DÜNYA’DA VE TÜRKİYE’DE ‘İŞ, AŞ VE SOSYAL BARIŞ’ İÇİN ÇÖZÜM SOSYAL DEMOKRASİDE…
Yüzyılın ekonomik krizi sonrasında, Dünya’da sosyal demokrasi yükselirken, Türkiye sosyal devletten, sosyal adaletten ve kalkınmadan uzak politikalarla zaman ve güç kaybetmektedir.
Yanlış gündem, yanlış öncelikler, seviyesiz siyaset, kontrolsüz iktidar Türkiye’yi ve halkı canından bezdirmiş, yeni bir çıkış noktası arayışına sürüklemiştir. İşte bu noktada yeni bir siyaset anlayışına ihtiyaç vardır: Kutsala dayanmayan; sahici, samimi, şeffaf; kayırmacı olmayan; geleceği düşünen; yerele önem veren ve yerelden beslenen; yenilikçi; karşılıklı öğrenmeye dayanan bir siyaset anlayışı… Bu siyaset anlayışını benimseyerek “yönetişim” şeklini güncelleyebilen ve yönetim organizasyonunu yenileyebilen, iletişim kanallarını toplumun her kesimine ulaştırabilen, “önce iş” diyebilen ve “her şey halk için”  diyebilen bir CHP, iktidarın en büyük alternatifi olacaktır.
13 milyon dolayında nüfusu, 100 milyar doların üzerindeki GSYİH ile Türkiye ekonomisinin % 40’ını ifade eden ekonominin başkenti İstanbul’da düzenlenecek olan, CHP İl Kongresi, sosyal adaletsizliği, ekonomiyi ve işsizliği ülke gündemine taşımak için büyük fırsattır.
Küresel kriz boyunca son 15 ayda Avrupa, ABD ve Asya ülkelerine gerçekleştirdiğim ziyaretlerde, kriz ile ilgili uluslar arası birçok toplantıya ve çalışmaya katıldım. Hem dünya siyasetinin ve ekonomisin gitmekte olduğu yönü; hem de Türkiye’nin bu bağlamdaki yerini analiz etme imkanım oldu.  Bu bağlamda öncelikle şu tespiti paylaşmak isterim:  Tüm ülkeler yüzyılın krizini iki parametre ile ölçüyor: İşsizlik ve büyüme. Son 30 yılın en yüksek işsizlik oranları ile karşı karşıya olan ABD ve Avrupa ülkelerinde, siyasetin en önemli ve öncelikli gündem maddesi  işsizlik. Sosyal Devletin, denetleme ve düzenleme fonksiyonunun ön plana çıktığı günümüzde,  Dünya Bankası, IMF ve  OECD gibi uluslararası  finans kuruluşlarının da daha çok sosyal demokrasi eksenli politikaları gündemlerine aldıklarını tespit ettim.  Yine başta İsveç olmak üzere Avrupa sosyal demokratlarının kampanya stratejilerinin omurgasını önümüzdeki seçim döneminde ‘işsizliğe çözüm vaadi’ oluşturuyor.

Örneğin, ABD hükümeti, işsizlere dönük işsizlik yardımlarını genişleteceğini açıkladı. 16-24 yaş arası istihdam eden işverenlere yönelik kredi avantajlarını içeren programın genişletilmesi kararlaştırıldı. Hollanda’da, yerel yönetimlere kendilerine başvuran 16-24 yaş arası işsizlere iş, eğitim veya ikisini bir arada sunma zorunluluğu getirildi. Fransa ise, işgücü piyasasına girmekte olan veya eğitimlerine devam eden gençlere yönelik 500 milyon Euro büyüklüğünde destek paketi açıkladı. İsveç Parlamentosunda da sosyal demokratların sloganı “önce iş” .
Bu dönemde OECD’de yaptığım temaslarda gözlemlediğim kadarıyla, kuruluşun yaklaşımında da önemli bir değişim bulunmakta…. Bundan 10 yıl öncesine kadar ekonomik kalkınma motivasyonu ile ülkelere özelleştirmeyi savunan OECD, bugün ülkelere sosyal politikalara daha fazla dikkat eden (özellikle çalışanın kazanılmış hakların korunmasında)  bir yaklaşım öneriyor.
AKP, Türkiye’yi delip geçen ve en önemli sorun olan işsizliği teğet geçiyor…

