Türkiye’de, tarım sektöründeki istihdam sürekli azalıyor. 2000 yılı ikinci yarısında 8 milyon 307 bin kişi tarımda çalışırken, 2008 sonunda bu rakam 6 milyon 753 bine geriledi. Bir başka ifadeyle tarımda çalışanların sayısı 1 milyon 554 bin kişi azaldı. 2009 yılının başında, her 100 kişiden yaklaşık 25’si tarım sektöründe çalışıyordu. 2000 yılının aynı döneminde bu oran yüzde 37 idi. 2009’da ise ekonomik krizin etkisiyle kentlerde işinden olan niteliksiz nüfus köylere geri döndü. Böylece olağan dışı bir gelişme olarak tarım nüfusu biraz artarak 2009 yılı sonunda 7 milyon 353 bine yükseldi. Ancak bu olağandışı durum bütün gelişmiş ülkelerde yaşanan, tarımda istihdam edilen nüfusun daha iyi bir hayat arzusuyla şehirlere göç ederek hizmet ve sanayi istihdamına dahil olması dinamiğini değiştirmeyecektir. Böylece Devlet Planlama Teşkilatı’nın (DPT) öngördüğü şekilde 2023 yılında tarım sektörünün istihdam içindeki payı yüzde 10’a düşecektir. Bu da önümüzdeki 13-14 yılda 4 milyon 200 bin tarım çalışanının işsiz kalması anlamına geliyor. Diğer bir deyişle her yıl 300 – 400 bin büyük ölçüde eğitimsiz tarım çalışanına iş bulmak zorundayız. Bu dinamik önümüzdeki 10 yıl boyunca ülkemizde işsizlik sorunun en ciddi boyutlarından biri olacak.
AVRUPA’DA ORTALAMA TARIM NÜFUSU %7…
Türkiye’nin yaşayacağı dönüşümü görmek için AB ülkelerine bakmak lazım. Avrupa’daki ülkelerin AB’ye girdikten sonra tarımda çalışan nüfusunun toplam çalışanlara oranının %10’un altına indiğini görüyoruz. Ortalama rakam %7-8 seviyesindedir. Tarımda işsiz kalanların çok büyük ölçüde hizmet sektöründe iş buldukları görülüyor. Bu değişimi Tablo 1’de veriyorum.
TABLO 1
Tarım Sektörü             Hizmet Sektörü
1978  2001                    1978  2001
(%)        (%)                 (%)       (%)
Fransa             9.2      3.7                      54.1  72.2
Almanya          5.8       2.6                      49.9  64.8
İtalya              15.5      5.3                       46.4  62.6
İspanya          20.4      6.4                      43.0   61.9
Hollanda           5.4       2.9                       61.6  75.9
İsveç                  6.1        2.3                      60.9  74.0
İngiltere            2.8        1.4                       58.2  73.7
GELİŞMİŞ ÜLKELERDEN ALINACAK DERSLER
Şimdi Avrupa’nın bu dönüşümü nasıl yönettiğine bakalım. Genel olarak bakıldığında birçok ülkenin aşağıdaki uygulamalara başvurdukları görülüyor:
• Yaygın tarımdan yoğun tarıma geçilerek katma değerin artırılması,
• Var olan tarımsal alanların ve çiftliklerin verimli şekilde kullanılması
• Özellikle katma değeri yüksek olan meyve ve sebze üretimine ağırlık verme ve daha çok Akdeniz tipi üretime yönelme
• Turizm gibi alternatif faaliyetler geliştirme
• Ürün çeşitlendirme yollarına gitme. Bu yapılırken özellikle 2 tip programa ağırlık verilmiştir: Çevreci tarımsal üretime yönelme ve şehir dışı yerleşimin korunması.
