Değerli okurlar… Muhtemelen dikkatinizi, çekmiştir. Bundan yaklaşık 2 hafta önce kadar önce, CHP’nin genel başkanlığına aday olma kararım ulusal basına yansıdı. Bugüne kadar sivil toplum kurumları aracılığıyla gerçekleştirdiğim toplumsal hizmetleri, siyasette sürdürme kararı aldım. Ve misyonumu, Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu değişimin gerçekleşmesine katkı sunmak olarak belirledim. Çünkü çevresel değişime ayak uyduramayan hiçbir canlı, birey, organizasyon, kurum ve ülke ayakta kalamaz… Oysa, son 20 yılda dünya baş döndürücü bir hızla değişirken siyaset kurumu, bu değişime ayak uyduramadı ve sonuç olarak Türkiye’yi sürekli siyaset kaynaklı istikrarsızlıklara mahkum etti. İşte bu noktada, topluma en azından ihtiyaç duyulan değişime dair bir umut vermek adına siyasete evet dedim… Bu girişimin, bir kurultaylık niyet değildir. Bu topluma verdiğim; uzun soluklu bir siyasal mücadele taahhüdü olarak algılanmalıdır.
Çözümün adresi siyaset…
Aslında Türkiye’de toplumsal konularda duyarlı herkes kaçınılmaz bir şekilde siyasetle ilgilenmek durumundadır. Bundan yaklaşık 15 yıl önce Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği’nde (TGSD) çalışmaya başlamam ve 2002 yılında yine TGSD’nin başkanlığına üstlenmem sivil toplum çalışmalarımın mihenk taşı olarak kabul edilebilir. Bu süreçte, her zaman siyasetin aktif bir paydaşı olarak yer aldım. Burada her zaman sloganım, “Eğer bir şeyleri eleştiriyorsan, şikayet ettiğin şeyleri değiştirmek için elini taşın altına koymalısın!” oldu. Bu doğrultuda, sektör adına şikayetlerimizi her platformda dile getirmekle yetinmedik, Anadolu’da Yatırımı ve İstihdamı Teşvik projesini başlattık. “Anadolu’da Yerinde İş, Aş, Barış” sloganı ile Anadolu’yu karış karış gezdik. Anadolu’nun ulusal ve uluslararası yatırımcılara açılmasında katkı sunduk. Kişisel bağlamda, 1997 yılında başkanlığını yaptığım Domino Tekstil’in üretimini Bolu’ya taşıdım. Bu süreçte 2002 yılında Dünya Hazır Giyim Federasyonu Başkanlığı görevine getirildim. Bu kurumda da Türkiye’nin uluslararası pazarlarda daha rekabetçi olabilmesi adına arkadaşlarımla birlikte çalıştık. Toplumsal anlamda bu çalışmalarıma 2004 yılında Adıyaman’da başlattığımız hazır giyim konfeksiyon sektöründe kümelenme çalışmalarını da eklemem gerekiyor. Adıyaman’da kamu ve özel kurumlarla, iş adamları dernekleriyle birlikte kümelenme çalışması başlattık. Bu çalışmanın sonucunda ilde 60’dan fazla yeni hazır giyim şirketi kuruldu 5 binden fazla Adıyamanlı iş buldu.
Hangi nedenlerle yola çıktım?
