ABD dış politikasında Başkan Obama yönetiminin görev başına gelmesiyle birlikte önemli bir vizyondeğişimi yaşandığı gözleniyor. Bush döneminin hard power olarak tabir edilen askeri gücü ön planda tutan dış politika yaklaşımı yerine bu dönemde ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’un ifadesiyle ‘‘Smart Power’’ hakim olacaktır. Smart Power, sadece askeri değil, diplomatik ilişkilerde ekonomik, politik, hukuki ve kültürel ögeleri içerisinde barındıran yeni bir anlayış olarak tanımlanmıştır. Bu değişimin Türkiye – ABD ilişkileri üzerinde de temel yansımalarını gözlemliyoruz. Başkan Barack Obama, Türkiye ziyareti sırasında ABD ve Türkiye arasındaki ilişkilerin Model Ortaklık çerçevesinde geliştirilebileceğini açıklamıştı.
“ Model ortaklık “ vizyonu idealleri ve değerleri temel olan bir dış politika vizyonudur. Bize düşen bu vizyonun altını somut projelerle doldurmaktır. Güneydoğu Anadolu Bölgemizde hayata geçecek Nitelikli Sanayi Projesi, bu vizyonun somut bir yansıması olacaktır. 31 Mayıs’ta Washington’da düzenlenen geleneksel ATC/AFOT/Türk-Amerikan İş Konseyi (TAİK) Yıllık Konferansının 28.sine katıldım. Bu toplantıda iki ülkeden de siyasi liderlerin, kamu yöneticilerinin katıldığı bir ortamda görüşlerimi paylaştım. ABD tarafının QIZ’ye ilgisinin olduğunu söyleyebilirim, ancak Türkiye olarak bu konuda bir hedefimiz ve planımız olmalıdır.
Stratejik Ortaklıktan “ Model Ortaklığa “ : Ortak Değerler ve İdealler…
Bu noktada Türkiye ABD ilişkilerinin geçmişine kısaca göz atalım. Soğuk Savaş döneminden bu yana özellikle askeri alanda oldukça önemli boyutta olan ABD Türkiye ilişkileri 1990’lı yıllarda daha da gelişmiş ve Başkan Clinton döneminde iki ülke arasındaki ilişkiler Stratejik Ortaklık olarak tanımlanmıştır. ABD’nin Irak’a müdahelesi sırasında iki ülke arasında ortaya çıkan görüş ayrılıkları ve gerilimler nedeniyle iki ülke arasındaki Stratejik Ortaklık oldukça yıprandı. 2008 yılında Barack Obama’nın başkanlığa gelmesi ile birlikte ABD dış politikası yaşanan değişimin bir yansıması olarak ABD Türkiye ilişkilerinde model ortaklık kavramı gündeme gelmiştir.
Obama’nın “ model ortaklık “  kavramı idealler ve değerler üzerine kurulan bir işbirliğini tarif ediyor. Bu yaklaşım ideal ve değerlerden hareketle ortak çıkarların ve işbirliği noktalarının tarifini işaret ediyor. Bu ortak değerler; laik, demokratik bir yönetim, hukukun üstünlüğü ve insan haklarıdır.
Bu ortak ideal ve değerlerin pratikte yaşam bulacağı bir dizi alan bulunmaktadır. Bunlardan biri Orta Doğu’da barışın sağlanması alanında Türkiye’nin bölgede arabulucu ve öncü rolüdür. Diğeri Türkiye’nin Güneydoğusu’nda kurulacak zamanla Irak’ı da kapsayacak Nitelikli Sanayi Bölgesi’dir. Bölgede 100 binlerce kişinin iş sahibi olmasını sağlayacak, bu anlamda bölge barışına ciddi katkı sunacaktır. Bu doğrultuda Smart Power olan ABD’nin bölgesel hedeflerine ulaşması için Türkiye gibi bir müttefiki ile model ortaklık üzerine ilişkilerini geliştirmesi büyük önem taşımaktadır.
İki ülke arasında ekonomik ilişkilerde ‘özel-privatization’ aşısı lazım
ABD ve Türkiye İlişkileri başta askeri olmak üzere enerji, politik, iktisadi olmak üzere birçok farklı boyuta sahip olmasına rağmen bu ilişkilerin ekonomik boyutunda niteliksel sorunlar vardır. İki ülke arasındaki ekonomik ilişkiler çok büyük ölçüde devletten devlete niteliktedir. Oysa bu ilişkiler şirketler arasında da olmalıdır. Bu vizyonumu paylaştığım toplantıda özellikle
ABD eski Dışişleri Bakan Yardımcısı Marc Grossman ve ABD Ankara Büyükelçisi James Jeffrey bu görüşümü desteklemişler ve ekonomik ilişkilerde ‘privatization’ ihtiyacına dikkat çekmişlerdir.
Türkiye’nin 2008 yılı dış ticaret verileri ABD’nin toplam dış ticaretimiz içerisindeki payının %5’den daha az olduğunu göstermektedir. Son 10 yıl içerisinde Türkiye’nin ihracatı 30 Milyar $’dan 130 Milyar $’a çıkmasına rağmen, toplam ihracatımız içerisinde ABD’nin payı %10’lar seviyesinden %3’lere kadar gerilemiştir.  Bu veriler de bize  iki ülke arasında hayata geçirilmemiş bir iki yönlü bir ticaret ve yatırım potansiyeli olduğunu göstermektedir.

