Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ileri görüşlülüğü ve liderliğini bir kez daha gördüğümüz alanlardan birisi de kadınların siyasi yaşama katılımıdır. 1930’lu yıllardan itibaren aşamalı olarak kadının siyasete katılımının önünü açan Atatürk, vatandaş kavramının dahi yeni yeni yerleştirilmeye çalışıldığı günlerde kadına verdiği değer ile de öne çıkmıştır. Demek ki liderlik, ileri görüşlülük binlerce odası olan Kaçaksaray’da yaşayıp, vatandaşı sefillik çekerken uçan saraylarda lüks içinde yaşam sürmekle, sabahlara kadar babalı-oğullu paraları sıfırlamakla olmuyormuş!

80 yıl önceye dönersek, Başbakan İsmet İnönü ve 191 milletvekilinin hazırladığı yasa teklifi, 5 Aralık 1934’te Mecliste görüşüldü. Yapılan oylamada, 317 üyeli Meclis’te, oylamaya katılan 258 milletvekilinin tamamının oyuyla bu yasa teklifi kabul edildi. Anayasanın 10. ve 11. Maddeleri değiştirilerek her kadına 22 yaşında seçme, 30 yaşında seçilme hakkı verildi. Bunun sonucunda kadınların katıldığı ilk genel seçimler 8 Şubat 1935 gerçekleştirildi. TBMM 5. Yasama dönemi için yapılan bu seçimde 17 kadın milletvekili Meclis’e girdi.

Bugün demokrasisine imrenerek baktığımız Batı’da ise onyıllar sonra kadınlar siyasette yerlerini alabildiler. Fransa 1944’te, Belçika 1960’ta, İsviçre ise 1971’de kadınlarına seçilme hakkını tanıdı.

Peki bugün Türkiye’de durum nedir? TBMM’de benim de içinde olduğum görevi başındaki 24. Yasama Döneminde ise halen 77 kadın milletvekili bulunmaktadır. Yani bugün TBMM’nin yüzde 14.37’si kadınlardan oluşmaktadır. Bu yeterli midir, asla! Mademki nüfusumuzun yarısı kadınlardan oluşmaktadır, bu tablo Meclis’e neden yansımıyor? Kadınlarımızın da bu konuda çok daha atik, cesur, ısrarcı olması gerekmektedir.

Kadınlarımız bugün çok daha zor bir konumdadır, çünkü “kadın erkek eşit değildir” diyerek ülkeyi ortaçağ karanlığına götürmeye çalışan bir kişi maalasef 2014 yılında Atatürk’ün koltuğunda oturmaktadır. 12. Cumhurbaşkanı ve AKP iktidarı; “kadınların evde oturup sadece 4 çocuk yapmasını, hamileyse sokağa hiç çıkmamasını, işsizlik oranlarının düşmesi için kadınların iş yaşamına katılmamasını, çünkü cennetin anaların ayaklarının altında olduğu” görüşünü savunmaktadır. Evet cennet anaların ayakları altında olabilir ama bu analarımızın, kadın yurttaşlarımızın, kız kardeşlerimizin, yoldaşlarımızın yaşarken bu dünyada gözlerden uzak olmasını gerektirmez. Kadın sadece ana değildir, arkadaştır, yoldaştır, insandır, AKP zihniyetinin kavrayamadığı bunlardır!

Günü geldiğinde kadınlarımızın AKP zihniyetine gereken yanıtı sandıkta vereceğine inanıyorum. Çünkü bir sonraki aşamada bu kafa, kadınların araba kullanmasını, sokağa çıkmasını, TV izlemesini bile yasaklayacaktır. Bu nedenle başta kadınlarımız olmak üzere hepimize büyük sorumluluklar düşmektedir.

Sevgi ve saygılarımla,
Umut Oran

Print Friendly, PDF & Email