Dünyanın en saygın meslek gruplarından birine mensup olan “sağlık çalışanları”, sahip oldukları haklar ve yaşadıkları sorunlar bağlamında, vatandaşı oldukları ülkenin de aynası durumundadır. Sadece sağlık çalışanlarına bakarak bile sözkonusu ülkeye dair anlamlı bir yargıya ulaşılabilir.

Örneğin; hayat kurtaran, en zor anlarda hizmet üreten doktorların ve sağlık çalışanlarının “sistematik bir şiddet dalgasıyla” karşı karşıya olması, ülkenin içine düştüğü travmatik koşulların eseridir.

Çok zorlu ve fedakarlık isteyen bir eğitim döneminden sonra doktorların “performans” adı altında fiziksel ve ruhsal olarak “ezilmesi” de geri kalmışlığın temel göstergelerinden biri olarak kabul edilmelidir.

Nufüsün hızlı artışı göz önüne alındığında “nitelikli sağlık çalışanlarına” olan ihtiyaç artarak devam ederken, öğretim elemanı sayısının aynı derecede artmaması ya da yeterli teknik donanıma sahip olmayan “Tıp Fakültelerinin” açılması da hükümetin “plansızlığı” bir yöntem olarak kabul ettiğinin göstergesidir.

Ne yazık ki, başta doktorlar olmak üzere tüm sağlık çalışanları, her anlamda “gelişmiş ülkelerle” rekabet edebilecek yeteneğe sahip olsalar da memleketin çok uzun zamandır “kötü yönetiliyor” olmasından kaynaklanan sorunlar çözülememiştir.

Oysa Türk sağlık çalışanları, Tıbbiyeli Hikmetlerin idealizmine sahip, her olumsuzluğu aşabilecek kadar fedakar ve kararlıdır. Geçmişte Türkan Saylan gibi öncü doktorların gerçekleştirdiği büyük sağlık atılımlarının benzerlerini bugün de gerçekleştirmek mümkündür.

Ancak devasa adımlar atmanın ve Tıp Bayramı’nı her anlamda bir ilerleme günü olarak kutlamanın ilk koşulu “aklın ve bilimin” ışığında yeni bir “sağlık anlayışını” egemen kılmaktır. Bu yeni anlayışın bir yanında doğumdan ölüme kadar “parasız sağlık hizmeti” anlayışı varken diğer yanında “toplumun geleceğini kurtarmak demek olan ulusal aşı programları ve idealist hekimleri yetiştirmek için “tıp eğitimi reformu” olacaktır.

Hele hele ülkemizin artan oranda “mülteci barınma ve geçiş” noktası olduğu düşünüldüğünde “önleyici” sağlık hizmetlerinin bugünle kıyaslanmayacak ölçüde geliştirilmesi konusu ciddiyetle ele alınmalıdır. Hiç unutulmamalıdır ki sağlık hizmeti almak bir hak, kaliteli sağlık hizmeti vermekse bir görevdir.

Tıp Bayramını idrak ettiğimiz bu günde başta doktor annem ve rahmetli doktor babam olmak üzere tüm tıp camiasının bayramını kutluyorum. Şu anda Afrin’de ve Mehmetçiğimizin görev yaptığı her yerde canla başla hizmet veren fedakar sağlık çalışanlarına da en derin şükranlarımı sunuyorum.

umut oran

Print Friendly, PDF & Email