Yine yeni “iş yaratma” yönünde gelişmiş ülkelerin attıkları adımlar ve bu kapsamda bizim yapabileceklerimizden bazıları şunlardır:
o Doğal alanların korunması, özellikle doğası çok özel olan alanların korunması. Ormanların sürekli olarak yönetilmesi ve korunma altına alınması. Bu hem insanların yararlanmaları ve ayrıca bio-dengenin korunması için gerekli. Başta Karadeniz olmak üzere ülke genelinde bu yönde proje uygulanabilir.
o Bitki ve yeşilliklerin gıda-dışı amaçlarla da kullanılması örneğin enerji üretimi ve endüstride kullanımı gibi. Bu doğrultuda bazı endüstrilerin ülkemizde gelişimine katkıda bulunmak gerekiyor.
o Organik tarımın yaygınlaştırılması. GAP Bölgesi’nde bu alanda büyük potansiyel mevcut.
o Yeşil turizmin yaygınlaştırılması. Büyük şehirlerin 2-3 saatlik mesafesindeki tarım bölgelerinde bu turizm alanında potansiyel bulunuyor.
o ABD’nin Kaliforniya Eyaleti örneğinde görüldüğü üzere tarım ile gıda sektörü arasında en ileri düzeyde entegrasyonun sağlanması ve bu doğrultuda büyük tarım işletmelerin oluşturulması gerekiyor. Uzmanlar 50 yıl önce ABD`nin Kaliforniya eyaletinin de Güneydoğu`nun yaşadığı sorunları bire bir yaşadığını; bugün Kaliforniya`da bugün her birinin yıllık cirosu 1 milyar doları aşan en az 20 tarım ürünü bulunduğunu belirtiyor. GAP`ta sulanabilir alanlar, Kaliforniya`nın yarısından biraz fazla.
o İspanya başta olmak üzere çağdaş bir kooperatifçiliğin geliştirilmesi. Bugün İspanya’da kooperatiflerin bankaları dahi bulunmakta, gerekli yatırımı bu kooperatifler eliyle yapmaktadırlar. Küçük tarım işletmelerin bulunduğu ülkemizde kooperatiflerin geliştirilmesi büyük önem taşımaktadır.
YÜKSELEN ALAN ORGANİK TARIM
Organik tarım gelişmiş ülkelerde tarımın en hızlı gelişen kategorilerdir. Örneğin, Fransa’da bu konuya özel olarak çalışan kooperatifler bölgesel olarak organik tahılın toplanmasıyla ilgili organize oluyorlar. Bunun yanında büyük gıda tedarikçilerinin ürün gamlarına organikleri de eklemeleriyle çiftçiler faaliyetlerini yeniden yapılandırmak zorunda kaldılar. Avusturya’da, organik ürün üreticileri artık doğrudan büyük gıda tedarikçileriyle kontrat imzalıyorlar. Bu tedarikçilerle olan bağlarını sağlamak için bir firma ile çalışıyorlar.
İngiltere’de de benzer bir şekilde çevre ile ilişkilendirilmiş tarımsal uygulamalar tarım alanında farklı bir istihdam türü yarattığı gibi, aynı zamanda şirketlerde belli bazı iş alanlarının oluşmasına neden oldu. Çitlendirme, teraslandırma, taş duvarların tamiri gibi işler emek yoğun bir iş alanının oluşmasına ve dolayısıyla ek istihdama neden olmuştur.
DAHA ESNEK BİR İŞGÜCÜ PİYASASI OLUŞTURMALIYIZ…
Amerika da tarımsal dönüşüm sürecinde açığa çıkan işgücüne büyük ölçüde hizmet sektöründe iş bulmuştur. Bu doğrultuda daha esnek bir işgücü oluşturmuştur. 2005 yılında yapılan bir araştırmaya göre Amerika ile Avrupa arasındaki fark aslında hizmet sektöründe çalışan kesimin ücretlendirilmesi, niteliği, çalışma şartlarının düzenlenmesi gibi alt başlıklarda olmaktadır. Örneğin Amerika’da esnek işgücüne uygun bir altyapı sağlayarak, yarı zamanlı çalışmaya uygun (düşük olmayan) ve rekabetçi ücretler sağlanmakta; iş gücünün okur-yazar olması gibi, çocuk bakımı gibi hizmetlerin ayrıca sağlanması ile de kadının gittikçe artan bir şekilde iş yaşamına atılması hizmet sektörüne olan ihtiyacın artmasına yol açarak pazarı gittikçe büyütmektedir.
