Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Konfeksiyon ve Hazır Giyim Meclis Başkanı Umut Oran ile tekstilin açmazlarını, ekonomiyi ve siyasetteki sürpriz hamlesini konuştuk. Röportaj iki gün devam edecek…

– Sektördeki sıkıntı ne boyutta?
Aslında genel olarak ekonomide bir sorun yaşıyoruz. Hükümetin yapısal reformları yapmamasından ve makro verilere oynamasından kaynaklanan bir sorun var. Her yerde sıkıntı var ama bizde sıkıntı artık had safhaya geldi. Sektör de artık bu sıkıntıya eylemle karşılık verecek.
Sonuçta siyasetçinin baktığı nokta oy. Ee bu sektörde istihdam deposu, yani siyasetçi için oy

Türkiye’de tekstil sektörünün yaşadığı sıkıntılar ortada. Tekstilciler ‘artık bıçak kemiğe dayandı’ derken bir taraftan da çıkış yolları arıyor. Peki tekstilin gerçek sorunu nedir, bu açmazdan nasıl çıkılır, sektör eski günlerine nasıl döner?

Eren GÜLER YAZIYOR

Bu soruların yanıtlarını bulmak için sektörün en önemli isimlerinden biri olan ve halen TOBB Konfeksiyon ve Hazır Giyim Meclis Başkanlığı görevini yürüten Domino Tekstil’in patronu Umut Oran’ın kapısını çaldık. Aynı zamanda CHP‘nin son kurultayında Genel Başkan Deniz Baykal‘ın karşısına aday olarak çıkarak bir sürpriz yapan Oran ile ekonomi ve tekstil üzerindeki sohbetimize siyaset de karıştı… Röportaj iki gün devam edecek…

deposu. Sektörün bu noktada daha sert söylemlerde ve eylemlerde bulunması lazım. Demek ki anlatamadık şimdiye kadar…
– Ne yapacaksınız peki?
Ne yapacağımız net değil. Bugün Ekonomi Koordinasyon Kurulu toplanıyor. Oradaki gündem maddelerinden bir tanesi de tekstil ve hazır giyim. Onunla ilgili hükümet ve bürokrasi ile birlikte bir strateji belgesi çıktı. Bu belgede kimin ne zaman ne yapması gerektiği ortaya kondu. Şimdi önemli olan siyasi iradenin bu konuda bir adım atması. Bu toplantıdan ne karar çıkacak bilmiyoruz ama, bir yol açılması gerekiyor.

Yeniden bir teşvik politikası gerekiyor.

– Ya beklediğiniz kararlar çıkmazsa?

Sektör olarak eylem konusunu tartışıyoruz. İhracat durdurulabilir, makinalar durdurulur, yürüyüş ve mitingler yapılabilir… Başka türlü olmuyor çünkü.
– Peki siz temel olarak ne istiyorsunuz?
Tekstilin hassas sektör olması, istihdam odaklı olması, ihracatçı olması, yerli girdi malı kullanması ve katma değer yaratması nedeniyle 2 yıl boyunca sektörde 5350 sayılı kanundaki vergi muafiyetlerinden eski yatırımların da yararlanmasını istiyoruz.
– Vergiden muaf olmak istiyorsunuz yani…
5350 sayılı teşvikteki muafiyeti istiyoruz. Orada 3 tane şey vardır. Birincisi arsa ki biz onunla ilgilenmiyoruz çünkü bu mevcut yatırımlar için isteniyor. Biz iki sene boyunca sadece istihdam ve enerji maliyetlerinin indirilmesini istiyoruz.
– İki sene sonra ne olacak?

İstediklerimiz gerçekleşmezse eyleme geçeriz. Başka türlü olmuyor çünkü.

/_np/1510/6181510.jpgYeniden bir teşvik politikası gerekiyor. Şu anda bizim sektör 7-8 bölgede kümelenmiş. Devletin o kümelere yönelik vergi muafiyetlerini sürdürmesi ve oralarda rekabet odakları yaratarak İstanbul‘u boşaltması gerekiyor.
85 yıldır uygulanan ekonomi politikaları bölgeler arasında ekonomik, sosyal ve kültürel farklar yarattı. Bunu giderebilmek için farklı uygulamalar yapmak gerekiyor. İl bazında da bölge bazında da yapılabilir. Biz kendi sektörümüzle ilgili neyin nerede odaklandığını görebiliyoruz ve işte bu odaklara yönelik bir teşvik istiyoruz. Sektörü Türkiye’ye yayılan 7-8 bölgeye doğru delokalize etmemiz gerekiyor.
– Delokalizasyon çalışmasını ne zamandır yapıyorsunuz?

iki sene boyunca sadece istihdam ve enerji maliyetlerinin indirilmesini istiyoruz.

Sektör bu delokalizayon çalışmasını 96’dan beri yürütüyor. Yani sanayiyi İstanbul‘dan ters göçle insanların doğdukları yerlere yaymak. Benim de zaten Bolu’da tesis kurma nedenim oydu. Yoksa ben Bolu’lu değilim. O bir projeydi, dünyada gördüğümüz ve Türkiye’ye düzenlediğimiz bir çalışmaydı.
Sanayinin İstanbul‘da olmaması lazım. Bunu tekstil haricinde diğer sanayide de yapabilirsiniz. Biz tekstil için düzenlediğimiz modelin tüm sektörlerde uygulanabilir olmasını istiyoruz.
– Sektörü sadece Güneydoğu’ya kaydırarak problemler çözülebilir mi?
Bir kere herşeyi Güneydoğu’ya kaydıramazsınız. Bugün bir İzmir bölgesi, Bursa bölgesi var. Farklı bölgelerde farklı kümelenmeler var. Bu bölgeleri de rekabet odağı yapmanız lazım. Mesela Güneydoğu’ya iki teşvik veriyorsanız buraya da 1.5 teşvik vereceksiniz. Sadece Güneydoğu ile kısıtlayamazsınız.
– Türkiye’nin dünya tekstil sektöründeki yeri nedir?
İki rakibimiz var: Çin ve İtalya. İtalya 53 milyar dolar ihracat yapıyor ve hala sektörde 900 bin kişi çalışıyor. Çin dersen zaten aldı başını gitti. En parlak en gelişen ülkelerden biri. Türkiye’nin artık daha ciddi ve daha radikal politikalar uygulaması gerekiyor.
– Hedef nedir peki?