Türkiye, geçtiğimiz yıl %6 küçüldü. İngiltere’de haftalık yayınlanan ve tirajı 1 milyon olan The Economist’in 42 ülkeyi içeren  raporunda, birçok makro-ekonomik performansa bakıldığında Türkiye en kötü performansı olan (işsizlik, büyüme, dış ticaret, faiz, enflasyon, borç stoku)  ülkelerin başında gelmektedir.   Bugün Türkiye, %13 işsizlik oranı ile 42 ülke  arasında en yüksek işsizlik oranına sahip 3 ülkeden biri konumunda. Ülkemizde 3,3 milyon vatandaşımız işsiz. Bu rakam AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında 2.6 milyon düzeyindeydi. AKP’nin işsizliğe net katkısı 700 bin kişi. Türkiye’de AKP ile birlikte yükselen işsizlik sorununun en önemli kaynağı 8 yıldır eleştirdiğimiz istihdamsız, sanayisiz AKP ekonomi politikalarıdır. AKP, dünya ekonomisinde bahar havasının hakim olduğu 2004-2007 dönemi de dahil olmak üzere, üretime değil ranta dayalı bir büyüme modeli izledi. Düşük kur, yüksek faiz ve ithalata dayalı büyüme Türkiye’ye ne istihdam ne de kalkınma getirdi.
Üretim gücümüzün %30’unu kaybettik
Somut birkaç veri: AKP iktidara geldiği dönemde imalat sanayinin toplam GSYH içindeki payı %21 düzeyindeydi. 2008’de bu oran %16,2’ye geriledi.  Ekonomik krizde ise bu yıkım süreci daha da ivmelenerek bu yılın ilk 9 ayında %14,9’a indi. Bunun anlamı şu, oransal anlamda Türkiye ekonomisinde imalat sanayi yaklaşık %30 daraldı. Türkiye’de yabancı sermayenin 20 milyar doları aştığı geçtiğimiz yıllarda dahi tek bir ciddi ‘sıfırdan’ sanayi yatırımının yapılmaması, son büyük sanayi yatırımı olan Ford’un İzmit fabrikasının yaklaşık 9 yıl önce gerçekleştirilmiş olması AKP’nin sanayiyi ve üretimi gözden çıkardığı, neoliberal al – sata ve ranta dayanan büyüme söylemlerine kendisini kaptırdığını işaret ediyor. Türkiye’de eksen kayması sadece dış politika da değil, Türkiye sanayi ekseninden ithalata dayalı ticaret eksenine de kaymaktadır.
Bu noktada büyük Atatürk’ün şu sözünü hatırlatmak isterim: “Çalışmadan, yorulmadan, öğrenmeden rahat yaşama yollarını itiyat haline getiren milletler; önce haysiyetlerini, sonra istikballerini daha sonra da hürriyetlerini kaybetmeye mahkumdurlar.”
Çalışmadan üretmeden kazanmaya çalışanlar önce kişilik-haysiyet sonra geleceklerini kaybetmeye mahkumdurlar.”
Türkiye’nin en temel sorunu olan işsizlik, yoksulluk, yoksunluk ve yolsuzluk AKP’nin ülkeyi istihdamsız ve üretimsiz büyütmeye çalışan politikalarının sonucudur. Bütün dünya kriz ortamında istihdama dönük teşvikler açıklarken  hükümet, günü kurtarmaya dönük bazı uygulamalar dışında yapısal ve kalıcı bir çözüm sunmadı, sadece sosyal transfere bağımlı  olarak sürdürülen bir  devlet-vatandaş ilişkisinin de IMF’den borç almaksızın devamlılığını da tartışmak gerekmektedir.

Bu noktada çözüm: İşi, aşı ön plana alan; emek-üretici-girişimci  dayanışmasını sistematize eden; toplumun fakirler gibi dışlanmış kesimlerine sistemli bir sosyal politika sonucunda, öncelikle çalışacak bir iş ve düzenli yardım vaat eden sosyal demokrat politikalardır. Aksi bugünlerde Türkiye’de vicdanları sarsan Tekel eylemleridir.
Türkiye, CHP’deki değişimin İstanbul’dan başlamasını bekliyor
14 Şubat Pazar günü gerçekleştirilecek CHP İstanbul İl Kongresi’nin Türkiye’nin kurucu sosyal demokrat partisi olan CHP’nin, yoksullara, işsizlere, kadınlara, gençlere; toplumun bütün ezilenlerine, dışlanan ve ayrımcılık gören kesimlerine çözüm vaat eden bir demokrasi şöleni olmasını diliyor, iş dünyasını içine alan, sivil toplumu kucaklayan bir iletişim biçimini benimseyen yönetimin bizlere son derece heyecan vereceğini düşünüyorum.
Türkiye’de değişim zamanı. Bu değişimi ülkemizde gerçekleştirebilecek tek parti CHP’dir. Bunun için CHP’nin, yönetim ve iletişim modelinde dönüşüme gitmesi gerekmektedir. . Bugün CHP’nin tıpkı bir vücut gibi beyin-kalp ve kılcal damarları arasında daha sıkı bir koordinasyona ihtiyacı vardır. Parti merkezinde alınan kararlar tıpkı kılcal damarlarda olduğu gibi yurdun dört bir yanına yayılmış örgüt tarafından hayata geçirilmelidir. Örgütün geri bildirimleri genel merkez tarafından değerlendirilerek, proaktif bir şekilde yeni stratejiler oluşturulabilmelidir.

Gerekli değişimi yaparsa CHP iktidarın en büyük adayıdır
Genel Başkan ve Parti yönetimi tarafından geçtiğimiz yıl 2009 Olağanüstü Tüzük ve Program Kurultayı’nda gündeme getirilen yeni yönetim modeli, bu değişim iradesini kısmen ortaya koyuyor. Yine, son yerel seçimlerde İstanbul İl Başkanı Sayın Gürsel Tekin ve Büyükşehir Belediye Başkan adayı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun çok kısa bir sürede hayata geçirdikleri kampanya modeli bu çağdaş yönetişim ilkelerinden beslenen, örgütten güç alan, halka dokunan yönetim  ve iletişim modelinin ne kadar başarılı olabileceğini gösterdi.
Pazar günü gerçekleştirilecek İstanbul İl Kongresi’nin halkın ve ülkemizin CHP’den beklediği değişimin işaret fişeği olacağını, önümüzdeki aylarda gerçekleştirilecek Kurultay’dan da partimizin yönetişim (yönetim sistemi ve iletişim modeli) anlamında yenilenerek iktidar yürüyüşüne başlayacağını umut ediyorum. Yönetim ve iletişim anlamında bu dönüşümleri gerçekleştirecek CHP,  iktidarın en büyük adayı olacaktır.
Bu vesile CHP İstanbul İl Yönetimini ve İl Başkanı Sayın Gürsel Tekin’i geçmiş çalışmalarından dolayı kutlar ve yeni yönetime başarılar dilerim.

Umut Oran
CHP Üyesi

Print Friendly, PDF & Email