Bununla ilgili olarak geleneksel aile düzeni ve sosyal normların geçerli olduğu Güney Avrupa ülkelerinde yani İspanya ve Güney İtalya’da hizmet sektörü bu kadar büyüyememiştir. Ev hizmetleri, dışarıdan yemek siparişi hizmetleri gibi hizmetler hep gelenekçi olmayan, kadının da erkeğin de iş yaşamında eşit olarak var olduğu toplumsal yapılarda büyümektedir.
Sonuç olarak İrlanda, Hollanda, Danimarka, İsveç ve İspanya gibi ülkeler işsizliği önlemek için istihdam pazarında büyük değişiklikler yapmış; işsizlikle ilgili yan hakları cömertçe arttırmıştır. Örneğin Almanya, bu alanlarda son derece avantajlı bir sosyal model yaratmış olmasına rağmen işsizlik oranını Avusturya ya da Hollanda düzeyine çekememiştir.
BALIKÇILIKTAN ORMANCILIĞA KADAR MESLEKİ EĞİTİMLER…
Gelişmiş ülkelerde tarım alanında da çok özelleşmiş mesleki eğitimler bulunuyor. Örneğin, Fransa’da, tarımı ve tarımla ilgili yeni iş alanlarını daha da fazla istihdama yöneltmek için çeşitli mesleki eğitimler yer almaktadır. Bu mesleki eğitimler arasında:
• Ağaç yetiştiriciliği
• Bahçıvanlık
• Fidancılık
• Şarapçılık
• Peyzaj
• Ormancılık
• Büyük baş hayvancılık
• Küçük baş hayvancılık
• Balıkçılık
• Bayındırlık hizmetleri
• Tarım hizmetleri
vb. yer almaktadır.
Maalesef dünyada bunun gibi çok farklı çözüm yöntemleri olmasına rağmen, ülkemizde tarımda yaşanacak çözülme ve bunun işsizlik boyutuna dair konular gündeme gelmemektedir. 4 milyonun üzerinde eğitimsiz işgücünün nerede istihdam edileceği belirsizdir. Bu noktada gerçekçi bir kalkınma modeli belirlenerek, şimdiden söz konusu işgücünün gerekli yetkinlikleri kazanması için eğitim açısından gerekli adımların atılması gerekmektedir.
AB’YE TARIMDA UYUM   2050’DE Mİ?
• Türkiye’nin tarımsal kalkınma noktasında en ciddi itici unsur AB uyum süreci. Avrupa Birliği Tarım Bakanları’nın Eylül 2009’da İsveç’te gerçekleştirdikleri toplatnıda Türkiye adına da önemli mesajlar çıktı. Tarım Bakanlığı yetkililerinin Avrupa Birliği ortak tarım politikasına uyum sürecinde ülkemizde başlıca şu değişimlerin yaşanmasını bekliyorlar:
• Devletin tarıma yönelik destekleri ve müdahale alımları azalacak.
• Tarımsal işletmeler, Avrupa Birliği standartlarında üretim ve kaliteyi yakalayacak biçimde yapılandırılması şart.
• Üretimde verimlilik esas olacak. Verimsiz işletmelerin desteklenmesine ilişkin politikalar kısıtlanacak.
• Pazarlama ve rekabet açısından üreticilerin örgütlenmesi gerekir.
Tarımın kayıt altına geçişi artacak.
Ancak bu uyum sürecine yönelik şu ana kadar atılan hiçbir ciddi adım yok. Kırsal kalkınma programlarının sağlıklı yürümesi için olmazsa olmaz konumdaki bölgesel kalkınma ajanslarının oluşumu dahi son derece yavaş ilerliyor. Eğer hükümet AB tarım politikalarına uyum konusunda mevcut tempo ile ilerlerse Türkiye’nin uyumu herhalde 2050’den önce gerçekleşmez.
Saygılarımla,
Umut Oran,
CHP Üyesi, İş İnsanı

Print Friendly, PDF & Email