Bütün bu çalışmalar sırasında, ülkenin birçok sorununun siyaset kurumunun istenilen performansta ve kalitede çalışmamasından kaynaklandığına şahit oldum. Çözüm, ancak sorunun kaynaklandığı yerde, siyasette bulunabilirdi. Bana arkadaşlarımın bu konuya dair sordukları sorulara hep aynı yanıtı verdim, “Birgün siyasete aktif bir şekilde girecek olursam, bu Atatürk’ün partisi CHP’de olacaktır” dedim. Yaptığım değerlendirmeler sonucunda; geçtiğimiz dönemde artık o zamanın geldiğine karar verdim. Arkadaşlarımla bu konuda yaptığım çalışmalarda, temel olarak şu soruya yanıt aradım: “Ben siyasete ne verebilirim?” Diğer bir deyişle; “Bu topluma ne verebilirim, siyasette yer almam bu anlamda nasıl bir katkı sağlayacak?” sorularını sordum. Bu anlamda öncelikle Türkiye’nin şu sorunlarını teşhis etmek gerekiyor:
Türkiye’de siyaset en iyimser tahminle 1990 model. Ne dünyadaki makro değişimi; ne de yaşadığı toplumun kendi içindeki değişimi algıladı. İktidar partisine yönelik kapatma davasında bir kez daha yaşadığımız üzere siyaset; sorunları çözen değil, sorunlara kaynaklık eden bir yapıya büründü. Bugün siyaset, sanki Türkiye’nin ayağına vurulmuş bir pranga misali ülkenin gelişimini engellemektedir. Bu nedenle, siyasetin ayağındaki prangaları çözmeliyiz…
Arkasındaki büyük uluslararası desteğe ve uluslararası finans ortamındaki son derece olumlu koşullara rağmen AKP, Türkiye ekonomisini uçurumun kenarına getirip bıraktı. Türkiye, 2007 yılı sonu itibarıyla 60 milyar dolar dış ticaret açığı vererek, en fazla açık veren beş ülkeden biri oldu. Cari açıkta ise en kötü performansı sergileyen 3 ülkeden biri oldu. TÜİK’in bütün istatistiksel ‘hokus pokus’larına rağmen büyüme rakamı yüzde 4.5 olarak gerçekleşti. Bu nedenle, ihracat ve istihdam odaklı yeni bir kalkınma modeli geliştirmeliyiz…
Türkiye’nin kötü yönetildiği bu ortamda ana muhalefet partisi CHP de dahil olmak üzere muhalefetin, bir çözüm üretebildiğini söylemek mümkün değil. Bu ortamda AKP’den memnun olmayan kitleler maalesef inandırıcı bir alternatife sahip değiller. Bu nedenle, topluma çözüm üretmeliyiz.
Bu ortamda, bir CHP’li olarak değişimin CHP’den başlaması gerektiğine inanıyorum. Çünkü bugün, CHP’de parti içi demokrasi işlemiyor. Bunun sonucunda da, bir sosyal demokrat parti olmasına rağmen toplumdan beslenmiyor, toplumun sorunlarına uzak düşüyor. Türkiye’de yüzde 10 seçim barajını tartışırken CHP genel başkanı aday olabilmek için yüzde 20 barajının konulması kabul edilemez. Bu nedenle, CHP’ye parti içi demokrasiyi getirmeliyiz.
CHP, bir sosyal demokrat partidir. Bunun en basit bağlamda iki açılımı var: CHP toplumun geniş kitlelerinin sorunlarına en duyarlı parti olmalı ve demokratik açılımlarının ana siyasal aktörü olma misyonunu üstlenmelidir. Ancak CHP, hem toplumsal sorunlar hem de demokratikleşme gibi iki temel siyasal alanını AKP’ye ödünç vermiştir. Dolayısıyla bu sorunların tarafları da AKP’ye ilgi göstermişlerdir. Oysa bu sorunların adresi CHP’dir ve AKP’ye ödünç verilecek tek bir oyumuz dahi yoktur. Bu nedenle, CHP’yi kalkınmanın ve demokratikleşmenin adresi yapmalıyız.
Öyleyse nasıl siyaset yapılmalı:
Bireylerin, toplumların kutsallarına dayanmadan siyaset yapılmalı…
Sahici, samimi ve şeffaf bir siyaset yapılmalı…
Siyasette kayırmacı bir yaklaşım sergilenmemeli…
Geçmiş üzerinden değil; gelecek üzerinden siyaset yapılmalı…
Küresel değerleri kavrayan ancak, yerel gerçeklikleri dikkate alan, yerelden beslenen üslupta bir siyaset yapılmalı…
Yenilikçi, girişimciliğe önem veren, karşılıklı öğrenmeye duyarlı bir siyaset yapılmalı…
Sürekli olarak öğreten, ders veren değil, aynı zamanda öğrenen bir siyaset üslubu benimsenmeli…
Yukarıda başlıcalarını özetlemeye çalıştığım onlarca neden ve nasıl siyaset yapılması gerektiğine dair sıraladığım fikirler nedeniyle bu uzun soluklu yarışa girdim. Bu görüşlerimin yaşam şansı bulabilmesi için hem ülkede hem de CHP’de bir değişime ihtiyaç var. İşte ben; bu “değişim umudu” olmak adına yola çıktım…

Print Friendly, PDF & Email