Benim görüşüme göre; Türkiye ABD’li firmaların Orta Doğu ve Avrasya ülkelerine açılmalarını sağlayabilecek bir sağlam bir liman konumunda olmasına rağmen, ABD  Türkiye arasındaki ilişkilerin ekonomik boyutu eksik kalmış gözükmektedir. Eksik kalan ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi alanında sahip olduğumuz fırsatlardan bir tanesi de de Nitelikli Sanayi Bölgeleri Projesidir.
Türkiye’nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi ile Kuzey Irak arasında kurulacak olan bir Nitelikli Sanayi Bölgesi’nin yaratacağı sosyal faydalar ekonomik faydalar kadar önemlidir. Her seyden önce bu proje bu bölgede barışın sağlanmasına katkıda bulunacaktır. Barış ile birlikte bölgede demokratikleşme, istikrar, güvenlik ve kalkınma da sağlanacaktır. Binlerce insana iş imkanı sağlayacak olan NSB bölgeleri aynı zamanda bölgedeki iş yapabilme ikliminin gelişmesine de katkıda bulunacaktır. Kuzey Irak ve Türkiye arasında kurulacak olan NSB ile bölgede güvenlik alanında önemli kazanımlar sağlanacağı gibi, sosyal ve bölgesel kalkınma alanında da önemli çıktılar elde edilecek olup bu çıktılar hem Türkiye’nin hem de ABD’nin bölgedeki ortak çıkarlarını desteklemektedir.

ROZ’lar ve NSB’ler Ortak İdeale Hizmet Ediyor
2008 yılında ABD senatosu Pakistan ile Afganistan sınırında  Yeniden Yapılandırma Fırsat Bölgeleri (Reconstruction Opportunity Zones) ismini verdiği bir projeyi uygulamaya koymuştur. Bu proje Güneydoğu’dan Irak’a da uzanacak bir NSB projesi açısından umut vermiştir. ROZ’larda üretilecek mallar gümrüksüz olarak ABD’ye ihraç edilebilecektir. Bu proje ile bölgede yeni iş imkanlarının yaratılacak olup, binlerce insana iş imkanı sağlanacak ve bölgede sağlanacak ekonomik kazanımlar ile terörle mücadelede önemli bir aşama sağlanacaktır. Türkiye ile Kuzey Irak arasında yatırım imkanlarının doğmasına yardımcı olacak ve yeni iş imkanları sağlayacak NSB projesi de Güneydoğu Anadolu ve Kuzey Irak’ta istikrarın sağlanması açısından ROZ projesi ile aynı doğrultuda faydalar sağlayacaktır. İki proje de büyük ölçüde benzer sosyoekonomik hedeflere ulaşmayı hedeflemektedir.
Bu noktada Türkiye ile ABD arasındaki NSB bölgeleri projesinin temelleri 1999 yılına kadar gittiğini anımsayalım. NSB bölgesi kurulması için Türkiye İle ABD arasında Başkan Clinton döneminde başlayan görüşmeler; ABD tarafından Temsilciler Meclisi’nden geçirilip senatoya sunulan yasa tasarısındaki hassas sektörler olan, emek yoğun sektörlerin anlaşma dışında bırakılması sebebiyle Türk tarafından kabul edilmemiş ve yeniden müzakereler açılmış fakat 1 Mart tezkere krizi  ve çuval krizi sebebiyle  sonuçlandırılamamıştır.