Bir yerde patlayacak bu.Sürdürülemez bir dengedeyiz.

Hedefimiz İtalya‘yı yakalamak olmalı. Çin ile zaten rekabet edemeyiz ama ikinci sıraya yükselebiliriz. Ama dediğim gibi yeni ve rekabetçi düzenlemeler şart.
– Ya bu düzenlemeler yapılmazsa?
Sektör de ekonomi de kan kaybetmeye devam eder. Sorunlar sürer, cari açık artar… Bir yerde patlayacak zaten bu, duvara çarpar. Sürdürülemez bir dengedeyiz. Cari açık, dış açık, artan borçlar ve işsizlik bu şekilde sürdürülemez./_np/1516/6181516.jpg
Ayrıca korkunç bir göç var, sosyal patlama, güvenlik ve terör sorunları yaşanıyor. Bunların temelinde ekonomi çok önemli. Ne kadar kayıt altına alır, kaynakları ne kadar verimli ve etkin kullanırsanız sosyal devlet işlevini de görmüş oluyorsunuz.

Hükümetin öncelikleri reel sektör odaklı değil maalesef…

Elimizdeki kaynağı verimli ve etkin kullanabileceğimiz alan hazır giyim. Yani kolay taşınabiliyor, kolay üretilebiliyor, büyük yatırımlara ihtiyaç yok, Anadolu’da yüzde 90 kadın çalıştırıyoruz… Ayrıca Türkiye dünyada üretimde marka olmuş ve çok önemli bir tedarik zincirine sahip. Dünyada bazı karar mekanizmalarında da etkiniz. Mesela Çin‘e kota koydurabiliyoruz.. Türkiye tekstilde bir piyon değil, global aktörlüğü var.
Türkiye’nin hem içerideki sorunları çözecek, hem bölgesel

UMUT ORAN KİMDİR?
1963’te doğan, orta ve lise öğrenimini Saint-Benoit Lisesi, yüksek öğrenimini de Marmara Üniversitesi İngilizce İktisat Fakültesi’nde tamamlayan Oran iş hayatına Koç Holding’in tekstil şirketi Bozkurt Mensucat’ta başladı. 1992 yılında kendi şirketi Domino Tekstil Ürünleri Sanayi ve Dış Ticaret AŞ’yi kurdu. Üç yıl boyunca Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği başkanı olarak görev yapan Oran, aynı zamanda EURATEX çatısı altındaki Avrupa Hazır Giyim Sanayicileri Başkanlığı ve Dünya Hazır Giyim Federasyonu’nun başkanlıklarını da yürüttü. Halen TOBB Hazırgiyim ve Konfeksiyon Meclis Başkanı olan Oran, Nisan ayında yapılan CHP kongresinde Genel Başkan Deniz Baykal‘a karşı aday olarak dikkatleri üzerine çekmişti.

uygulamalarına fayda sağlayacak hem işgücünü nitelikli hale getirecek hem de cari açığı azaltacak çok fazla sektörü yok. O yüzden bunun doğru kullanılması gerekiyor. Bu sektördeki uygulamalar diğer sektörlere de örnek olabilir.
– Şu izlenime kapılıyor musunuz: Hükümet tekstili artık gözden çıkardı…
Hükümetin öyle bir yetkisinin veya böyle bir lüksünün olmadığını düşünüyorum. Sonuçta hükümet içinde de bu işleri bilenler var. Ama 7 yıldır Başbakanın farklı öncelikleri, farklı refleksleri oluyor ve zaten sorun da oradan kaynaklanıyor. Hükümet politikası olarak reel sektöre gereken önem verilmiyor. Bu sadece tekstile yönelik bir tavır değil. Hükümetin politikaları sonuçta insanları fakirlikte eşitliyor… Ama bu sürdürülemez. Biz üreterek kalkınabiliriz. Pastayı büyütmeliyiz. Yoksa ne ABD ne Avrupa ülkeyi ihya eder.
Hükümetin sektöre yönelik bakış açısı olumlu değil ama tersi de söylenemez. Hükümetin öncelikleri reel sektör odaklı değil maalesef…
Düşük kur-yüksek faiz-yüksek girdi maliyetleri ile ithalata dayalı büyüme modeli uygulanıyor. Atatürk söylemiş, “çalışmadan, üretmeden, öğremeden kalkınma olmaz.” Biz kendi kendimizi kandırıyoruz şu anda. Dünyanın en yüksek faizini veriyoruz ve kasamız giderek boşalıyor.
– En büyük sıkıntı nedir?
Rekabet koşulları ve yatırım ortamı. Kur da bunların bir parçası. Bu kadar cari açığı olan bir ülkenin kendi parası bu kadar değerli olamaz. Bunun bir sürdürülebilirliği yok. Sadece kur da değil. Türkiye’de girdi maliyetleri çok yüksek.
Kaynak: Hürriyet Gazetesi 18.08.2008

Print Friendly, PDF & Email