CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran, TBMM AB Uyum Komisyonu Başkanvekili olarak Brüksel’de yaptığı 3 günlük temaslarının ardından Meclis’te basın toplantısı düzenleyerek izlenimlerini anlattı.
Oran, toplantıda AB İlerleme Raporu’nu da “Neden ilerlemedik” broşürüyle değerlendirirken, ” Egemen Bey Başbakanla çok gezmesin, o da Arap Baharı rüzgarının etkisiyle pembe gözlüklerle etrafa bakıyor. Bu raporu da pembe gözlükle değerlendiriyor ama bu rapor mosmor” dedi.

Milletvekili Umut Oran’ın basın toplantısı konuşma metni;
Bildiğiniz gibi AB – Türkiye Karma Parlamento Komisyonu çalışmaları kapsamında  10 – 12 Ekim 2011 tarihleri arasında Brüksel’de çeşitli temaslarda bulunduk.  Özellikle tek Pazar hakkında önemli bilgiler verildi.
Ancak daha önemlisi, biliyorsunuz dün AB ilerleme raporu açıklandı. 3 Ekim günü de Avrupa Birliği ile tam üyelik müzakerelerinin 6. Yılını doldurmuştuk.
Bizimle aynı tarihlerde müzakerelere başlayan Hırvatistan 2013 yılında tam üye olacak. Bizler bunu ne yazık ki sadece uzaktan izleyeceğiz.
2009 yılının Ocak ayında yapılan bir toplantıda Sayın Tayyip Erdoğan “Bizim için AB’nin alternatifi yok” diyordu. Hükümet ne yaptı? 6 yılda 33 fasıldan ancak 1 tanesini kapatabildi.
Elbette bunda, Avrupa Birliği üyesi bazı ülkelerin iç politikalarına yönelik hareketlerinin de etkisi var.  Bu tutum da sadece Türkiye’nin önünü kapatmıyor. Avrupa Birliği’nin küresel bir aktör olmasını da engelliyor.
Ancak bizim de eksikliklerimiz var.
33 Fasılda, açıp kapatabileceğimiz bazı fasıllar var. Fakat bunun için bir irade ve çalışma ortaya koymak gerekiyor.
Ne yazık ki bu iradeyi ortaya koyamadık.
Sayın Egemen Bağış, AB’yi sürekli diyetisyene benzetiyor. Diyor ki, kendi başınıza kilo veremezsiniz, bir diyetisyene ihtiyacınız var.
Doğru. Ancak diyetisyen yetmez. Çalışmak da lazım. Avrupa Bakanlığı internet sitesinin etkinlikler bölümüne bakıyoruz. Sayın Bağış, 6 Temmuz tarihinden 21 Eylül tarihine kadar sadece 2 kere Avrupa’ya gitmiş. Ayda 2 gün perhiz yapmakla kilo verilir mi? Sayın Bağış’ın Avrupa’da daha fazla olması ve bizim konumumuzu anlatması lazım.
Bizde bir laf vardır, ‘Doktorun dediğini yap, yaptığını yapma’. Tam üyelik müzakerelerinin üzerinden 6 yıl geçmiş peki hükümet ne yaptı? Ne doktorun dediğini yaptı ne de yaptığını… Doktor ‘hâlâ fazla kilon var’ deyince de Egemen Bey “övgüde çok cimrisiniz” diyor. Güzel bir atasözümüz var ‘iğneyi kendine çuvaldızı başkasına batır’ diye, Egemen Beye hatırlatmak istiyorum.
Egemen bey başbakanla çok gezmesin, o da Arap Baharı rüzgarının etkisiyle pembe gözlüklerle etrafa bakıyor. Bu raporu da pembe gözlükle değerlendiriyor ama bu rapor mosmor.
Elbette sadece Sayın Bağış’ın değil, Hükümetin de gerekenleri yapması lazım. Biz muhalefet olarak birçok alanda Türkiye’deki eksiklikleri ifade etmeye çalıştık. Ne yazık ki hükümet buna gereken ilgiyi gösterememiştir.
Bugün AB ilerleme raporuna baktığımız zaman çok önemli başlıklarda eksiklikler görüyoruz.
Örneğin, Basın özgürlüğü konusu.
Raporda aynen şu ifade yer alıyor:
“Mart 2011’de henüz basılmamış bir kitaba “terör örgütü belgesi” olarak nitelendirilerek el konulmuştur. Henüz basımı yapılmamış bir kitaba el konulması Türkiye’de basın özgürlüğü ve davanın meşruluğu hakkında endişe ve şüphelere neden olmuştur.”
Şimdi biz muhalefet olarak bunu söyledik. Basına yönelik baskılar konusundaki endişelerimizi aktardık. Başbakan ise basılmamış kitabı bombaya benzetti. Bu bakış açısı doğru değil. Doğru olmadığını da AB ilerleme raporunda bir kere daha gördük.
Kadınların sosyal ve siyasal hakları alanında eksiklikler devam ediyor.
Türkiye’de kadına yönelik  şiddet 7 yılda yüzde 1400 arttı. Kadınların istihdama katılım oranları dünya ortalamasının neredeyse yarısı. TÜİK rakamlarına göre kadınlarımızın neredeyse yüzde 10’u okuma yazma bilmiyor. Hükümet bu konuda ne yaptı? Rapora göre bu alanda kayda değer hiçbir gelişme olmamış. Bu durum normal midir? Türkiye’de kadınlarımızın yaşadığı bu sorunları hiç önemsemeyecek miyiz? Biz CHP olarak bu konuda güçlü bir irade bekliyoruz.
