Olumsuzlukların yeni olumsuzlukları, büyük sorunların başka büyük sorunları doğurduğu gerileme dönemlerinde toplumun büyük kısmı “dibi görelim de çıkışa geçelim” gibi bir düşünceye savrulur. Sanılır ki, “dip” denilen yer sabit olarak beklemektedir ve kötü gidişat adeta bir top gibi o zemine çarpacak ve ister istemez yukarı doğru çıkış yapacaktır. Oysa toplumsal olaylarda “dip” diye bir kavram yoktur. Dip de zirve de tamamen sübjektiftir ve bir yanıyla da büyük bir “pasifliği” işaret ederler.

Biliyoruz ki Türkiye’de çok uzun süredir büyük bir gerileme yaşanıyor. Her yıl bir diğerini aratır halde ve umutlar hep bir dahaki seçime, yıla, bayrama, bahara aktarılıyor. Oysa toplumları ilerletecek olan şey “dip noktasını” beklemek değil, birleşerek ve mücadele ederek “hayatı değiştirmektir.” Örneğin kötüleşen ve ağırlaşan iş koşullarına karşı “bugün kim işten atılacak” diye bekleyerek çözüm bulunamaz. Yapılması gereken şey örgütlenmek, aynı sorunu yaşayanların aklıyla aklımızı birleştirmek ve şartlar ne olursa olsun “bu düzenin değişeceğine” inanmaktır.

Kanaatim odur ki, 16 yıllık zulüm döneminin ve gerilemenin ardından bugünlerde yükselen “dip dalgası” bizlere, “Tamam! Artık tam zamanı!” duygusunu aşılıyor. Bu duyguyu yaygınlaştıran hepimiziz. Artık “kazanmaktan” bahsediyor olmak bile başlı başına bir devrim demek! Bu duygu daha düne kadar evinde oturup “dibe vurmayı” bekleyen kadınları ve erkekleri sokaklara çıkarıyor. Gidişatı tersine çevirmek için “bir şeyler yapmalı” diyen genç kızların ve erkeklerin miting alanlarındaki değişim talebi dalga dalga tüm yurda yayılıyor.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yönelik olarak devam ettiğim saha çalışmalarında hep aynı şeyi gözlemliyorum: İnsanlar değişime inanıyor! Seksen yaşındaki annelerimizde heyecan var. Emekli amcalarımız her zamankinden çok daha kararlı. Gençler bahar havasını tüm yıla yaymak için sadece bir seçim kazanmaya değil dünyayı değiştirmeye kararlı görünüyorlar. O halde bir müjde olarak söylemekte sakınca yok: Türkiye, üzerindeki “ölü toprağından” kurtulmak için ayağa kalkıyor.

Bu dakikadan sonra her şey zaman meselesi. Bugün, yarın, birkaç gün sonra ama mutlaka bir büyük değişim yaşanacak. Bu büyük değişimin temel taşlarından biri de 24 Haziran. Cumhurbaşkanı adayımızı Cumhurbaşkanı yaptığımız ve Meclis’te Cumhuriyet Halk Partisi’ni birinci parti haline getirdiğimiz zaman “dibe vurmayı bekleyen herkesin” nasıl “dip dalgasına” dönüşüp bu adaletsiz düzeni değiştireceğine de tanık olacağız.

Ben, Türkiye’ye ve büyük Türk milletine inanıyorum. Başarabiliriz! Tüm dünyanın gıpta ederek baktığı bir Türkiye’yi inşa edebiliriz. Bunun için sadece biraz daha çalışmamız ve sandığa gitmeyen en az 1 kişiyi gerekirse sırtımıza alarak sandığa götürmemiz gerekiyor. Biz üstümüze düşeni layıkıyla yapınca, göreceksiniz her şey yoluna girecek. Her şey milletimiz için çok daha güzel olacak. İnanın! Yapabiliriz!

Yepyeni bir başlangıcın çok yakınındayken idrak ettiğimiz Ramazan Bayramının da tüm insanlığa barış, kardeşlik, dayanışma ve refah getirmesini diliyorum. Başta kahraman Mehmetçiklerimiz olmak üzere, kalbi Türkiye sevgisiyle çarpan tüm yurttaşlarımızın ve Türk-İslam aleminin bayramını kutluyorum.

Saygılarımla,
Umut Oran

Print Friendly, PDF & Email