19. yüzyıldan beri 1 Mayıs dünyadaki bütün emekçilerin zincirlerini kırdıkları günü ifade eder.  1 Mayıs emeği sömürülenlerle zalimler, hakları gasp edilenlerle gaspçılar, herkesin eşit olduğu, barış içerisinde bir dünya hayal edenlerle başkalarını ezerek yükselmek isteyenler arasındaki hesaplaşma tarihidir.
Her 1 Mayıs bize yeni bir dünya umudunu da hatırlatır. İnsanların haksızlığa uğramadığı bir dünya, kimsenin adaletsizliğe uğramadığı bir dünya, kimsenin ötelenmediği, ayrımcılığa uğramadığı, herkesin hakkıyla çalışıp onuruyla yaşayabileceği bir dünya fikri kalbimize dolar.
Bugün  dünya adaletsizliklerle, eşitsizliklerle dolu;

  • Dünya nüfusunun sadece yüzde 1’i dünyadaki 2 milyar 700 milyon insan kadar gelire sahip.
  • Dünyanın en zengin üç insanının toplam zenginliği dünya nüfusunun yüzde 10’unun toplam zenginliği kadar.
  • Dünyada yaşayan en zengin yüzde 10 dünyadaki bütün varlığın yüzde 85’ini kontrol ediyor.
  • Dünyanın yüzde 80’i günde 10 dolardan daha az gelirle geçinmeye çalışıyor,
  • 1 milyar 100 milyon insanın temiz su kaynaklarına erişimi bulunmuyor,
  • her yıl 2 milyon 100 bin çocuk yetersiz beslenme sebebi ile hayatını kaybediyor.

Dünyanın sorunu kaynakların yetersiz olması değil. Kaynakların adil bir şekilde paylaşılmaması, insan onurunu yücelten değil, metayı kutsal kabul eden bir anlayışın dünyaya hakim olması. Hırstan gözü dönmüş, servetine servet eklemek için her şeyi mübah gören, ne kul hakkı ne de insan hakkı tanıyan bir anlayış dünyadaki milyarlarca insanın sefalet koşullarında yaşamasına neden oluyor.
Türkiye de daha fazla rant hırsı içerisinde gözü dönmüş bir şekilde hareket eden,  çevreyi yok eden, insanların yaşadıkları yerleri yıkıp geçen bir anlayışın egemenliği altında. Bu anlayış insan haklarını dinlemiyor, demokrasiyi dinlemiyor, emeği görmüyor. Bu anlayış sadece para ve daha fazla para görüyor, kamu kaynaklarını çevresinde kurduğu yandaş ağlarına aktarıyor, yeni zenginler yaratırken yoksulluğu daha da derinleştiriyor.
CHP’nin mücadele ettiği anlayış böyle bir anlayıştır.  1977’nin kanlı 1 Mayıs’ında, işkence ve zulümhanelerde, yargıtatörlerin baskısı altında hak ve özgürlük mücadelesi veren CHP’nin bir üyesi olarak bir kere daha söylüyorum;  haksızlığa karşı hakkı, zorbalığa karşı demokrasiyi, her şeyi özelleştiren, emeği taşeron işçilik ile değersizleştiren, sosyal güvenlik sistemini bir sadaka sistemine çeviren bu anlayışa karşı kimse sessiz kalamaz.
1 Mayıs’ta alanlarda emekçi kardeşlerim ile birlikte olacağımı, onların hak ve özgürlük mücadelesine tüm gücümle destek vereceğimi belirtiyor, emekçilerin en temel hakkı olan Taksim Meydanı’nda miting yapma hakkını tehdit ve baskıyla ellerinden almaya çalışan hükümete de bu zorbalıktan vazgeçmesi gerektiği çağrısında bulunuyorum.
Taksim insanlarındır, emekçilerindir. Şiirde dediği gibi, günü gelir, haramilerin doldurduğu İstanbul’un sokaklarından insanlar, emekçiler zafer şarkıları ile geçer. Çünkü İstanbul, bu güzel insanlara layıktır.
Bu duygularla, en yüce değer olan emeğin, alın terinin, uzun yıllara dayanan hak ve eşitlik mücadelesinin bayramı olan 1 Mayıs’ı kutluyor;  kalbinde adalet ve özgürlük dolu bir dünya umudunu taşıyan herkes gibi ” başka bir Dünya, başka bir Türkiye mümkün” diyorum.
Saygılarımla,
Umut Oran

Print Friendly, PDF & Email