demokrasinin dünyada en iyi uygulandığı ülkelerin başında geliyor.Onlarda seçimlere hazırlandığı içinde.CHP için bunun nasıl bir model olabileceği konusunda orada bir çalışma yaptım.Kampanyalarını izledim ve karşılıklı konuştum.Oradaki birinci gündem maddesi de ekonomik kriz .Kriz onlar için bir karabasan değil ama dikkate alıyor ve bunu çözmek için uğraşıyorlar.Adamların yakalarında aynı rozet vardı.Baktım Job Fogen yazıyor.Yani” önce iş” yani dünyanın bakışı işsizliğe böyle.Yani işsizliği çözmek onların en öncelikli görevleri.ABD başkanının ülkenin ulusal konularını ele aldığı yıllık değerlendirme toplantısında 71 dakika konuştuğunu bunun 38 dakikasını ekonomi ve işsizliğe ayırdığını görüyoruz.Obama hemen akabinde ekonomi ile ilgili kararlar aldı ve kararları yasalaşmak üzere Senatoya gönderdi.Örneğin Kobilere 30 milyar dolarlık ek kaynak ile bütçeye harcama kısıtlaması getirdi.Dünya olaylara böyle bakarken Türkiye nasıl bakıyor peki.Bir kere Türkiye’nin gündeminde kriz yok.Başbakan önce “bir teğet geçiyor “dedi.Sonrasında oda konuşulmamaya başlandı.Kriz lafına sayın başbakanının alerjisi var kriz lafını duyduğu zaman hemen tepki veriyor .Yanındaki ve çevresindeki insanlarda kriz miriz konuşmuyorlar.”Biz deldi meldi geçti “diyoruz ama kendi kendimize konuşmuş oluyoruz.İşsizlik hiç kimsenin umurunda değil.Baktığınız zaman Recep Tayyip Erdoğan’ın yereldeki kopyalarını görüyorsunuz.Aynı onun gibi kılığı,şekilleri onun gibi konuşuyorlar onun gibi oturuyorlar.Onun gibi kalkıyorlar.Aynen böyle bir durum oluştu.Gittiğim zaman Anadolu da görüyorum.”Kriz mi ne krizi yav diyorlar”,” işsizlik yok yatırım yok “diyoruz,”Biz yatırım istemeyiz her şey güllük gülistanlık” diyorlar.Yani böyle noktadayız.Ülkemizin gündeminde ise Gata’ya 3 sene önce Sayın Başbakan’ın eşi alınmış alınmamışta,darbelerle balyozlarla ve Ergenekon’la uğraşıyoruz,meclisin durumu ortada.Açılımlar diyoruz.Yani halkın gündeminden uzakta bir çok konuyu tartışıyoruz.Ben hep veriye dayalı olarak konuşuyorum.Benim meclis başkanlığı dönemimde de bir şey söylediğim zamanda rakamlarla konuşurdum.O dönemde aylık 1.000.000 Tirajlı ekonomist isimli bir dergi var.Gelişmiş olan ve gelişmekte olan ülkelerin analizlerini yapıyorlar.42 ülkenin objektif olarak değerlendirmesini yapıyorlar.Mesela cari açıkta biz en kötü ilk 3 arasındaydık.Borç stokumuz çok kötüydü.Dış ticaret ve işsizlik rakamları ile faiz oranlarımız çok kötü idi.Enflasyonda hükümet başarılı olduğunu söylemesine karşın en yüksek 3 yada 4 ülkeden biriydik.Bu söylediğim rakamları 2001-2007 arasında değerlendirin Türkiye’nin ne kadar kötü bir durumda olduğu ortaya çıkar.Hükümet kişi başı geliri yükselttiğini söylüyor hep bunu anlatıyor. Bunun birinci nedeni düşük kur diğeri de 2006 yılında birleşmiş milletler normlarından Avrupa birliği normlarına geçişti.% 133 olarak ek bir değerlendirme yapıldı. Yani düşük kur yüksek faiz politikası uygulandı. Sanal bir GSMH ortaya çıktı. Krizden önce de elimizdeki verilere bakıldığında ekonominin kötüye gittiğini görebiliyorduk. İthalata dayalı bir ekonomik büyüme içersindeydi. Yani içerde yatırım yapılmıyordu. Büyüme olmuyordu. Borcumuzu artıyordu. Yüksek faiz sayesinde yabancı kurumlar parayla para kazanıyorlardı. Şu anda son 15 ayda büyümede en kötü ilk üç ülkeden birisiyiz. Meksika, Macaristan ve Türkiye. Yani kriz sürecinde büyümede en kötü sonucu yaşamışız. İhracat düşüşünde yine en kötü ülkelerden birisiyiz.% 25 ihracatımız düşmüş. Bu çok kötü bir gelişme. İşsizliğe baktığımızda OECD ülkelerinde ikinciyiz.42 ülke arasında da en kötü 3 ülkeden birisiyiz. Kriz geldi mi gelmedi mi diye soruyoruz ya esasında sayın başbakana bunu sormak lazım. Son 15 ayda 2,5 milyon insan işini kaybetti. Nerde kaybetti 72 milyon insan arasında Türkiye’de kaybetti. Dünyada da 6,5 milyar insandan 27 milyonu işini kaybetmiş. Kriz büyüme ve işsizlik rakamları ile değerlendirilir. Bu sonuca göre Krizde sınıfta kalmış bir ülke konumunda olduğumuz açıktır.
Yarın;CHP’nin genel başkan sorunu yok. Sorun başka yerde…
Bolu Olay 09.02.2010

Print Friendly, PDF & Email