PKK’nın hain saldırısı ile şehit olan çocuklarımıza Allah’tan rahmet, ailelerine ve tüm milletimize sabır, yaralılara acil şifa diliyorum.
Son bir ayda ne yazık ki 33 evladımızı, hain terör örgütüne kurban verdik. Onlar, ortak gelecek ideallerine inanmayan, insanlar arasında düşmanlık ve nefret tohumları atmayı bir politik hedef olarak belirlemiş, elinde silah, cebinde uluslararası kaynaklardan gelen paralar olan bir terör örgütünün pervasız histerisiyle yaşamlarını kaybettiler. Bu terör örgütü, alçaklıkta hiç bir sınır tanımıyor, insan hak ve hürriyetlerine karşı en ufak bir saygı beslemiyor, birleşmeyi değil ayrılmayı, birlikte yaşamı değil savaşı, kardeşliği değil düşmanlığı büyütüyor.
Hastalıklı bir düşüncenin ete kemiğe bürünmüş hali olan PKK, bu ülkenin çocuklarının kanlarıyla beslenen, düşmanlıkla güçlenen, ataletle serpilen bir veba olarak karşımızda duruyor.
Bizim düşünmemiz gereken şey, bu örgütle nasıl mücadele edileceğidir. İnsan hak ve hürriyetlerini korumak, demokrasiyi arttırmak, sosyal barışı sağlamak için Türkiye’nin bu örgütle, etkin, hızlı, güçlü ve mutlaka zafere ulaşan bir mücadele vermesine ihtiyaç var.
2002 yılında PKK temelde bitmiş, terör sıfırlanmış, bölgede bir huzur ortamı doğmuştu. AKP 10 yıldır iktidarda ve 10 yılın sonunda geldiğimiz nokta, 90’larda yaşadığımız acı manzaralara geri dönüştür.
10 yıldır, AKP iktidarı var. TBMM’de mutlak çoğunluğa dayanan bir tek parti iktidarı ile bu ülke yönetiliyor.
10 yıl sonra geldiğimiz noktada AKP politikaları her alanda iflas etti. Dış politikada yapılanlar bizi bölgesel bir savaşın eşiğine getirdi, insan hakları politikasının sonucunda basın, düşünce ve ifade, örgütlenme, toplantı ve gösteri özgürlüğü kayboldu, üniversite kampüslerinden sendikalara kadar her alanda korkunç bir baskı rejimi yerleşti. Bu ülkede AKP’nin biber gazını tatmayan tek bir sosyal grup, özel yetkili yargı rejiminin saldırısıyla karşılaşmayan bir tane siyasal hareket yok.
AKP elindeki bütün gücü, tek parti iktidarını bir parti devleti rejimine çevirmek için harcadı. Tek bir adamın dudağından çıkanların kanun olduğu, kendi partisine üye insanların bile eleştiri yapamadığı, muhalif olan herkesin “düşman” olduğu yeni bir otoriter rejim kuruldu.
Bugün AKP terörist diye işçilerle, öğrencilerle, gazetecilerle, bu ülkeye yıllarca hizmet etmiş askerlerle ve hatta spor yöneticileri ile mücadele ediyor. Bu ülkenin teknik takip, dinleme, istihbarat kaynakları harıl harıl AKP’nin politik muhaliflerini dinliyor, onlar hakkında bir takım bulgular bulup hatta üretip onları hapse atmakla meşgul oluyor. Gencecik çocuklar, yıllarca şerefiyle çalışmış gazeteciler yıllarca sürecek davalarda yok ediliyor. Basın pranga altında, devlet daireleri kadrolaşmanın baskısı altında, sağlıklı düşünebileceğimiz her alan ise yeniden tahkim edilmiş.
Bütün bunlar böyleyken, bakıyoruz terörle mücadele için hükümet programında tek bir satır bile yok. AKP terörle müzakere etti, Habur kapılarına mahkeme kurup affetti ama asla mücadele etmedi. AKP’nin terörle mücadele politikası, işçiyle, öğrenciyle mücadeledir, teröristlerle mücadele onların alanlarının dışında kalıyor.
İş öyle bir noktaya geldi ki, bir ayda 33 şehit verirken, AKP Gazi Meclis’i hala kapalı tutuyor. AKP bunun hesabını veremez. Türkiye şehitlerine ağlarken, bu ülkenin meclisini kapalı tutmak, bu ülkeye yapılmış bir saygısızlıktır. Bu Meclis düşman topları Polatlı’da patlarken bile kapanmadı. Bu Meclis’in ilk üyeleri, Yunan Ordusu kapımıza dayanmışken “Biz buraya kaçmaya değil, kavga ederek ölmeye geldik” diye haykırdılar. Şimdi bugün onların gösterdiği bu asil örnekten geriye düşmek, AKP’nin tarih önünde hesap vereceği yeni bir ayıptır.
AKP parti devletinin tek adamı, kendini sultanlarla karşılaştıran Tayyip Erdoğan, artık bize iftar sofralarından harareti yüksek mesajlar verme hakkını kaybetmiştir. Bu ülke, somut, verimli, etkin ve sağlam bir hareket bekliyor. Söz bitti, icraat zamanı. AKP artık ülkeyi parti devleti gibi değil, demokratik bir hükümet gibi yönetmeli, halkın iradesine saygı gösterip, ilk adım olarak TBMM terör gündemiyle tekrar açmalıdır. Terörle etkin mücadelenin nasıl yapılacağı milletin iradesini temsil eden temsilcileri eliyle ortaya konulmalıdır. Eğer bunu da yapamıyorsa, bu konudaki siciline bakıp, halkın mal ve can güvenliğini koruyamayan bir hükümet olduğunu kabul ederek istifa etme görevini de yerine getirmelidir. Hükümet kendinden başka herkeste suç bulan o psikolojik rahatsızlığından vazgeçmeli, 10 yıldır bu ülkeyi yöneten bir hükümet olduğunun farkına vararak, sorumluluğu üstlenmelidir. Çalışmak zorundalar, onların tembelliğinin bedelini bu ülkenin çocukları daha fazla ödeyemez.
Değerli Dostlarım,
Hepinizin açıkça bilmesi lazım, biz CHP olarak terörle mücadele konusunda her türlü desteği vermeye her zaman hazırız ve bu desteği vermekten de bir gün olsun geri adım atmayacağız. Artık  Türkiye anaların ağladığı, kardeşlerin gözyaşlarının aktığı, bu halkın her gün gelen şehit haberleriyle sarsıldığı bir ülke olamaz. Terör belasını da terörün yarattığı ve terörü yaratan sorunları da yok etmek zorundayız. Bu halka, bu ülkeye ve tarihe karşı sorumluluğumuz bu kadar nettir.
Saygılarımla,
Umut Oran

Print Friendly, PDF & Email