Her evlat için “baba”; hem yaslanılacak bir dağ hem de yaşamın her alanında hiza alınacak bir kutup yıldızıdır. Hayatın zorlu dönemeçlerinde yolunu kaybeden ya da bir şeylerin yanlış olduğunu hisseden ama bunu kesin cümlelerle ortaya koyamayan her evlat için dönüp bakılacak yer, babasıdır.

Bu anlamda her baba, aynı zamanda bir kahraman ve her daim rehberdir. Babasının oğlu ve kızı olarak yaşayan her bir evlat da yürüdüğü upuzun yaşam yolunda aslında hep babasının ayak izlerinde yürüyen, iz bulamadığında da “acaba babam olsaydı ne yapardı” diyerek ilerleyen bireylerdir.

Ben de yaşamım boyunca aynı yere yani babama bakarak hizalandım. Babam hiç futbol oynamamıştı belki ama ben spor yaşamım boyunca onun öğrettiklerini kullanarak kalecilik yaptım. O bana kimseye arkamı dönmemeyi öğretmişti, ben de takımıma hiç arkamı dönmedim. O bana, başkalarının hatalarının üstünü örtmemi salık vermişti, ben de hep takım arkadaşlarımın hatalarını kapatmaya uğraştım. Siyasette de durum hiç değişmedi. Babam, hiç siyaset yapmamıştı ama benim siyasetteki en büyük akıl hocam babam oldu. Örneğin babam; insanın bildiğini, gördüğünü, yapabildiğini başkalarından esirgememesi gerektiğini “bir doktor” olarak öğretti bana, ben de onun yolundan yürüyerek sadece bildiğimi, gördüğümü ve yapabildiklerimi paylaştım insanlarla. Dünyanın dört bir yanına gitme şansı bulunca, gördüklerimi büyük Türk milletine nasıl aktarırım derdine düştüm. Başkalarının yapabildiklerini “biz de” yapabilelim diye uğraştım. Ben kendimi kurtardım deyip toplumdan uzaklaşmak yerine “hep birlikte kurtulabiliriz” demeyi amaçladım.

Babam, bir doktor olarak, asıl görevinin şifa dağıtmak olduğunu ve hiçbir şeyin bu görevi engellememesi gerektiğini tüm yaşamı boyunca gösterdi. İlginç ve çok daha samimi zamanlardı o günler. Örneğin şifa bulmak için evimize gelen giden çok olurdu. Doktorun gecesinin de gündüzünün de olamayacağını o zamanlar anlamıştım. Sonra hayatın her zaman “maddiyat demek olmadığını” da babam öğretti bana. Çoğu zaman birkaç “köy yumurtası” hem annemin hem de babamın muayene ücreti yerine geçerdi.

Bir siyasetçi olarak ben de aynı şeyleri yapmaya, babamın ayak izlerini takip etmeye gayret ettim. Siyasetin de tıpkı doktorluk gibi, öğretmenlik gibi “almaktan çok vermek” olduğuna inandım. Nasıl bir polis memuru kamu güvenliği için gece-gündüz ayrımı yapmıyorsa siyasetçinin de 24 saatini “halka vakfetmesi” gerektiğini kavradım. Bir öğretmen nasıl tüm öğrencilerine aynı şekilde yaklaşıyorsa ben de yurttaşların her birine bir diğeriyle aynı şekilde yaklaşmaya çalıştım.

Babamı uzun yıllar önce kaybetmiş olmama rağmen, hala her kararımda ve her tavrımda, onun ayak izlerini takip etmeye çalışırım. Aslında bu sayede, onun bende yaşamasını da sağlamış gibi hissederim. Biliyorum ki herkes için babası çok değerlidir ve vazgeçilmezdir. Ve biliyorum ki babalar bir güne sığdırılamayacak kadar değerlidir.

Bu yüzden, babalar gününde her evladın babası için yapabileceği en güzel şeyin “babam gibi olmaya çalıştım” demek olduğuna inanırım.

Umarım ben de babam gibi olabilmişimdir. Umarım, her evlat babasının kendisine bıraktığı ayak izleri gibi izleri kendi çocuklarına bırakabilir. Ve umarım babalar ve oğulları ve kızları mümkün olduğu kadar çok birlikte zaman geçirir.
Babaların “babalar gününü”, evlatların “kutup yıldızı” gününü kutlarım.

Bu güzel günü benim için anlamlı kılan bir başka mutluluk kaynağı daha var. Bir süredir sağlık sorunları yaşayan ama her geçen gün çok daha iyiye giden sevgili annem Dr.Ülker Oran’ın bugün doğum günü. Allah, ona sağlıklı ve uzun ömürler versin. İyi ki doğdun anneciğim.

umut oran

Print Friendly, PDF & Email