CHP’li Umut Oran 16 Nisan referandumu, Hayır bloku ve CHP’nin durumu ile ilgili görüşlerini 30 sayfalık kitapçıkla açıkladı. Kitapçığı tüm parti örgütüne, CHP’li gençlere ve kadınlara göndereceğini bildiren Umut Oran, “Kişi Merkezli Tartışmalar Aşılmak Zorundadır!“ dedi. umutoran.com üzerinden bugün açıklanan kitapçıktan bazı satırbaşları şöyle:

NİYETİM PARTİ İÇİ VE KİŞİSEL TARTIŞMALARIN DIŞINDA OLMAK! 

MESELE GENEL BAŞKANLIK YARIŞI YA DA OLAĞANÜSTÜ KURULTAY DA DEĞİL 

AMA HAD BİLDİREN ANLAYIŞIN DA FAYDASI YOK 

PARTİMİZİN SÜREKLİ “İÇ TARTIŞMALAR” ETRAFINDA YIPRATILMASININ VE HER ŞEYİN “KİŞİSELLEŞTİRİLMESİNİN” ÖNÜNE GEÇİLEREK ARTIK “GERÇEKLERLE YÜZLEŞMEK” ZORUNLUDUR. 

Sosyalist Enternasyonal Başkan Yardımcısı, CHP’li Umut Oran 30 sayfalık “Yeni Bir Söz Söylemek Lazım” kitapçığıyla ilgili olarak bugün yaptığı yazılı açıklamasında şunları kaydetti: 

Yaşanan her günün bir öncekinden çok daha kritik olaylara sahne olduğu günümüz Türkiye’sinde 16 Nisan Referandumu, geçen 15 yılda yapılan seçimlerden ya da referandumlardan çok daha farklı bir noktada değerlendirilmek zorundadır.
“Rejimin geri dönülemez halde değiştirilmesi” ve “tek adam rejiminin” inşa edilmesi demek olan referandumda her yaştan ve her bölgeden seçmenlerin seferber olarak “hayır” demesi de milletimizin referandumun ne anlama geldiğini kavradığını göstermektedir.
Ancak milletin seferberlik hali sandık başlarında ve YSK dehlizlerinde “hukuksuzluk” yapılmasını engelleyememiş ve milletimizin iradesi gasp olunmuştur. Böylece ortaya “hukuksuzlukla yaratılmış bir hukuki durum” çıkmıştır.
YSK’nın almış olduğu “hukuksuz kararların” reddedilemeyecek kadar bariz ve herkesin gözü önünde yaşanmış olması “referandumun meşruiyetini” tamamen tartışmalı hale getirirken “Atı alan Üsküdar’ı geçti!” cümlesinde hayat bulan AKP’nin meseleyi algılama şekli de şaşırtıcı olmamıştır. Zira AKP demek fiili durum yaratmak, hukuku ayak bağı olarak görmek ve oldu-bittiler üzerinden mevzi kazanmaktır.

MEŞRUİYETİ TARTIŞMALI REJİMİN İNŞASI

Bununla birlikte referandum öncesinde ve sürecince yaşanan bunca “hukuksuzluk” Cumhuriyet sevdalılarının gönlünde derin yaralar açsa da ve “meşruluk tartışması” sonsuza kadar devam edecek olsa da ortada yeni bir fiili durum vardır. O durum: Meşruiyeti tartışmalı bir yeni rejimin inşa edildiği gerçeğidir. 16 Nisan akşamından beri devam eden de budur. Hukuksuzluklar ara vermeden devam etmektedir ve muhalefet unsurlarının “itirazları” gidişatı değiştirmeye yetmemiştir. 

CHP REFERANDUM SONUÇLARINI KAVRAYAMIYOR 

Ancak yaşanan sorunların tek sebebi hukuksuzluklar değildir. Hukuksuzlukların yanında referandum sonucunun “yorumlanması” konusunda da derin ayrılıklar bulunmaktadır. Özellikle ana muhalefet partisinde ortaya çıkan tartışmalar referandum sonuçlarının ve yeni rejimin ne anlama geldiğinin tam olarak kavranamadığını ortaya koymaktadır.

HAD BİLDİREN ANLAYIŞIN FAYDASI YOK

Örneğin “rejim değişikliğini” ve yeni durumu enine boyuna analiz etmek yerine “Saray kaynaklı komplo teorilerini” öne çıkaran ve her itiraz edene had bildiren bakış açısının hiçbir mantığı olmadığı gibi Cumhuriyetperverlere herhangi bir faydası da yoktur.

MESELE GENEL BAŞKANLIK YARIŞI YA DA OLAĞANÜSTÜ KURULTAY DA DEĞİL

Aynı durum meseleyi sadece bir Genel Başkanlık yarışı ya da Olağanüstü Kurultay gerekçesi olarak görenler için de geçerlidir. Türkiye’nin ve Atatürk’ün mirası olan Cumhuriyet’in karşı karşıya olduğu tehlikeyle kıyaslandığında “kişi merkezli parti içi tartışmaların artık önemi yoktur ve bu anlayış aşılmalıdır! Çünkü mesele, kişi değil memleket meselesidir. Bunun için de daha iyi bir Türkiye iddiası, hayali ortaya konularak alternatif bir dava yaratılmalı. Bunu da ancak bir şeye karşı olarak değil, yeni bir şey söyleyerek yapabiliriz!”

