CHP’li Umut Oran, Başbakan Erdoğan’ın yurt dışında demokrat tablo çizdiğini yurda dönünce “diktatör bozuntusu” olduğunu belirterek, “Erdoğan Brüksel’de bağımsız yargı hikayesi anlatırken kanunsuz emre direnen Başsavcı tenzili rütbeye uğradı”
“Brüksel’de demokrasi havarisi Ankara’da diktatör bozuntusu bir başbakan var

ANKARA

CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yurt dışında demokrat tablo çizdiğini yurda dönünce “diktatör bozuntusu” olduğunu belirterek, “Erdoğan Brüksel’de bağımsız yargı hikayesi anlatırken kanunsuz emre direnen Başsavcı tenzili rütbeye uğradı. Erdoğan en iyisi Brüksel’de kalsın. Türkiye’ye, yurttaşlarımıza iyi gelmiyor” dedi.

Brüksel’deyken kuvvetler ayrılığı var!

CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran yazılı bir açıklama yaparak Başbakan Erdoğan’ın tutarsızlıklarına birkaç örnek verdi. Erdoğan’ın önceki gün Brüksel’de yaptığı konuşmada “Türkiye’de kuvvetler ayrılığı konusunda hiç kimsenin bir sorunu yoktur. Demokratik parlamenter sistem içerisinde kuvvetler ayrılığı noktasında kimsenin bir şüphesi olmaz, olamaz” dediğini anımsatan Oran’ın açıklaması şöyle:

Aynı saatlerde Adalet Bakanlığı Müsteşarı ve HSYK tabii üyesi  Kenan İpek’in TCDD Liman İşletme Müdürlüğü’ne yapılan yolsuzluk operasyonu emrini veren İzmir Başsavcısı Hüseyin Baş’ı arayarak soruşturmayı durdurmasını istediği ortaya çıktı.

Yargı hikayesi anlatırken başsavcı sürüldü

Aynı gün, 96 savcı ve hakimin görev yeri değiştirildi. Ve ne rastlantıdır ki Erdoğan’ın Brüksel’de yargı hikâyesi anlattığı saatlerde, Müsteşar Beyin bacanak soruşturmasını kapatmasını istediği İzmir Başsavcısı da tenzili rütbe ile Samsun’a atandı

Ankara’da diktatör bozuntusu

Erdoğan Brüksel’de demokrasi havarisi gibi konuşuyor ama Ankara’da diktatör bozuntusu gibi davranıyor. Hukuk devletini yok ediyor, yargı bağımsızlığına müdahale ediyor, görevini yapmaya çalışan memurları engelliyor, millet adına karar veren mahkemeleri de kendine bağlamaya çalışıyor.

Prompter Brüksel’de demokrasi yazıyor

Erdoğan’ın prompteri Brüksel’de demokrasi nameleri yazıyor, bakanları, milletvekilleri, müsteşarları Ankara’da baskı rejimini güçlendirmek için çalışıyor.

Bu Erdoğan’ın ilk çelişkisi de değil. Erdoğan yurtdışına her çıktığında adeta başka bir insana dönüşüyor:

Şangay’da aklı karışık

26 Ocak 2013 tarihinde Rusya’ya gitti “Bizi Şangay Beşlisi’ne alın, Avrupa Birliği’nden vazgeçelim” dedi, 10 gün sonra bu sefer Çek Cumhuriyeti’ne gitti “Şangay İşbirliği örgütü AB’nin alternatifi değil” dedi.

Küresel güç müyüz?

31 Aralık 2013 tarihinde halka seslenen konuşmasında “Türkiye’nin küresel bir güç haline gelmesinden rahatsız olan çevreler kutlu yürüyüşümüze kastettiler” diye yakındı bir hafta sonra Japonya’ya gitti “Türkiye’nin bölgesel veya küresel güç olmak gibi bir hedefi yok” dedi.

Geçen yıl Mayıs ayında ABD ziyaretine gitmeden önce bir konferansı reddeceğini, Suriye’ye müdahale edilmesini isteyeceğini söyledi, oradan müdahale olmaması ve konferans yapılması kararıyla geri döndü.

Ayağa dolanan kuvvetler ayrılığı

14 Nisan 2011 tarihinde Brüksel’e gitti “Türkiye’de yürütmeye bağımlı bir yargı yok, bağımsız bir yargı var, bağımsız yargı da görevini yerine getiriyor” diye açıklama yaptı, daha bu lafın mürekkebi kurumadan “Kuvvetler ayrılığı diye bir şey var ayağımıza dolanıyor” diye konuşmaktan çekinmedi.

AB yöneticileri de ikiyüzlü

Tüm bu yaşananlar, Erdoğan’ın bu diktatoryal politikasına seyirci kalarak, 23-24. fasılları açmayan AB yöneticilerinin ikiyüzlü olduğu gerçeğini de hepimize gösteriyor.

Erdoğan Brüksel’de kalsın

Sonuç olarak Erdoğan’ın iki yüzü var, Avrupa’da demokrat, Ankara’da sahte diktatör.  Erdoğan en iyisi Brüksel’de kalsın. Türkiye’ye, yurttaşlarımıza iyi gelmiyor.

Print Friendly, PDF & Email