Raporda tabi başka alanlar da bulunmakta. Örneğin yargı ile alakalı bölümde, çok ciddi eleştiriler var.  Özellikle seçim döneminde biz de bu endişeleri ve eleştirilerimizi kamuoyuyla paylaştık.
Geçen yıl Türkiye AİHM’e 24,5 milyon Avro ceza ödemiş. Niçin? Çoğu adil yargılanma hakkının ihlalinden kaynaklanıyor. Tutukluluk süreleri çok uzun. Soruşturmanın gizliliği ilkesi sanıklar aleyhine işliyor.
Raporda aynen şu ifadeler var:
“Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun tutuklamayla ilgili maddeleri yoğun bir şekilde cezai uygulama şeklinde kullanılmaktadır. Tutuklama ve gözaltına alma uygulamalarına alternatif uygulamalar kullanılmamaktadır.
Adli takip yerine tutuklamalar, bilgilerin, delillerin sızdırılması, dosyalara erişimin sınırlandırılması, gözaltı kararıyla ilgili gerekçelerin verilmemesi ve bu kararların değiştirilmesi endişe vericidir.”
Önümüzdeki dönemde, Özel Yetkili Mahkemeler kaldırılmalıdır. Uzun tutukluluk sürelerini engelleyecek değişiklikler için gereken adımlar atılmalıdır. Biz  buna inanıyoruz. Neden? Çünkü biz Bernalar artık aylarca hapiste kalıp hayatlarının en güzel günleri çalınmasın istiyoruz. Hükümet Bernaların yaşadığı acılara karşı adeta kayıtsız kalıyor. Hükümete soruyoruz, Berna’dan çalınan 17 ayı ona nasıl geri vereceksiniz?
Biz, Bernalar işte bu acıları yaşamasınlar istiyoruz.
Raporda, güvenlik güçleri tarafından uygulanan orantısız şiddet de yer almakta. Bunu Hopa’da, Tekel işçileri eylemlerinde ve en son biliyorsunuz gene üniversite öğrencilerine yönelik olarak gördük. Orantısız şiddet suçtur. Özellikle İçişleri Bakanı bu konuda gerekeni yapmalıdır. Bu duyarlılığı hükümetten bekliyoruz.
Raporda dokunulmazlıklar da yer almakta.  Biz biliyorsunuz bu konuda birçok defalar açıklamada bulunduk. Dokunulmazlığın kürsü dokunulmazlığı ile sınırlanması gerektiğini ifade ettik. Hükümet buna bir türlü yanaşmıyor. Türkiye de bu sebeple ilerleyemiyor.  Hükümet dokunulmazlıkların kalkmasından korkuyor diye Türkiye daha demokratik bir ülke olmaktan uzaklaşıyor. Bu başlı başına bir sorundur.
Bütünüyle baktığımız zaman, raporda Türkiye’nin sorunları yer almaktadır. Bunlar AB’nin sorunları değildir. Aylarca tutuklu kalanlar bizim çocuklarımız. Yıllarca Silivri’de kalanlar bizim gazetecilerimiz. Şiddet gören ve ayrımcılığa maruz kalanlar bizim kadınlarımız.
Bakın Hırvatistan AB’ye tam üyelik süreci için ayrı bir milli komite kurdu. Ana muhalefet partisi komiteye başkanlık ediyordu. O şekilde süreci izlediler, hükümeti gereken noktalarda eleştirdiler. Elbirliği ile bu süreci yönettiler.
Hükümet ortak akıldan korkmasın. Hükümet Ekonomik ve Sosyal Konseyi bile 31 aydır toplamıyor. Dünyada ekonomik kriz var. Bu krizden etkilenen herkesin fikirlerini almak gerekmez mi? Yasa 3 ayda bir Ekonomik ve Sosyal Konsey’in toplanması gerektiğini söylüyor, hükümet yasayı da çiğniyor. Hükümet bu yetmezmiş gibi bir de ESK’yı anayasa ile düzenledi, ama kendi yaptıkları değişikliği bile uygulamıyorlar, anayasa da kar etmiyor hükümete. Ortak akıldan korkmayalım. Farklı görüşler daha iyi karar almamızı sağlar.
AB konusunda da Türkiye bir krizdedir. Ne ilerleyebiliyoruz ne de geri adım atabiliyoruz. Geldiğimiz noktada hükümetin samimiyeti şüphe altındadır. Hükümet şayet samimi ise, gerçekten bu reçeteyi uygulamak istiyorsa, gelsin muhalefetiyle, hükümetiyle elbirliği ile bu süreci yürütelim.
Ancak hükümet bu konuda samimi değilse onu  da açıklasın. Halkımız da bunu böyle bilsin. Kimseyi kandırmayalım.
Biz CHP olarak adil ve eşit koşullarda bir üyeliğe bütün desteğimizi veriyoruz. Bu süreci daha iyi yönetmek, Avrupa’da Türkiye’nin haklarını korumak ve daha fazla zaman kaybetmemek için bu süreci siyaset üstü kabul ederek hareket edelim. Hükümetten isteğimiz budur.
Teşekkürler,

Print Friendly, PDF & Email