MAÇIN İLK YARISI DA DEĞİL!

Öte yandan gelinen noktada 16 Nisan’ı maçın ilk yarısı olarak konumlandıranların ve 2019 için “ortak aday” tartışmalarını başlatanların önerileri de yeterli değildir zira 16 Nisan’a gelinceye kadar geçen 15 yılda yapılan yanlışları, bir türlü hayata geçirilmeyen kurumsal dönüşüm ihtiyacını yok sayarak “kişi” üzerinden sonuç alınabileceğini varsaymaktadır.

HER ALANDA KURUMSAL DEĞİŞİM ŞART

Oysa Cumhuriyetimiz artık elimizde değildir.  Yargı, emniyet, ordu, bürokrasi vb artık tarafsız olmadığı gibi, hukuku esas alan bir noktada da değildir. Devlet tam anlamıyla bir partiyle özdeşleşmiş AKP’li olmayan tek bir kamu görevlisi kalmayana kadar bu gidişatın devam edeceği görülmüştür. Öyleyse geçen 15 yıl boyunca yapılan tüm yanlışlar ve yapılmayan tüm kurumsal değişimler A’dan Z’ye analiz edilmeden atılacak her adım yanlış olacaktır! Ülkenin ve geniş toplum kesimlerinin kurtuluşu için “en baştan ve her alanda” “kurumsal değişim” talebi yükseltilmeden yürünecek her yol çıkmazdır.

ARTIK GERÇEKLERLE YÜZLEŞİLMELİ

Ve herkes emin olmalıdır ki zamanın gerçeklerini göz önüne alarak bir “ideolojik netleşme” yaşanmadan ulaşılacak bir zafer de bulunamayacaktır.

Cumhuriyet Halk Partisi’ne gönül vermiş bir nefer olarak benim üzerime düşen şey hem gelinen noktayı analiz etmek hem de doğru tartışma zeminini oluşturmak için çaba harcamak ve bir çıkış yolu bulunmasına öncülük etmektir.

Partimizin sürekli “iç tartışmalar” etrafında yıpratılmasının ve her şeyin “kişiselleştirilmesinin” önüne geçilerek artık “gerçeklerle yüzleşmek” zorunludur.

Reddedilemeyecek kadar net olan şey: “Önce kendi evimizi düzenlemeden” siyaset kurumunu da Türkiye’yi de bölgemizi de düzenleyemeyeceğimizdir.

NİYETİM PARTİ İÇİ VE KİŞİSEL TARTIŞMALARIN DIŞINDA OLMAK!

umutoran.com üzerinden sizlerle paylaştığım ve tüm parti örgütümüz ile CHP’li gençlere ve kadınlara göndereceğim “Yeni Bir Söz Söylemek Lazım” başlıklı kitapçık “yepyeni ve kurumsal bir değişim” ihtiyacına yönelik olarak ve doğru bir tartışma zemini oluşturmak için kaleme alınmıştır. Niyetim parti içi ve kişisel tartışmaların tamamının dışında olacağımı beyan etmek ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin “öncü rolüne” dikkat çekmektir.

Anadolu ve Rumeli Müdafa-i Hukuk Cemiyeti’nin devamı olan Cumhuriyet Halk Partisi için Türk Milletine “öncü” olmak tarihsel bir görevdir ve asla kaçınılamaz!

Rakibe odaklanmaktan ve rakip gibi olmaktan vazgeçmeyi zorunlu kılan öncülük pozisyonu doğal olarak “kurumsal dönüşümü” gerekli kılacaktır. Kurumsal dönüşümü samimiyetle başlatmaksa her şeyin kademe kademe değiştirilmesi demek olacaktır.

İKTİDAR OLMAK DIŞINDA BİR SEÇENEK YOK

Bu noktada net olmak, halkımıza asla yalan söylememek ve ulaşmak istediğimiz yeri bilmek hayatidir. Bana göre Cumhuriyet Halk Partisi’nin Cumhuriyeti kurtarmak için “iktidar olmak” dışında hiçbir seçeneği yoktur. İktidar hedefine yürüyen bir hareketin “dramatik mazeretlerin kolaycılığına saplanmak” gibi bir lüksü yoktur. Asıl olan tüm zorluklara rağmen doğru bilinen yolda yürümek ve asla vazgeçmemektir.

Muhtaç olduğumuz kudret 7.000 yıllık öz yurdumuz olan Anadolu’nun her karış toprağında ve Türkiye Cumhuriyeti kimliği taşıyan milletimizin her bir ferdinde gizlidir. 

Print Friendly, PDF & Email