Öte yandan Ürdün’deki NSB projesi bütün üretim alanlarını kapsamasına rağmen, Türkiye için önerilen projede Türkiye’nin ABD’ye ana ihraç kalemleri olan tekstil, hazır giyim ve deri ürünleri kapsam dışında bırakılmıştır. Fakat Ürdün ve Mısır’daki NSB bölgesi projeleri üretim alanında hiç bir kısıtlama olmadan hayata geçirilmiş ve oldukça başarılı olmuşlardır.

Smart Power için Smart Projeler: NSB…
Ürdün ve Mısır’da kurulan NSB bölgelerinde İsrail, Mısır ve Ürdün tarafından ortak üretilen üretilen ürünler ABD’ye gümrüksüz girebilmektedir. Ürdün’de ilk NSB’si 1998 yılında açılmış olup Ürdün’ün 100 milyon dolar seviyesinde olan ABD’ye ihracatı bu proje’nin hayata geçirilmesi ile 2008 yılında 1.3 milyar dolara yükselmiştir. Bu ülkede yer alan NSB bölgeleri aynı zamanda 50 binden fazla istihdam yaratmıştır. Mısırda ise ilk NSB’si 2005 yılında kurulmuş olup, geçtiğimiz 3 yıl içerisinde Mısır’ın ABD’ye ihracatı neredeyse ikiye katlanarak 2008 yılında 2.3 milyar dolar olmuştur.
Bugün ABD ve Türkiye’nin önünde iki ülkenin ilişkilerinin geliştirilmesi alanında birçok fırsatla birlikte zorluklarda bulunmaktadır. Bu zorluklardan birisi Irak’ın normalleştirilmesi sürecinde karşılaşılan problemlerdir. ABD ve Türkiye’nin başlatacağı ve Kuzey Irak’ı da içine alabilecek olan bir NSB bölgesi projesi, yeni iş sahaları yaratacak, bölgede istikrarın yerleşmesine yardımcı olacak ve böylelikle Türkiye’nin terör örgütü PKK ile mücadelesine katkıda bulunacaktır. Bu proje aynı zamanda Irak’ta özel sektörün gelişmesi ve bölgede istikrarın sağlanması alanlarında da önemli faydalar sağlarken Türkiye ile ABD arasındaki ekonomik ilişkilerin güçlenmesine de yardımcı olacaktır.

ABD’nin yeni dış politika perspektifi olan Smart Power NSB bölgeleri gibi  Smart  Projeler ile hayata geçebilecek ve iki tarafında kazanan olduğu bu proje ise ABD bölgedeki Smart Power vizyonu ile kesişecektir.
ABD ve Türkiye’nin model ortaklık kurma yönünde önemli adımlar attıkları bu dönemde ekonomik bir bakış açısından yoksun olan bir ortaklık, model ortaklık haline ne yazıkki gelemiyecektir. Bu nedenle NSB projesi hayata geçirilmesi iki ülke arasında ilişkilerin karşılıklı olarak  daha ileri bir boyuta geçirilmesinin arzulandığı günümüzde oldukça büyük  öneme sahiptir. Bize ve sorumluluk sahibi siyasilere, kamu görevlilerine düşen NSB projesini, ısrarla Türkiye ABD ilişkilerinde üst gündem maddelerine taşımak olacaktır. Yine benzer şekilde ortak değer ve ideallere katkı sağlayacak projeler geliştirmeliyiz.
Hükümetin Güneydoğu ile ilgili sorunların çözümünde büyük fırsat olasılığından bahsettiği bu proje gerçekten sorunun çözümü açısından önemli bir fırsattır. Ancak, son açıkladığı Teşvik programında az gelişmiş bölgeler olan, Doğu ve Güneydoğu Anadolu

Bölgeleri ile Orta ve Doğu Karadeniz Bölgesi’nin illerinin aynı teşvik paketinde değerlendirilmesi sorunun çözümünde ciddi bir çelişki yaratmıştır.

Yine Mayıs 2008 tarihinde Hükümetin iddialı “ GAP Eylem Planı ” hedefleri doğrultusunda açıklanan yeni teşvik paketinde GAP illerinden Adıyaman ve Gaziantep’in 3. Bölgede, diğer 7 ilin de 4. Bölgede olması ve GAP’ı bölmesi de sorunun çözümü konusunda ciddi bir tereddüt yaratmıştır.

Türkiye’nin resmin bütününü görebilen ve resmin arkasına bakabilen, vizyoner – akıllı (smart) politikalara ve yeni bir siyaset anlayışına sahip politikacılara ihtiyacı vardır.
Saygılarımla,
Umut Oran

İş İnsanı / CHP Üyesi

Print Friendly, PDF & Email