İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ne göre “bütün insanlar hür, haysiyet ve haklar bakımından eşit doğarlar.” Ve “Yaşamak, hürriyet ve kişi emniyeti her ferdin hakkıdır. Hiç kimse kölelik veya kulluk altında bulundurulamaz; kölelik ve köle ticareti her türlü şekliyle yasaktır.”şeklinde devam etmektedir. Ancak ne ilginçtir ki Libya’da “köle pazarları” kurulmaktadır ve dünyanın dört bir yanındaki insanlar sadece dinleri, renkleri ya da düşünceleri sebebiyle yok edilmektedirler. Myanmar’da Müslümanlar yaşama tutunmaya çalışırken Suriye, İran, Somali, Libya, Sudan ve Yemen vatandaşları başka tabiiyete sahip insanların aksine şayet çok yakın akrabalarının daveti yoksa ABD’ye giriş yapamamaktadır. Yani bir anlamda kategorik “eşit olmayanlar kümesi”, hükümetler eliyle oluşturulmaktadır.

Ancak ne yazık ki “eşit olmayanlar” kümesi başka alanlarda da mevcuttur. Örneğin dünyanın en zengin 8 ailesi, dünya nüfusunun yarısının yani 3,6 milyar insanın toplam malvarlığından daha fazla varlığa sahiptir. İnsanlığın Mars’a turistik gezi planları yaptığı bugünlerde okuma yazma bilmeyen insan sayısının yaklaşık 758 milyon olması ve bunların da 3’te 2’sinin kadınlardan oluşması da herhalde “herkesin eşit olduğu” şeklinde yorumlanamaz.

O halde “eşitlik ve adalet” kavramlarıyla desteklenmediği müddetçe “İnsan Haklarından” söz etmek, sıradan insanın sorunlarına çözüm oluşturamamaktadır. İnsanlığı bir ileri seviyeye çıkaracak olan şey kâğıt üzerinde “hak” tanımları yapmak ve bunu yeterli görmek değil, “eşitsizliklerin her türüyle” istisnasız olarak mücadele etmek, ekonomik ve sosyal hakları da “temel insan hakkı” olarak görmek ve sadece “insan olmak” sebebiyle tüm insanların yeterli düzeyde beslenme, eğitim alma, iş ve aile sahibi olma, barış ve huzur içinde yaşama hakkını evrensel düzeyde savunmaktır. Aksi durumda aynen bugün yaşandığı gibi “İnsan Hakları Günü’nde” dahi “eşitsizlikler” köleliği, “adaletsizlikler” de modern kölelik formlarını beslemeye devam edecektir.

Bu itibarla, İnsan Hakları Günü’nün dünyanın her yerinde ve herkes için “ortak bayram günü” olarak kutlanacağı günlerin gelmesini diliyor, bu hedefe de ancak “örgütlü mücadeleyle” ulaşılabileceğini bir kez daha hatırlatmak istiyorum.

Print Friendly, PDF & Email